LXXXIX

427 60 13
                                    

Scorpius son dersten çıktığında doğruca Slytherin Ortak Salonu'na doğru yol aldı. Babasını merak ediyordu. Her eğitim yılı başlangıcında kendisini kötü hissetmekten alı koyamıyordu. Eğer gelmesi için bir sebep olmasa asla gelmezdi. Şimdi tek istediği mektup yazmaktı ama karnı da öylesine acıkmıştı ki akşam yemeğine gitmek daha öncelikli geliyordu. Tabii öncesinde sıcak bir duş almalı ve üzerini değiştirmeliydi.

Hazırlandıktan sonra hızlıca odasından çıktı. Merdivenlerden indiği an gördüğü kıvırcık saçlarla yüzüne büyük bir gülümseme oturdu. "Michelle!" Genç cadı sarışın oğlana döndüğünde aynı gözleri gibi sıcacık gülümsedi. "Lordum..."

"Salazar..." diye fısıldadı Scorpius. Kızın yanına vardığında bıkkınlıkla başını eğdi. "Lütfen, lütfen bana öyle söyleme. Babamlardan az çekmedim." Esmer cadı küçük bir çocuk gibi kıkırdadı. "Biliyorum, yalnızca dalga geçiyordum."

"Yemeğe birlikte inmek ister misin?" diye sordu Scorpius rahatlayarak. "Başkasıyla oturma sözün yoksa tabii..."

"Hayır, olsa da ne önemi var?" Esmer yanakları hafifçe pembeleşti. "Nasılsın? Günün nasıl geçti?" Scorpius cadıyla bir yürümeye başladı. Günü nasıl geçmişti? Hiçbir fikri yoktu. "İyi sanırım. Senin? Zorlandığın bir konu var mı?"

"Açık konuşmak gerekirse böcürtümden çok korkuyorum. Yarın Karanlık Sanatlara Karşı Savunma'da onu görecekmişiz. Bayan Potter bugün söyledi." Scorpius anlayışla gülümsedi.

"Korkma, korkulacak tek şey korkunun ta kendisidir. İstersen bu gece yatmadan büyüyü sana çalıştırırım ama..."

"Önemli değil." dedi genç cadı gülümseyerek. "Meşgul olduğunu biliyorum. Bir de beni düşünme. Sadece sorduğun için söyledim."

Büyük Salon'a gelip oturduklarında Scorpius kaşığı eline aldı. Ama çorbaya daldırmadan kıza döndü. "Blaise nasıl? Onu uzun zamandır göremiyorum." Michelle derin bir nefes aldı. "Ben de göremiyorum ki, sürekli maçlar için yurt dışına gidiyor. Bir kızı olduğundan haberi var mı emin değilim."

"Ben de Harry'yi uzun zamandır göremiyorum. Sanırım programları yoğun. Üzme kendini, seni çok seviyor. Bunu herhangi biri bile fark edebilir." Michelle buruk bir gülümseme sundu. "Fark etmek değil, hissetmek istiyorum. Yoksa benim için sözcüklerin hiçbir önemi yok."

Scorpius herhangi bir şey söyleyemedi ama gerilmeden edemedi. Acaba onu hissediyor muydu? Peki kendisi hangisini tercih ederdi? Hissetmesini mi hissetmemesini mi? Aptal durumuna düşmek umurunda değildi ama eğer karşılık alamazsa yıkılacağını biliyordu. Genç cadıyı yıllardır seviyordu. Yanlış zamanda bir araya gelen iki insan olmalarından çok korkuyordu.

"Çok farklısın..." Michelle ağzının içinden mırıldanmıştı ama Scorpius duymuştu. Cadıya döndüğünde kahverengi gözlerin tuhaf bir neşeyle parıldadığını gördü. "Ne zaman susup ne zaman konuşman gerektiğini çok iyi biliyorsun. Bu insanlarda çok yaygın bir özellik değil."

"Sadece aşina olmadığım hisleri anlıyormuş gibi yapmak istemiyorum. İnsanları kırmaktan korkuyorum. Özellikle değer verdiklerimi." Gri gözleri titrerken bakışlarını tabağına çevirdi.

Sakince karnını doyururken cadının gözlerindeki şefkatle kendisine baktığını göremedi. Sessizce yemeklerini bitirdikten sonra birlikte ortak salona döndüler. Scorpius cadıya odasına kadar eşlik ettikten sonra kendininkine gidip masaya oturdu. Babasına mektup yazdıktan sonra baykuşhaneye gidip mektubu yolladı. Tekrar odasına döndüğünde ve camındaki tanıdık deniz kızını gördüğünde karnı heyecanla kasıldı. Yaratık güzelce gülümseyip elindeki cam şişeyi parmaklarını şıklatarak Scorpius'un eline kondurdu. Genç sarışın panik halinde çekmecesini açıp bir altın galleon aldı ve aynı yöntemle deniz kızının parmaklarının arasında belirmesine sebep oldu. Kız yüzerek uzaklaşırken Scorpius derin bir nefes aldı. Kendisini bu konuda o kadar kötü hissediyordu ki, kaç yıl geçse kendisini affedebileceğini bilemiyordu.

All Mine || Tomaco Fan FictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin