XIV

1.5K 195 95
                                    

"Mektup yazarsın, öyle değil mi?"

Draco, içinden geldiği kadar gülümsedi. "Denerim, Pansy, söz veremiyorum."

"Peki..." dedi cadı tebessüm ederek. "Seni seviyorum." Kızın sarılışına karşılık verdi. "Ben de seni, Eylül'de görüşürüz."

Draco, onu bekleyen ev cinini görene kadar yürümeye devam etti. Ezik büzük yaratık elini uzattığında tuttu. Odasına cisimlenmeyi beklerken kendisini devasa salonda buldu. Annesi ve babası karşısındaydı. Bu görüntü saniyeler içinde midesini kaldırmaya yetmişti. Ev cini, Draco'nun bavulunu kapıp ortadan kayboldu.

"Neden bu kadar geç kaldın?" diye sordu Lucius duygusuz sesiyle. Draco, eğer onlara karşı içinde herhangi bir his kalmış olsaydı, gözlerini devirirdi.

Ama hiçbir şey yoktu. Bir an önce odasına çıkıp sıcak bir duş almak ve akşama kadar uyumak istiyordu.

"Kalmadım."

"Babanla doğru konuş, Draco." diye kızdı Narcissa. Draco hiçbir tepki göstermedi.

"Bizi utandırdın. O ihtiyar herifin eline koz vermek de ne demek?" diye bağırdı adam. "İçinde hangi iblis vardıysa doğru düzgün saklayamadın mı?"

"İçimde iblis falan yoktu. Kötü bir hafta geçiriyordum. Kalp krizi geçirmem benim suçum değil. Biraz dinlenseydim..."

"Bir de benim suçum değil diyorsun! Nankör herif... Git, odana mı gidiyorsun ne yapıyorsun, gözüme gözükme yeter." Draco derin bir nefes alıp arkasını döndü. Merdivenleri çıkarken homurdandı. "İşte bunu iki kere söylemene gerek yok. Canıma minnet." Babasının bağırmalarına kulak tıkadı. Odasına girdiği gibi asasını sallayarak üstündeki her bir kıyafetten kurtuldu. Duş değil, uzun soluklu bir banyo yapsa daha iyi olurdu.

"Efendim! Uyanın!"

Ev cininin omuzunu sarsmasıyla ürpererek gözlerini açtı ama sonra ürpermesinin tiz sesten kaynaklanmadığını fark etti. Küvette uyuyakalmıştı ve su buz gibi olmuştu. Ne zamandır uyuyordu bilmiyordu ama yorgunluğu hala geçmemişti. "Efendim, akşam yemeğini kaçırdınız. Sizin için bir şey hazırlamamı ister misiniz? Efendilerime söylemeyin yeter..."

"İstemiyorum Dobby, git." Cin üzgün üzgün bakıp ortadan kaybolunca titreyerek sudan çıktı. Küvetteki su boşalırken duş başlığından sıcak su açtı. Buz tutan kemikleri çözülene kadar öylece kaldı. Kurulanıp pijamalarını da giydikten sonra yatağına girdi.

Bütün vücudundaki uyuşma ve ardından gelen karıncalanmayla tekrar uyandı. Ay ışığı penceresinden doğruca yüzüne vuruyordu, gözlerini kıstı. Dolunaya birkaç gün kalmış olmalıydı, yine de ay oldukça parlaktı.

Duvarındaki saate baktı, akrep ve yelkovana göre saat gece yarısını geçmişti. Yatakta oturur pozisyona gelip alışana kadar bir süre bekledi. Hemen ardından da ayaklanıp odasından çıktı. Ses olmamasından cesaret alarak odanın bulunduğu koridora doğru ilerlemeye başladı. Heyecandan bütün tüyleri diken diken olmuştu. Çıplak ayaklarıyla ses çıkartmadan ilerliyordu. Yakalanmak istemiyordu.

Koridora sağ salim ulaştığında derin bir nefes aldı ama rahatlığı uzun sürmedi. Babasının çalışma odasının ışığının yandığını gördüğü gibi arkasını dönüp kaçmaya çalıştı, o sırada gıcırdamayı duydu. Kapı açılmıştı.

