Polaris birinci yaşını doldurmak üzereydi. Saçları uzamış, dişlerinin tam çıkmamış olmasına rağmen birkaç rastgele kelime konuşabilmeye başlamıştı. Büyüdüğünde zeki, korkutucu derecede güçlü bir cadı olacağı kesindi. Şimdiden asasız ve sözsüz birçok büyü yapabildiği düşünülünce bundan şüphe etmek de yalnızca aptallık olurdu.
"Küçük güzel kızım benim..." dedi Draco bebeğinin öndeki iki sarı tutamla süslenmiş kumral saçlarını severken. "Ben senden onca ay neden nefret etmişim ki? Sen dünyanın en uslu, en akıllı, en güzel küçük bebeğisin."
"Sarı baba!" diye bağırdı Polaris kucağa alınmak ister gibi ellerini uzatarak.
Draco kızının söylediklerine kıkırdadı ve bebeğini koltuk altlarından kaldırarak kucağına aldı. Kızları bu yaşta bile iki farklı babası olduğunu bilerek kendisine sarı baba, Lordlarına kara baba diyordu. Etraftan duyduğu 'Karanlık Lord' ünvanına kendince böyle adapte olmuştu.
"Evet kızım, sarı baba." dedi başının üstünü uzunca öperken. Malikanede dolaşıp her gördüğü şeyi kızına öğretirken bebeğinin ağzından duyduğu kelimeyle lanet yemiş gibi kala kaldı. "Sarı dede!"
"Sen o adamı nerden biliyorsun?" diye sordu. Resmen ağzı bir karış açık kalmıştı. "Dobby mi öğretiyor sana bunları?" Kız başını sallayıp bağırdı. "Donby!"
Draco, kızının çağırmasıyla bir orda biten ev cinine her an cinayet işleyecekmiş gibi bakarken birkaç saniye kendisini toparlamaya çalıştı. "Dobby?"
"Emredin, efendi Malfoy." dedi ev cini ışıl ışıl gülümseyerek. Draco'nun gözlerinde çakan şimşekleri gördüğündeyse korkuyla birkaç adım geri kaçtı. Ne var ki, Draco çoktan bağırmaya başlamıştı. "Sen ne cüretle benim masum küçük kızımın yanında o adamın adını anarsın?!" Dobby üzüntüyle başını eğdi ve gözyaşları içinde konuştu. "Leydi Malfoy atalarını bilsin istedim, efendim. Dobby çok üzgün. Dobby, efendi Lucius Malfoy'un size neler yaptığını biliyor efendim. Dobby kendisine ceza verecek."
"Ceza falan vermeyeceksin!" diye bağırdı tekrar. Kopan kıyamete rağmen Polaris hala babasının kucağında kıkır kıkır gülüyordu. "Nerden gösterdin de sarı dede diyor?"
"Malfoy Malikanesi'ndeki aile albümünden, efendim. Dobby onu buraya getirdi. Efendim, büyük efendi size kötü şeyler yaşattı ama siz doğduğunuzda çok sevinmişti." Gözyaşlarını silip burnunu çektikten sonra devam etti.
"Varis olunca çok sevinmişti. Dobby, efendi Lucius'un küçük Leydi Malfoy'u görürse çok mutlu olacağını düşünüyor."
Sen öyle san, diye düşündü Draco. Bir tane varisi vardı, o da melez bir cadı doğurmuştu. Lucius'un buna sevinmesi için aklını kaybetmiş olması gerekirdi. Aslında...
Draco, aklına gelen fikirle Dobby'e hiçbir şey söylemeden kızını iyice kendisine yapıştırıp Malfoy Malikanesi'ne cisimlendi. Polaris bu hissi sevdiği için gülmeye devam ederken efendisinin bunu duyunca ne tepki vereceğini bilmemesine rağmen adımlarını zindanlara doğru çevirdi.
Zindanlara girdiğinde boş hücrelerin yanından geçip sondaki hücreye doğru ilerledi. Soğuktan korumak ister gibi kucağındaki minik bedene daha sıkı sarıldı. Kendisi titriyordu. Gerçi bu titremenin sebebi büyük bir ihtimalle soğuk değildi.
Narcissa'yla Lucius, yan yana iki ayrı hücrede duvara çökmüş bir şekilde oturuyorlardı. Üstleri öyle pis, öyle pasaklıydı ki Draco bir anlığına onları tanımakta güçlük çekti ve saçma bir şekilde kalbinin sıkıştığını hissetti. Kendisine yaptıkları onca şeyden sonra bile onlara nasıl acıyabiliyordu, bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All Mine || Tomaco Fan Fiction
Fanfic[Tamamlandı] Draco Malfoy, kendisine miras kalan bir odada kara kaplı bir defter bulur. Kendisini kötü hissettiği her an deftere yazmaya başlar. Tuhaf olan, karşılık alıyor olmasıdır. "Benim için küçük bir iyilik yapmaya ne dersin, Draco?" •Tom Mar...