III

1.9K 180 267
                                    

Cadı kendisinden ayrıldığında Draco onu ancak süzebildi. Okul kapanmadan hemen önce hediye ettiği elbiseyi giydiğini görünce memnun olmuştu. Şu an cebinde duran hediyeyi seçerken buna da dikkat etmişti.

Ginevra da karşısında dikilen genci süzüyordu. Draco Malfoy tabii ki harika görünüyordu. Her zaman harika görünürdü. Platin sarısı saçları geriye doğru özenle taranmıştı. Takım elbisesi ve cübbesi de ten rengine tezat olarak kapkaraydı. Yalnızca ceketinin cebindeki mendil koyu kırmızıydı. Aynı cadının vücut hatlarını saran, dizinin üstünde biten elbise gibi. Sevgilisinin bunu bilerek yaptığını da o an anlamıştı.

"Hadi içeri geçelim. Pansy'le Blaise çoktan geldi." Draco, cübbesini çıkartıp kenarda bekleyen ev cinine verdi. Hediye ceketinin cebindeydi. Kızı belinden destekleyerek birlikte içeri girdiklerinde Draco, kendi binasından birkaç arkadaşını ve Weasley erkeklerini gördü.

"Dostum sonunda geldin, Zabini'yi yenmekten yorulmaya başlamıştım." Ronald Weasley, lacivert takımının içinde okulda olduğundan oldukça farklı görünüyordu. Yeşil gözleri bile üstündeki renge uyum sağlayarak koyulaşmıştı. Oturduğu koltuktan kalkıp Draco'ya ilerledi ve elini uzattı. Sarışın, kendisine uzatılan eli kibarca sıktı.

"Biraz da yenilmek mi istedin? Anlaşılabilir." Kendisinden herkesin beklediği gibi iğneleyici tavrıyla yaptığı yorum, Weasley ikizlerinin gülmesine sebep oldu. O da bu tavırdan hoşlanmıştı. Dişli bir rakibi kim istemezdi ki?

Ne var ki, Draco'yu çekiştirmeye çalışırken kız kardeşi tarafından önü kesildi. "Ron! Bugün benim doğum günüm! En azından bugünlük sevgilimi çalmaya çalışmasan olmaz mı?"

"Eh, deneyebilirim." Sarışına göz kırparak yanlarından ayrılan abisini süzen cadı gözlerini devirdi. Hep aynı şeyi yapıyor, diye geçirdi içinden. İlginin bende olmasına bir türlü izin vermiyor.

Draco, arkadaşlarıyla selamlaştıktan sonra ilgisinin tamamını sevgilisine vermeye çalıştı. Vakitlerinin kısıtlı olduğunun farkındaydı. Cadının Gryffindor arkadaşları da kutlamak isteyeceklerdi. Partiyi erken saatte yapmalarının sebebi de buydu.

Zaman ilerledikçe aklındaki düşünceler göğüsünü sıkıştırmaya başlamıştı. Panik atak geçiriyordu belki de, toprağın altında olduklarını bilmek sarışının boğulmasına neden oluyordu.

"Sana sahip olduğum için çok şanslıyım."

Draco, ne kadar kötü hissetse de gelen bu iltifatı karşılıksız bırakamayacağını biliyordu. Göğüsü hızla inip kalkarken bakışlarını kızıl saçlı kızın kızıl gözlerine çevirdi.

"Asıl ben sana sahip olduğum için çok şanslıyım. Benim için çok özelsin."

Son cümleyi kurmak Draco'ya zor gelmişti. Neden olduğunu bilmiyordu ama gözleri dolmuştu.

Ginevra karşısındaki genci süzdü. Gözleri dolu doluydu, göğüsü hızla inip kalkıyordu. Sanki ona... aşık gibi?

Karşısındaki kızın kendi dudaklarına uzandığını fark eden Draco'nun içi sıkıştı. Zaten nefes alamıyordu. Bir de öpüşmeye kalkarsa bayılırdı. Gerçek anlamda bayılırdı.

"Ginny, lütfen dışarı çıkalım. Altı tane abin var ve hepsi bize bakıyor." Bulduğu bahane o kadar mantıklıydı ki kendisi bile inanmıştı. Kız da onu onayladığında ayaklanıp bahçeye çıkan merdivenlere yöneldiler. Aslında iyi olmuştu. Draco hediyesini herkesten önce vermek istiyordu. Bu şekilde yalnız kalabilmişlerdi.

Bir süre bahçede dolaştılar. Draco kendisini çok daha iyi hissediyordu. Adımları yavaşlayarak durdu. Elini kızın elinden kurtarıp cebine attığında Ginevra heyecanlanmıştı, Draco bunu görebiliyordu.

"İyi ki doğdun sevgilim, iyi ki varsın."

Cadı oldukça duygulanmıştı. Kendisine uzatılan kutuyu eline alıp açtığında mutluluktan gözleri parladı. İnce altın bir zincirin ucunda etrafı küçük pırlantalarla bezenmiş bir yakut duruyordu.

Cadı, bu kolyenin kaç galleon ettiğini düşünmeden edemedi. Zengin olmalarına rağmen asla paralarını yiyemiyorlardı ve kız bu durumdan oldukça rahatsızdı. Eğer Draco almasaydı böyle bir kolyeyi okulda asla takamazdı.

"İnanamıyorum! Draco bu çok güzel! Hemen takar mısın?" Kızıl saçlarını tek eliyle toparlayıp sarışına arkasını dönerken bir yandan da kolunu bükmüş kutuyu geriye uzatıyordu. Draco onun bu haline güldü. Aslında durum çok da hoşuna gitmiyordu. Aralarında yalnızca bir yaş vardı ama cadı çocuk gibiydi, Draco ise yaşından çok daha olgundu. Ona bu şekilde bir hediye verilse onun yapacağı şey nazikçe gülümseyip teşekkür etmek olurdu. Kendisi güzel sözlerine ve oldukça cömert hediyesine rağmen teşekkür alamamıştı.

"Bayıldım! Hiç çıkartmayacağım!"

"Beğenmene sevindim, senin için özel yaptırttım. Sana uygun olduğundan emin olmam gerekiyordu." Cadının gözleri irileşti. Dudakları beklentiyle aralanmıştı. "Benim için mi? Başkasında yok mu yani?" Draco başını iki yana salladı. "Yok."

Cadı üstüne zıplayıp bacaklarını beline doladığında düşmemesi için ellerini kızın kalçasının altında birleştirdi. Küçüğün dudakları oldukça saldırgandı. Gerçi Draco bu durumdan şikayetçi değildi. Çaba sarf etmesine gerek kalmıyordu. Kız her şeyi onun yerine hallediyordu.

"Odana... cisimleniyorum." Sarışın olan, dudaklarını kızdan kurtarabildiği anda bu cümleyi kurmuştu. Bu bir soru değildi. Yalnızca haberdar ediyordu. Kucağında kıvranarak mırıldanan kız da bundan başka bir şey istemiyordu zaten. Draco tek elini cebindeki asaya attı ve Ginevra'nın Kovuk'taki gösterişsiz odasına cisimlendi.

Kıyafetleri teker teker yeri boyladı.

İlk kez sarışın çocuğun doğum gününde birlikte olmuşlardı. O zamandan beri de birkaç kez daha olmuştu. Kızıl cadı oldukça hareketli ve sabırsızdı. Draco ise onu çıldırtacak kadar yavaş ve sabırlı. Bu durum her şeyin daha kolay olmasını sağlıyordu çünkü Draco'nun gerçekten uğraşası yoktu.

Draco'nun utanç duyduğu bir gerçek vardı. Bunu kimseye söylememişti ve aklına geldikçe kendisinden utanıyordu.

Cadıyla birlikte olmadan hemen önce ondan ayrılmayı düşünüyordu. İlişkileri monoton bir hal almıştı ve Draco'nun hayatı zaten yeterince monotondu. En başından cadıyla çıkmasının tek sebebi kendisine gösterdiği ilgiye aç olmasıydı, son zamanlarda kız bencilleştikçe Draco'nun ona karşı duyduğu güzel hisler de teker teker ölmüştü.

Birbirine çarpan bedenleri, sonunda sarışın olanın pilinin bitmesiyle üst üste yatağa devrildi. İkisi de nefes nefeseydi ve zevkten ölünüyor olsa, cadı ruhunu çoktan teslim etmiş olurdu. Bunu asla dillendirmeyecekti belki ama en az on kez gelmişti.

"Seni seviyorum..." Ginevra bu cümleyi kurarken çok bir şey beklemiyordu. Seks sonrası söylenilen bir 'seni seviyorum'du. Karşılık almazsa sorumluluğunu almaktan kaçınacağı belliydi.

Bu, Draco'nun son duymak isteyeceği şey bile değildi. Ben seni sevmiyorum, diye geçirdi içinden. Özür dilerim.

"Ben de seni seviyorum."

All Mine || Tomaco Fan FictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin