LVI

931 107 29
                                    

Draco, Karanlık Lord'un emriyle Hogwarts'ı teftişe gitmişti. Gitmeden önce Scorpius'u da Andromeda'ya teslim etmişti. Efendisi evdeydi, bu yüzden Polaris'i evde bırakmıştı. Gerçi Tom evde olmasa bile küçük cadı kendisini herhalukarda koruyabilirdi. Bu yüzden gözü arkada kalmazdı.

Karanlık Lord, elinde çevirdiği kalemi masaya bırakıp ev cinlerinden birine seslendi. Anında yanında biten yaratığa varisini çağırmasını söyledikten sonra parmaklarıyla masaya vurarak ritim tutmaya başladı. Draco az sonra yapacağı konuşmayı duysa bütün o statü zırvalıklarını unutup kendisini çiğ çiğ yerdi. Bundan adı kadar emindi.

Kapı tıklatıldığında hemen seslendi. "Gir!" Kararlı adımlarla içeri giren kızı bir an için şaşırmasına sebep oldu. Üzerindeki siyah boğazlı kazağın ve siyah kısa eteğin kağıt beyazı olan tenine tezatı, Polaris'in Draco'yu andırmasına sebep olmuştu. Saçlarını, yüz hatlarını ve karakterini tamamen kendisinden almış olmasına rağmen cadının aurası adeta Malfoy diye bağırıyordu. Draco'nun büyülü güzelliği de gümüş gözleri gibi ona geçmişti.

Küçük kız, babasının karşısında saygıyla eğildi. "Gel Polaris, otur." Asaletle masanın önüne gelen kız, zerafetle deri koltuğa oturdu. Tom birkaç saniye sessiz kaldı. Bu konuşmayı yapmayı uzun zamandır erteliyordu. İki yıl önce Draco'ya verdiği sözün üzerine bunu konuşmak zor geliyordu. Ne var ki, Polaris artık sekiz yaşındaydı. Elinden gelmeyen şey yoktu. Güçlüydü, zekiydi. Aynı yıllar önce Profesör Slughorn'un öngördüğü gibi, en az kendisi kadar karanlıktı.

Bu konuşmayı yapmanın vakti gelmişti de geçiyordu bile.

"Birazdan konuşacaklarımızın aramızda kalacağı konusunda anlaşabilir miyiz?" diye sordu Karanlık Lord tek kaşını kaldırarak. Polaris babasını anında başıyla onayladı. "Elbette efendimiz, şüpheniz olmasın."

"Baban bu konuşmayı yaptığımı duysa çok üzülür. Özellikle o duymasın istiyorum." Gözü bir anlığına dalarken hafifçe boğazını temizledi. "Sana hamile kaldığında da, seni büyütürken de senin elinde olmayan sebeplerden dolayı çok zor günler atlattı. Bu yüzden sana çok bağlandı. Senin büyüdüğünü kabullenemiyor ve ben onu çok iyi anlıyorum. Ne var ki, ben senin büyüyüp ne kadar güçlü bir cadı olduğunu görebiliyorum. Bu yüzden artık bu konuyu konuşmanın zamanının geldiğini düşünüyorum." Polaris anlayışla ve hevesle başını salladı. Bunu babalarına söylememişti ama o her şeyi hatırlıyordu. Draco'nun karnındayken duyduğu sesleri, doğduğunda ilk gördüğü yüzü, sarışın ölümün kıyısında dolanırken Lordunun nasıl perişan olduğunu...

Kendisinde bir sorun olduğuna emindi. Bütün bunları hatırlamaması gerekirdi. Ne var ki hatırlıyordu ve hiç şüphe yoktu ki bu bir hediyeydi.

Kendisine saklamayı tercih ettiği bir hediye.

"Ölümsüz olduğumu biliyor muydun?" Hızla kafa salladı. "Evet, efendimiz. Etraftan bir kaç şey duymuştum." Tom anlayışla başını salladı. "Peki nedenini biliyor musun? Nasıl yaptığımı biliyor musun? Harry Potter'ın neden aynı benim gibi ölümsüz olduğunu biliyor musun?"

"Hayır Lordum, bilmiyorum." diye mırıldandı düşünceli bir halde.

Pansy'nin Harry'le birkaç kez ölmeyi bilmediğiyle ilgili dalga geçtiğini hatırlıyordu ama ciddi olduklarını hiç düşünmemişti. Nasıl o bile ölümsüz olurken sarışın babası ve kendisi ölümlü olabilirdi? Bu haksızlıktı.

"Baban ve Harry henüz bir yaşındayken lanet olası bir adam beni Potter'ların evine düelloya davet etti. Oraya gittiğimde o yoktu ama Lily ve James Potter benimle savaşmaya çalışıyorlardı. Sonradan öğrendim ki onlara da oraya Harry'i öldürmeye gittiğimi söylemiş... Bu salaklar da işim gücüm yokmuş gibi bir yaşındaki bir bebeği öldürmeye geldiğime inanmışlar. Lily Potter'ı öldürdüğüm anda içimden bir şeylerin koptuğunu hissettim. O hissi biliyordum, daha önce çok kez yapmıştım. Harry'e baktığımda, alnında lanetlenmiş gibi bir yara izi olduğunu fark ettim. Ölümsüzlüğümün sebebi olan büyüyü yanlışlıkla ona da yapmıştım. Onu da hortkuluğum yapmıştım..."

"Yani, efendim, doğru mu anladım? Bir insanı öldürdüğünüzde parçalanan ruhunuzu bir canlıya mı aktardınız? Hortkuluk bu mu?"

Karanlık Lord şaşırdığını saklayarak başıyla onayladı. "Evet ama tam olarak değil. Hortkuluk cansız ama büyülü nesnelere yapılmalıdır. Lily Potter'ı öldürdüğüm oda bebek odasıydı ve o muggle doğumlu bir cadıydı. Bu yüzden odada sihirli tek bir eşya bile yoktu. Ortamda büyü gücü yayan tek şey bir yaşındaki Harry Potter'dı. Ruhum böylece ona tutundu ve bir parçam hala onun içinde. Bu yüzden beni öldürmeleri için onu da öldürmeleri gerekiyor ve aynı şekilde ben onun içinde yaşadığım sürece o da yaşamaya devam edecek. Diğer hortkuluklarım aynı lanet adam tarafından yok edildi. O gece beni de yok ettiğini sandı ama başaramadı. Çünkü ilk atladığı Harry'di ama tek atladığı o değildi. Babanın beni diriltmesini sağlayan hortkuluğum Malfoy Malikanesi'nde saklıydı."

"Siz babam bir yaşındayken öldünüz ve o büyüyünce sizi tekrar mı canlandırdı?" diye sordu Polaris büyülenmişcesine. "Ona aşık olmanıza şaşmamalı. Hayatınızı ona borçlusunuz." Tom, kızının söyledikleriyle kahkahasını tutamadı.

"Hayır, hayatım. Babana aşık olma sebebim bu değildi." dedi hafifçe gülümseyerek. "O benim bugüne kadar tanıdığım en zeki, en güçlü ve aynı zamanda en kırılgan insan. Onu kendisinden bile daha iyi tanıyorum ve bu onu sevmemin en büyük sebeplerinden biri." Konun dağıldığını fark ederek kafasında düşüncelerini toparladı. "Polaris, az önce söylediğim gibi ben ölümsüzüm. Sonsuza kadar yaşayacağım. Bir varise ihtiyacım yoktu, işlerimi birine bırakmam gerekmiyordu. Sence baban on yedi yaşındayken neden çocuk sahibi olmak istedik?" Polaris, babasının bunu cevaplaması için sormadığını biliyordu. Bu yüzden sessizliğini korudu.

Ne kadar sonrasında ne geleceğini tahmin etse de efendisinin devam etmesini bekledi.

"Draco'nun da sonsuza dek benimle kalmasını istedim. Ne var ki o hortkuluk yapabilecek biri değil, onu tanıyorsun. Ben de bir büyücüyü daha hortkuluk yapamazdım. Bu beni ben yapan her şeyi benden götürürdü. İnsanlığımı götürürdü. Sizin hak ettiğiniz insan olamazdım. Bir başkasının yapması gerekiyordu..." Derin bir nefes alıp ciddiyetle yeşillerini karşısındaki grilere dikti.

"Senin de, babanın da sonsuza dek yanımda kalmanızı istiyorum Polaris. Anlıyor musun?"

"Anlıyorum, efendimiz." dedi Polaris gözleri heyecanla parlarken. "Babamı hortkuluğum yapmamı istiyorsunuz. Bu yüzden ondan varis istediniz. Bu yüzden şimdiye kadar öldürdüğüm insanlara, hayvanlara rağmen bana bir kez olsun kızmadınız."

Tom başıyla onayladı. Kızından yayılan enerjinin kendisininkine çarptığını hissedebiliyordu. "Yapacak mısın?"

Polaris'in dudaklarına kendini beğenmiş bir sırıtma oturdu. İnce parmağındaki yüzükle oynarken çenesini kaldırdı. "Lütfen nasıl yapacağımı anlatın, Lordum..." Ayağa kalkıp babasının yanına gitti. Tom ona doğru döndüğünde önünde diz çöküp eline uzandı. Tom kızına elini uzattığında kız babasının elini öptü ve hemen başına koydu.

"Sonsuza kadar..." diye mırıldandı küçük kız alnını babasının elinden çekmeden. "Siz dünyayı yönetirken size sadık olan aileniz de sonsuza kadar yanınızda kalacak."

All Mine || Tomaco Fan FictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin