IXL

1.4K 136 94
                                    

"Hepiniz, neden burda olduğunuzu biliyor olmalısınız." Karanlık Lord, arkasına yaslanıp bütün Ölüm Yiyen'leri tek tek süzdü. O anda öylesine sinirliydi ki, hiç huyu olmamasına rağmen, tırnaklarını avucunun içine batırmaya başlamıştı.

Aynı Draco'nun gerilince yaptığı gibi.

"Karının nerde olduğunu bulabildin mi, Rodolphus?" Zayıflıktan derisi kemiklerine yapışan adam, korkuyla yutkunarak başını iki yana salladı. "Hayır, efendim. Onu en son toplantı sabahı görmüştüm. Malfoy Malikanesi'ne erken..." Karanlık Lord masaya sertçe vurduğu an herkes yerinden sıçradı.

"Bana aynı şeyleri baştan anlattığının farkında mısın?!" Kendisini tutamayarak bağırdıktan sonra derin bir nefes alıp devam etti. "İki gün oldu, Rodolphus. İki koca gün. Karını bulacaksın, anladın mı? Hemen."

"Anlaşıldı, Lordum, izninizle çıkıyorum." Lord eliyle kovalar gibi yaptığı anda ayağa kalkıp kendisini salondan attı. Lord'un odağı kendilerine dönünce kalan bütün Ölüm Yiyen'ler soğuk soğuk terlemeye başlamıştı.

"Size en kısa zamanda sağ kolumu bulmazsanız olacaklardan bahsetmek istiyorum..." Bakışları Lucius'un üzerinde diğerlerinden fazla dolandı. "Kollarınızı ve bacaklarınızı kırarım. Sonra birinizin kolunu bir diğerinizin bacağına olmak üzere hepinizi birbirinize bağlarım. Sonra kurt adamları çağırırım. Hep birlikte, kol kola, parça parça ölürsünüz ve ölmeden önce gördüğünüz son şey, şu an yanınızda oturan büyücünün parçalanarak can vermesi olur."

Ölüm Yiyen'lerin korku dolu bakışlarına karşılık gülümsedi. "Eğer yeterince tatmin olmazsam vampirleri çağırırım. Hepinizi ısırttırırım böylece yaşyan ölüler olabilir, karanlıkla lanetlenebilirsiniz. Ben de canım her sıkıldığında kafalarınızı kopartırım. Sonra geri takıp yine kopartırım. Takıp yine kopartırım. Biliyorsunuz, ben ölümü çoktan fethettim. Yani buna sonsuza kadar devam edebilirim."

"Lordu..."

"Ya da..." diye tekrar söze girdi Karanlık Lord. "Hepinize aynı anda, siz aklınızı kaybedene kadar işkence laneti uygularım. Evet, bu daha basit geldi. Şimdi önce onları çağır, sonra onları... Zor olur."

"Lordum..." dedi Lucius tekrardan. Karanlık Lord kendisine baktığında hafifçe boğazını temizledi.

"İki gün oldu. Biz de İngiltere sınırlarını aşıp Büyük Krallık içerisindeki her yeri didik didik ettik. Bella'yı bilmem, o ara sıra kaybolur ama belki de Draco artık yoktur. İsterseniz, eğer Narcissa'yı bırakırsanız, biz size bir tane daha yaparız." Karanlık Lord ciddiyetle sarışın adamı dinledikten sonra başını salladı.

"Bir tane daha mı yaparsınız?"

"Evet, isterseniz adını Draco bile koya..." Ani çığlığıyla bir yere devrilen adama, o an odada bulunan tek bir kişi bile üzülmedi. Karanlık Lord'un karşısına geçip dalga geçer gibi bir tane daha yaparız demek de neyin nesiydi?

"Seni şimdi öldürmeyeceğim." dedi Lord laneti çekip Sirius ve Andromeda'ya eliyle işaret yaparken. "Draco'nun da izlemesini istiyorum. Bunu çok sevdiği karısının yanına kapatın." Sirius ve Andromeda adamı zindanlara doğru sürüklerken masadaki gençleri kısaca süzdü.

Pansy isimli küt saçlı cadı gözyaşları içindeydi. İkisinin de birbirine değer verdiğini Draco'nun anılarından görmüştü zaten. Diğer çocuklar da üzgün görünüyordu ama Harry Potter tam anlamıyla yıkılmış gibiydi.

"Hermione." dedi Karanlık Lord. Cadı hemen başını kaldırdı. "Lordum?" Kızın o karmaşık saçlarının altındaki kafasının bambaşka çalıştığını biliyordu. Ona doğru eğildi. "Hızlı düşün. Aklına gelen her şeyi söyle." Bir saniye boşluğa bakan cadı hızla saymaya başladı. "Draco nerde olabilir? Lestrange'lere bağlı herhangi bir ev, köşk, malikane, klübe. Black'lere ait herhangi bir ev, köşk, malikane, klübe. Malfoy'lara ait herhangi bir ev, köşk, malikane, klübe. Zümrüdüanka Yoldaşlığı'na ait herhangi bir ev, köşk ya da klübe. Tahminen bodrum katlarında bir zindanda. Nasıl bulabiliriz? Saydığım her yeri tek tek arayabiliriz. İkisiyle son zamanlarda temasa geçen herkesin zihnine bakabiliriz." Soluklandıktan sonra devam etti.

