"Malfoy! Bekler misin?"
Draco, duyduğu sesle adımlarını yavaşlattı. Yanında ilerleyen Slytherin grubunun yüzü bir anlığına şaşkınlığa yenik düştü. Zümrüt yeşili gözlerin sahibi sarışının yanına geldiğinde hemen kendilerini toparlayıp gencin ne yapacağını beklemeye başladılar.
"Aziz Potter benimle konuşacak, öyle mi? Gerçekten onur duydum." dedi Draco dudaklarına oturan hafif sırıtmayla.
Harry, gri gözler kendi gözlerine dikilince, söyleyeceği her şeyin aklından uçup gittiğini hissetti.
Malfoy'u uzun zamandır tanıyordu, buna rağmen çocuğun hiçbir zaman kendisine bu şekilde baktığını görmemişti. Bakışları onda, neredeyse, önünü ilikleme isteği uyandırıyordu ve bu durum Harry'i korkutuyordu. Vücudu tonlarca ağırlığın altında eziliyor gibiydi.
"Dilini mi yuttun?"
"Şey..." Sahiden, ne söyleyecektim ben? Düşüncelerinden kurtulabilmek için başını iki yana salladı. "Konuşabilir miyiz? Yalnız."
Draco, ağzından çıkacak tek bir lafı bekleyen Slytherin öğrencilerine başıyla işaret verdi. Hepsi ne yapmaları gerektiğini anlayarak ikiliyi arkalarında bırakıp yürümeye devam ettiler. Onlar gidince Draco odağını tamamen Harry'e çevirdi.
"Seni dinliyorum."
"Ben..." dedi kuzgun saçlı olan gerginlikle. "Kötü bir başlangıç yaptığımızı biliyorum. İkimiz de bunun böyle olmaması gerektiğini biliyoruz. Sen diğerleri gibi değilsin, Ginny'i olduğu gibi sevdin. Kötü bir ailede yetişmen bile etkilemedi, kendi doğrunu..."
"Ailemle ilgili kötü konuşmaya nasıl cüret edersin?" diye lafını kesti Draco. Ailesi umurunda bile değildi. Hatta Harry'nin tahmin bile edemeyeceği kadar kötü olduklarını o da biliyordu. Tabii ki karşısındaki çocuğa bunu itiraf edecek değildi. Ne var ki, Harry'nin pes etmeye niyeti yok gibiydi.
"Yapma, Malfoy, sevgisiz bir evde büyümenin ne demek olduğunu çok iyi bilirim. Bunu anlamak için aileni görmeme gerek yok. Seni görmek yeterli." Draco, karşısındaki büyücünün sözleriyle sinirlendi. Onu nasıl kendisiyle bir tutardı?
"Kes artık Potter! Burda öylece dikilip beni aşağılamanı dinleyecek değilim! Malfoy'ları o iğrenç mugglelarla bir tutamazsın!"
"Tamam! Özür dilerim! Sinirlenme hemen."
Draco şaşkındı, yine de bunu yansıtmamaya özen gösterdi. Potter'ın bu kadar alttan almasını beklemiyordu. Ne değişmişti ki?
"Herkes gücü sever." diye fısıldadı Tom. "Senin yaptığını yapanı daha önce görmemişti. Çocuk sandığımdan da akıllı çıktı. Güce sırtını dayamasını biliyor, sence de öyle değil mi?"
"Ne istiyorsun, Potter?" diye sordu Draco. Tom'un söyledikleri doğru olabilirdi ama yine de sorgulamaktan zarar gelmezdi. Potter pek tabii gücü için ona yanaşıyor olabilirdi ama diğer ihtimalleri de düşünmeliydi. Belki de yalnızca işi düşmüştü? Olamaz mıydı?
"Olamaz, aptal... Ilımlı davran biraz."
"Başta da söylediğim gibi," dedi Harry tedbirli bir halde. "Gereksiz bir düşmanlık içindeyiz. Ginny'le anlaşabiliyorsan benimle de anlaşabilirsin..."
"Ateşkes mi teklif ediyorsun?" diye sordu Draco kaşlarını kaldırarak.
"Hayır, barış teklif ediyorum." Draco birkaç saniye düşündü. Daha doğrusu düşünür gibi yaptı. Gardını indirmek için acele etmeyecekti.
"Ateşkes olmadan barış olmaz Potter ama pekala, istediğin gibi olsun. Düşman değiliz, en azından şimdilik. Yine de dostun da olmadığımı unutmasan iyi edersin."
Daha kötüsü de olabilirdi, diye düşündü Harry dudağını kemirirken.
Birkaç haftadır çok fazla düşünüyordu. Baş ağrıları ve kabusları artmıştı. Her şeyi sorgular hale gelmişti. Kafasındaki karmaşa bir tek Malfoy'un yanında duruluyordu.
"Peki, bir şeye ihtiyacın olursa haberim olsun, yardımcı olurum." dedi birden. Sarışın olanı bu söyledikleriyle şaşırttığının farkındaydı, ki kendisi bile şaşkındı. Onun dostluğunu kazanmak için ne yapması gerekirse yapacaktı, kurduğu cümleye bakılırsa anlaşılan buydu. Geri adım atmayacaktı. Ne olursa olsun sözünün arkasında duracaktı, başka şansı yoktu.
Draco daha fazla konuşmak istemiyordu. Bu duyduklarını sindirmesi zaman alacaktı. Asasız büyü yapmasının kahraman Potter'ı bu kadar etkileyeceğini nereden bilebilirdi ki?
"Yanımızda olması karşımızda olmasından daha iyi. Dumbledore parmağımızda oynar."
Draco'nun o anda ifadesi yüzünde dondu. Tom kırdığı potu fark etmişti ama çocuğun daha fazla üstüne gitmek istemedi, bu yüzden sessizliğini korudu. Harry'nın sarışını izleyen gözleri şüpheyle kısıldı. "İyi misin?"
"Dumbledore'la ne ilgisi var..." diye fısıldadı Draco. Dillendirmek istememişti, ağzından öylece çıkıvermişti. Neyse ki Harry onu duymamıştı. "Ne ilgisi var..."
Tom'un sarışının kafasının içindeki varlığı Draco için birçok açıdan dezavantajdı. En önemlisi ise bilinç duvarının sarsılmasıydı. Uykuyla uyanıklığı, düşünceyle konuşmayı ayıran duvar yıkılmak üzereydi.
Draco, zihninin çökmek üzere olduğundan haberdar değildi ama Tom öyleydi.
Draco, karşısındaki çocuğa bir şey demeden arkasını döndü ve ordan uzaklaştı. Birden ne olmuştu bilmiyordu ama çok yorulmuştu.
"Uyumaya ne dersin, Draco?" diye fısıldadı Tom işine geldiği için. "Sonraki derslere girmene gerek yok. Odana git, uyu."
Draco, Tom karşısında olmamasına rağmen başıyla onaylayıp adımlarını zindanlara çevirdi.
Tom için tehlike çanları tam olarak burda çalmaya başlamıştı. Çocukla işini bir an önce halletmeliydi.
Yoksa kullanabileceği bir beden kalmayacaktı.
•••
Beklettiğim için hepinizden özür dilerim. Kafa olarak yoğun olduğum bir dönemdeydim. O ne demek derseniz, işim yoktu ama beynimde bir şeyler düşünüp yazacak yer de yoktu. O yüzden bölüm gecikti.
Bir daha bu kadar bekletmemeye dikkat edeceğim, hepinizi seviyorum, görüşmek üzere<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All Mine || Tomaco Fan Fiction
Fanfiction[Tamamlandı] Draco Malfoy, kendisine miras kalan bir odada kara kaplı bir defter bulur. Kendisini kötü hissettiği her an deftere yazmaya başlar. Tuhaf olan, karşılık alıyor olmasıdır. "Benim için küçük bir iyilik yapmaya ne dersin, Draco?" •Tom Mar...