Olduğu yerde kala kaldı. Babasının arkasında olduğunu, onu görebildiğini biliyordu. Adam kızmak için bahane bulmasın diye nefesini bile tutmuştu. "Ne halt ettiğini sanıyorsun?"

Topuklarının üstünde dönüp gözlerini babasının gri gözlerine dikti. "Uyku sersemliğiyle geldiğim yeri karıştırdım."

Lucius sinir bozucu bir kahkaha attı. Draco başının belaya gireceğini anlamıştı ama yapabileceği hiçbir şey yoktu. En az hasarla kurtulmak için adamın bir şekilde huyuna gitmesi gerekiyordu. "Buna inanmamı mı bekliyorsun? Sen beni kendin gibi aptal mı sanıyorsun?"

"Tamam, tamam..." dedi bıkkın bir sesle. "Sana bir şey soracaktım. Sonra seni rahatsız etmek istemediğim için vazgeçtim."

Sarışın çocuk, cümleyi kurar kurmaz bakışlarını yere sabitleyip karşıdan gelecek tepkiyi bekledi. Bağırmasını, kızmasını bekliyordu. Belki de yanına gelip yüzüne bir yumruk geçirmesini.

Ama bunların hiçbiri olmadı.

Draco ne olduğunu bile anlayamadı. Lucius asasını çıkartıp sessiz bir büyü savurdu. O büyü de doğrudan Draco'nun karnına çarptı. O kuvvetle geriye doğru yaklaşık üç metre savruldu. Karanlıkta görebildiği kadar tutunmaya çalıştı ama başaramadı. Yuvarlanacağını fark edince hemen elleriyle başını güvenceye aldı ve gözlerini kapattı.

Birkaç saniyenin sonunda merdivenlerin son basamağından da sekip sertçe zemine düştü.

Gözlerini açtığında karanlık salonun tavanından başka bir şey göremedi. Lucius'un sesi hala kulağına geliyordu.

Bütün vücudu ağrıyordu. Birkaç kemiğinin kırıldığına emindi, büyük bir ihtimalle olayın şokundan henüz tam olarak hissedemiyordu. Ağzına kan tadı geliyordu. Dudağının patlamış olmasını diledi. Bu ihtimal iç kanama geçiriyor olmasından iyiydi.

"Dobby..." Çatlak sesiyle mırıldandığı anda ev cini yanında belirdi, Draco da ona tutması için elini uzattı. "Odam..."

Lucius hıncını alamamış olacak ki aşağı iniyordu. Ev cini kararsızlıkla bir yerde yatan çocuğa, bir de seslerin geldiği merdivenlere baktı. Kime hizmet edeceğinden emin olamıyormuş gibiydi. Draco inledi.

"Şimdi, Dobby..."

Dobby son kez merdivenlere bakıp, küçük efendisine tutunduğu gibi odaya cisimlendi. "Kapıyı kilitle..." Ev cini hemen sahibinin isteğini yaptı. "Dobby size bakacak... Dobby efendisini iyileştirecek... Küçük efendi Malfoy eskisinden bile daha iyi olacak..."

Ev cini etrafında dönüp duruyor, kırıklarını iyileştirip yaralarına pansuman yapıyordu. Canı yanıyordu yanmasına ama tepki veremeyecek kadar hissiz hissediyordu.

Babasının sinirinin çabuk geçeceğini, yarın hiçbir şey olmamış gibi yapacağını biliyordu. Yine de korkuyordu. Odasına gelip ona zarar verebilirdi. Draco da kendisini savunamazdı.

Bu düşünceler arasında uyuyakaldı. Hayatının biraz olsun düzelmesini diledi.

Ve Tom'a tekrar kavuşmayı.

•••

Oy verin arkadaşlar. Oy verin.

Hayalet okuyucusuz hava sahası istiyorum.

Her halükarda bölümleri yazıp bu kitabı bitireceğim ama eğer siz oy verip yorum yaparsanız benim motivasyonum istemeden yükselir ve hep bu kitaba yeni bölüm yazmak isterim. İki taraf için de kazançlı olur. Ben üzerime düşeni yapıyorum. Siz de yapın.

İyi okumalar, görüşmek üzere<3

All Mine || Tomaco Fan FictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin