XXXVI

1.5K 137 96
                                    

Draco, tamamen iyileştikten sonra Lordunun emriyle Yoldaşlık baskınlarına gitmeye devam etmişti. Ne var ki artık yanına yalnızca sağ kolu Harry Potter'ı değil, Sirius ve Andromeda Black'i de alıyordu. Karanlık Lord'a göre bu gerekli bir önlemdi. Evet, Draco'nun büyü gücüne herhangi birinin gücünden daha çok güveniyordu ama soğuk kanlılıkla karar verme konusunda sorunlar yaşadığı da açıkça ortadaydı. Bu konuda da Black'lerin eline hiç kimse su dökemezdi.

Sakin bir günün ardından eve döndüğünde Draco'nun içini bir sıkıntı kapladı. Lordu ortalarda gözükmüyordu ve tecrübelerine göre, gözükmediği hiçbir günün sonu iyi bitmiyordu.

Üzerini değiştirdikten sonra mutfağa girip masaya oturdu. Ev cinleri önüne tek tek tabakları çıkartırken parmağını hafifçe sallayarak oluşturduğu tokayla neredeyse omuzlarına kadar uzamış olan saçlarını ensesinde topladı. Birkaç tutam lastikten kurtulup yüzüne düşünce sıkıntıyla ofladı. Bir an önce saçlarını kestirmesi gerekiyordu. En son altıncı sınıfa geçerken kısaltmış, sonradan aklına bile gelmemişti. Bu boyda saçı en son on bir yaşında kullanmıştı.

Saçları uzunken babasına daha çok benzediğini fark ettiğinden beri uzatmıyordu.

Karanlık Lord aniden mutfağa cisimlenince Draco oturduğu yerde sıçrayarak ayağa kalktı. Saçlarını sıkıştıran toka bu ani hareketle sarı saçlardan kayarken utançla başını eğdi.

"Otur, Draco." dedi Tom gözlerini devirirken. "Sana etrafta kimse yokken eğilmemen gerektiğini söylemiştim."

Sarışın olan hemen başını sallayıp kalktığı yere oturdu. Tom ise çocuğun karşısına oturmak yerine arkasına geçip dağınık saçları çocuğun yüzünden çekerek tuttu. Avucundaki saçları yavaşça severken Draco'nun gözleri bu temasa teslim olarak huzurla kapanmıştı.

"Kısaltmak mı istiyorsun?" diye sordu gözleri parlarken. Çocuğun gümüş beyaz saçlarını her şeyden çok seviyordu.

"Siz nasıl uygun görürseniz, Lordum." diye fısıldadı Draco. Gözlerini açmak istese de açamıyordu. Efendisinin etkisine kapılmıştı bir kere, kurtulması hiç de kolay olmayacaktı.

"Ben sen nasıl istiyorsan öyle uygun görüyorum. Şimdi cevabımı alabilecek miyim?" Draco, dudaklarına oturan tebessümle gözlerini aralayarak başını geriye doğru attı. Kafası adamın karnına yaslanırken aşağıdan yeşil gözlere baktı. "Evet, kısaltmak istiyorum."

Tom, ellerini çocuğun saçlarından kaydırarak beyaz boynunu ve çenesini sevdi. Ardından eğilip dudaklarını yakaladı.

Pozisyonlarından dolayı ikisi de birbirinin üst dudağını emerken Draco hafifçe inledi. Çenesinde dolanan parmaklar, dilini okşayan nefes, dudaklarını karıncalandıran dudaklar...

Sonunda birbirlerinden ayrıldıklarında ikisinin de dudakları kıpkırmızı kesilmişti. Draco nefesini düzene sokmaya çalışırken Tom çocuğun karşısındaki sandalyeye oturdu.

"Seni ilk ne zaman gördüm, biliyor musun?"

Draco, bu soru karşısında sahiden şaşırmıştı. Gözleri merakla irileşirken hafifçe boğazını temizledi. "Kütüphaneyi bulduğum gün?" Tom gülümseyerek başını iki yana salladı. "Hayır. 5 Haziran 1980 sabahı, Malfoy Malikanesi..." Duyduklarıyla Draco'nun suratı bembeyaz kesilirken dinlemeye devam etti.

"Abraxas, doğduğun an seni görmem için beni malikaneye çağırdı. Kehanetin bahsettiği, beni geri getirecek olan çocuğu..." O günü hatırlamış gibi sırıttı. "Hayatımda gördüğüm en güzel bebektin, tabii büyüyüp daha da güzel bir büyücü olacağını tahmin edemedim. Seni hemen kucağıma aldım. Kütüphane çoktan inşa edilmişti ama içeri girebilmen için çatalağız olman gerekiyordu. Ben de seni, zamanı geldiğinde çataldili konuşabilmen için tılsımladım." Bu sefer sırıtışı samimi bir tebessüme dönüştü. "İnan bana, o zamanlar şu an göründüğüm gibi görünmüyordum. Büyüyü yaptığımda da canının yanması, ağlaman gerekiyordu ama ağlamadın. Sadece bana gülümsedin. Çocukların korktuğu o çirkin, yılanı andıran suratıma karşı gülümsedin."

Draco, ağzı açık kalmış bir halde efendisini dinliyordu. Salazar Slytherin'le hiçbir akrabalığı olmamasına rağmen çatalağız olmasını şimdiye kadar nasıl sorgulamamıştı?

Gerçi sorgulasa bile böyle bir şey aklına gelir miydi? Lordu onu doğduğu gün kucağına almıştı, böyle bir şerefe henüz gününü bile doldurmadan nail olabilmişti.

"Her neyse, senden bir isteğim var." dedi Tom biraz da olsa ciddileşerek. Draco girdiği şoktan sıyrılıp hızla başını salladı. "Elbette, Lordum, emredin lütfen."

"Bana bir varis vermeni istiyorum."

Draco, daha önce duyduğu hiçbir şeye bu kadar şaşırmadığına emindi. Az önce, Lordunun onu doğduğu gün kucağına aldığını öğrenmişti ve o bile bunun yanında hafif kalıyordu. Aklından aynı anda o kadar fazla düşünce geçti, kalbi o kadar farklı duygularla kasıldı ki bir an ne olduğunu, kim olduğunu bile unuttu. Lordu ondan bir varis istiyordu. Bu şereflerin en büyüğü olmalıydı.

Ama Lordu neden bir varis istiyordu ki?

Ölmeyecekti, işleri birine bırakmasına gerek yoktu. Yani çocuğu sağ kolu olması için mi istiyordu? Draco'dan memnun değil miydi? Ayrıca, Draco'dan varis istemek de ne demekti? O bir cadı değildi, daha da önemlisi bir kadın değildi. Lordunun bebeğini mi taşıyacaktı? Nasıl yapardı? Draco'nun içinde annelik içgüdüsüne dair tek bir şey yoktu. Bir çocuğu karnında taşıdığını, emzirdiğini ve hatta uyuttuğunu bile düşünemiyordu.

O daha kendisi bir çocuktu.

Bir erkek çocuğuydu.

Derin bir nefes aldıktan sonra suratını ifadesiz bir hale getirdi. Ardından küçük bir tebessüm sundu. "Elbette, Lordum. Salazar Slytherin'in varisini karnımda taşımaktan onur duyarım." Tom, çocuğun değişen yüz ifadelerini ve verdiği cevabı kafasında tartarken kendisini gülümsemeye zorladı.

"Bunu duyduğuma sevindim." Oturduğu sandalyeden kalkıp elini savurdu. Draco'nun saçları düzgün bir şekilde kesildi ve fazlalıklar yere saçıldı. "Severus seni görmek istediğini söyledi. İstediğin zaman gidebilirsin." Draco, grilerini yere dağılmış haldeki saçlarından zorla çekip başıyla onayladı.

"Emredersiniz, Lordum."

•••

Shop bana ait<3

Kafamda nasıl göründüklerini anlayabilmeniz için:)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kafamda nasıl göründüklerini anlayabilmeniz için:)

All Mine || Tomaco Fan FictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin