Polaris'le Scorpius aynı anda vaftiz edilmiş, karanlık vaftiz töreni sonunda sona ermişti. Polaris'in vaftiz ailesi uzun zamandır tartışma konusuydu bu yüzden hep ertelemişlerdi. En sonunda ikisi de Harry'nin vaftiz babası, Pansy'nin vaftiz annesi olmasında karar kılmışlardı. Scorpius'unsa vaftiz babası Draco'nunki gibi Severus, vaftiz annesi ise teyzesi Andromeda'ydı.
Draco, kardeşi doğduğundan beri kendinde değil gibiydi. Tom onun için endişeleniyor ama elinden bir şey gelmiyordu. Bu durum daha da öfkelenmesine sebep oluyordu. O bile Draco'nun durumuna bir çözüm bulamıyorsa başka kim bulabilirdi ki?
Draco bir kolunda Polaris, diğer kolunda Scorpius'la odanın içinde dönüp duruyordu. Çocuklar vaftiz töreninden korkmuşlardı. Biri ağlıyor, diğeri susuyordu. Diğeri ağlamaya başlayınca öbürü susuyordu. En son ikisi de aynı anda bağırarak ağlamaya başlayınca Draco'da onlarla bir ağlamaya başlamıştı. Artık bütün yaşadıkları fazla geliyordu. Gözlerini her kapattığında annesinin kendisine hakaret etmesine, gözlerini her açtığında bakmak zorunda olduğu bebeklerin suratına çığlık atmasına dayanamıyordu.
Biri odanın kapısını çaldığı sırada üçü de hala ağlıyordu. Draco bütün o seslerin arasında kapıyı yine de duyabilmesine şaşırmıştı. Asasız bir büyüyle yüzünü kurulayıp bağırarak gelebileceklerini söyledi. Kapı açılıp Pansy'le Harry içeri girdiğinde Draco derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştı.
"Vaftiz kızımı ben alabilirim..." dedi Harry hemen öne atılırken.
Draco itiraz etmeden Polaris'i Harry'nin kucağına bıraktı. Aynı anda Pansy de Scorpius'u almıştı. "Dayanamıyorum. Biri ancak yetiyordu, şimdi bir de bu..."
"Her şeyi tek başına halletmek zorunda değilsin." dedi Pansy gülümseyerek küçük oğlanı pışpışlarken. "Biz senin için her zaman burdayız. Bütün yükü omuzlamana gerek yok." Draco başını iki yana salladı. "Lorduma çocuğu almak istediğimi söyledim. O artık benim. Ben bakmak zorundayım."
"Karanlık Lord'un anlayış göstereceğine eminim." dedi Harry Polaris'i güldürmek için suratını saçma sapan şekillere sokarken. "Sana çok değer veriyor ve senin için endişeleniyor. Scorpius'a bakmak zorunda değilsin. O senin kardeşin, çocuğun değil."
"Kızımdan küçük, annesiz kardeşim. İkisi arasında fark var. Onun başka ebeveyni yok."
Harry'le Pansy birkaç saniye birbirlerine bakıp çocukları değiştirdiler. Ardından Pansy hafifçe boğazını temizledi. "Biz çocuklara bakarken gidip biraz dinlenmeye ne dersin? Gözün arkada kalmasın. Onlara çok iyi bakacağız."
Draco birkaç saniye düşündükten sonra başıyla onayladı. Zaten boğuluyormuş gibi hissediyordu. Biraz dinlenmek iyi gelebilirdi. Belki Lordunu görse kendisini daha iyi hissederdi. "Bir şey olursa..."
"Bir şey olursa hemen seni çağırırız. Merak etme. Hadi git..." Draco derin bir nefes aldıktan sonra Pansy'nin kucağındaki kızının başını öptü ve odadan çıktı.
Malikanenin koridorlarında ruh gibi dolaşırken son üç yılda başına gelenleri düşündü. Sıradan bir çocuktu. Derslere giren, günlüğün içindeki gizemli adama aşık olan sıradan bir çocuk...
Birden Karanlık Lord'un baş Ölüm Yiyen'i haline gelmişti. Partneri, sevgilisi ve en son bebeğinin babası. Düşündüğünde kafası patlayacakmış gibi hissediyordu. Hepsi, dedesinin mektubunu okuduktan sonra kan yemini etmesinin üzerine yaşanmıştı. Peki Draco, onca acıya ve yanında gelen onca güzelliğe rağmen geçmişe dönebilse herhangi bir şeyi farklı yapar mıydı?
Üç yıl önce bu kadar derdi yoktu belki ama sevilmiyordu. Efendisi tarafından böyle bir şerefe layık görülmemişti. Kızının kendisine karşı duyduğu saf sevgiyle tanışmamıştı.
"Bak bana," dedi Narcissa eliyle kendisini gösterirken. "Mantık evliliği yaptım. Tek çocuk yaptım ve üstüme kalabilecek her bir sorumluluktan kaçtım. Bak şimdi kafam ne kadar rahat..."
"Anne..." dedi Draco burukça gülümserken.
"Sen öldün. Yeni doğmuş bebeğini, zindanda ölmeyi dileyen eşini bırakıp öldün. Beni de bıraktın. Tek fark beni yıllar önce bırakmış olman." Silik cadı alaycı bakışlarını çocuktan çekmeden omuz silkti. "Bıraktım da ne oldu? Koca adam oldun. Çocuğun bile var."
"Evet ve hiçbiri senin sayende değil. Teşekkür falan bekleme benden." diye tısladı içine dolan öfkeyle. "Ölmene rağmen yakamdan düşmüyorsun. Varlığına katlanmak zaten zordu, en azından yokluğunda rahatlayayım."
"Neden böyle bir şey yapayım ki?" diye sordu dudak bükerek. "Beni zindanda bıraktın. Asil ailemin soyunu bulandırdın. Neden seni rahat bırakmak isteyeyim?"
"Ne bekliyordun ki?!" Draco, sabrı taşıp bağırdığında etrafına öyle büyük bir sihir enerjisi saldı ki yanından geçtiği birkaç çerçevenin camı patladı.
"Bana annelik ettin mi ki senden oğlun olmamı bekledin? Ne hakla benden hesap sorarsın? Sen yapman gereken hiçbir şeyi yapmadın!"
"Draco?"
Solgun genç, duyduğu sesle bakışlarını artık orda olmayan annesinden çekip arkasını döndü. Efendisini ve arkasında dikilen Black üçlüsünü görünce hemen eğildi. "Bağışlayın, efendim, sizi görmedim."
"Siz gidin." Üçü de başıyla onaylayıp cisimlenirken Tom birkaç adımla Draco'nun yanına vardı. Ensesinden tutup kendisine çekti, yavaşça saçlarını okşadı. "İyi misin?"
"Yorgunum, önemli değil efendim." Tom başını iki yana salladı. "Hayır, önemli. Benim için en önemli şey senin sağlığın. Lütfen kendine iyi bak. Benim için..."
Draco başını kaldırdı ve dolu gözlerini kumral saçlı adamın yeşil gözlerine dikti. "Lordum, lütfen bana bu kadar çok değer vermeyin. Ben gittiğimde üzülmenizi istemiyorum."
"Sen hiçbir yere gitmeyeceksin, neden böyle konuşuyorsun?" diye sordu yalvarır bir tonla. "Draco, neden böylesin? Lütfen kendini toparla. Sana ihtiyacım var, Polaris'in sana ihtiyacı var. Lütfen..." Sana ihtiyacım var.
Draco, derin bir nefes alıp gülümsedi. Eğer efendisinin ona ihtiyacı varsa, onun sağlığı, mutluluğu onun için bu kadar önemliyse Draco da sağlıklı ve mutlu olurdu.
"Size söz veriyorum, efendim." dedi kollarını adamın beline sararken.
"Söz veriyorum, iyi olacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All Mine || Tomaco Fan Fiction
Fanfiction[Tamamlandı] Draco Malfoy, kendisine miras kalan bir odada kara kaplı bir defter bulur. Kendisini kötü hissettiği her an deftere yazmaya başlar. Tuhaf olan, karşılık alıyor olmasıdır. "Benim için küçük bir iyilik yapmaya ne dersin, Draco?" •Tom Mar...