"Takip büyüsü yapabiliriz ya da Karanlık İşaret aracılığıyla siz onu hissedebilmelisiniz. Ne var ki, her yeri aradık. Herkesi sorguladık. Takip büyüsüyle de Karanlık İşaret yoluyla da bulabilmeniz gerekiyordu. Öyleyse neden bulamıyoruz? Soru o zaman şu olmalı, ne gibi şartlarda bu ikisi çalışmaz? Birinci ihtimal, ikisi de ölmüş olabilir. İkinci ihtimal, ikisinin de kolu kopmuş olabilir. Üçüncü ihtimal, hiçbir büyünün etkili olmadığı geniş bir koruma ağına sahip bir yerde olabilirler ama bu geniş koruma ağını Bellatrix tek başına yapamaz ve sizin iradeniz karşısında..."

Karanlık Lord'un aniden ayağa kalkmasıyla Hermione yanlış bir şey söylediğini düşünüp anında sustu. Andromeda ve Sirius içeri yeni girmişlerdi ama efendilerinin düşündüğü şeyi anlamış gibi anında yanına vardılar. İkisi de ellerini Lordlarının omuzuna attı ve üçü aynı anda cisimlendi. Bunu nasıl düşünememişti? Karanlık İşaret'in bile etkisiz kalacağı, bu dünya üzerinde tek bir manyetik alan vardı.

Bermuda Şeytan Üçgeni.

Üçgenin tam ortasına geldikleri anda Lord'un büyüsü sayesinde üçü de deli gibi köpüren okyanusun ortasında havada kaldılar. Tom, manyetik alanın içine girdiği için artık onun varlığını hissedebiliyordu. İçini anında rahatlama kapladı. Ölmemişti.

Tekrar cisimlendikleri küçük kara parçasının üzerindeki kulübeyi görünce Karanlık Lord'u derin bir öfke ele geçirdi. Bellatrix bunu uzun zaman boyunca planlamış olmalıydı ve o bile bunu aklına getiremezdi. Psikopat kadın, diye düşündü gözleri sinirle parlarken. Psikopat, manyak kadın.

Kulübenin içindeki tek kapıyı açtıklarında karşılarına bir merdiven çıktı. Karanlık Lord koşar adımlarla aşağı indi. Gördükleriyle kanının damarlarında donduğunu hissetti. Draco, iki bileğinden zincilere bağlıydı. Başı öne düşmüş, yüzündeki kan kurumuştu.

Yanı başındaysa Bellatrix'in çürümeye yüz tutmuş cesedi vardı. Andromeda'nın ablasını gördüğü an nefesi kesildi. Sirius ise kokudan rahatsız olarak yüzünü buruşturdu.

Tom, yanında duran hizmetkarlarına aldırmadan öne doğru atıldı. Sarışının bileklerini kalın demirlerden kurtardığı an çocuk kucağına yığıldı.

"Draco..." diye fısıldadı korkuyla. İki parmağını çocuğun boynuna bastırarak nabzının atıp atmadığına baktı. Çok yavaştı ama atıyordu. Hemen yanağını tokatlamaya başladı. "Draco, hadi. Hadi..."

"Lordum, burdan gitmemiz gerek. Günlerdir burda, şifacıya ihtiyacı var." dedi Sirius küçük kuzenine acırmış gibi bakarken. Karanlık Lord kendisinden yaşlı görünen genç adamı başıyla onaylayıp sarışını kucağına aldı. Merdivenlerden adeta koşarak çıktı ve Malfoy Malikanesi'ne cisimlendi.

Masada gerginlinle bekleyen Ölüm Yiyen'ler, Lordun kucağındaki bedenle bir salonun ortasına cisimlenmesiyle ayağa fırladı. Hemen arkasından Andromeda ve kucağındaki cesetle Sirius gelmişti. Hepsinin birden burnuna çarpan kan kokusuyla Pansy korkuyla öne atıldı. Babasının kendisini çekmesine izin vermedi. "Draco!"

Harry hızlı davranarak cadıyı belinden kavrarken Karanlık Lord bakışlarını siyah gözlere kitledi. "Severus, yukarı. Andromeda, şifacı getir. Diğerleriniz, kaybolun."

Karanlık Lord üst kata cisimlenip çocuğu yatağına bıraktığında korkudan kalbi ağzında atıyordu. Severus yanlarına vardığı anda Tom geri çekildi. Snape hızla vaftiz oğlunu muayene etmeye başladı. Tom'un yeşil gözleri, sarışının kanla kaplı suratına adeta kitlenmişti. Tek bir tepki istiyordu. Bir tek tepki. Çocuğun ağzından çıkacak tek bir laf için bütün varlığından vazgeçebilirdi.

Tom, babasından kalan adı bırakıp Karanlık Lord olduğundan beri tek damla gözyaşı dökmemişti. Şimdiyse yumruk yaptığı elini dudaklarına bastırırken bunun bozulacağından korkuyordu.

"Severus, bir şey söyle." Snape tam ağzını açıp bilmediğini söyleyecekti ki fark ettiği şeyle gözleri büyüdü. Asasını kaldırıp emin olmak için büyü yaparken kapı açıldı ve Andromeda, yanında doktor cadı ve Pansy'le odaya daldı. Aynı anda Severus'un ağzından dökülen kelimeler odadaki herkesin dehşete düşmesine sebep oldu.

"Lordum... Sanırım düşük yapıyor."

All Mine || Tomaco Fan FictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin