LXXII

557 86 38
                                    

'Sevgili babacığım,

Şimdiye kadar yazmadığım için özür dilerim. Nasılsınız? Umarım huzurunuz yerindedir. Beni sorarsanız, her geçen gün insanlara daha çok alıştığımı hissediyorum. Scorpius da ben de oldukça iyiyiz.

Derslerde biraz bile zorlanmıyorum. Tam tersine, bildiğim şeyleri tekrar dinlemekten sıkılıyorum. Onun dışında tahmin de edeceğin üzere hiçbir sıkıntım yok. Evde de olduğu gibi en çok iksir dersini seviyorum. Yaşlı Profesör Slughorn çok tatlı. Ondan bir şeyler öğrenmek çok güzel. Ders dışında da yanına gidip ondan faydalanmak istiyorum ama beni odasına almıyor.

Nedenini sorduğumda "Babana sor." dedi. Sanırım senden bahsetmiyor ama yine de söylemek istedim.

Bir diğer gelişme... Quidditch takımına seçildim. Listenin en üstünde benim adım yazıyor. Yani ilk seçilen ben olmuşum ve dört yıldır takımda olan bir çocuk benim yüzümden yedeklere düşmüş. Elbette bekliyordum ama yine de mutlu oldum. Maç takvimini bir sonraki mektubuma eklerim.

Seni de babamı da çok özledim. Cevabını bekliyorum. Sizi çok seviyorum.

Biricik kızın
Polaris'

Tüy kalemi mürekkep şişesine bıraktıktan sonra kasılan sırt kaslarını rahatlatmak ister gibi geriye doğru esnedi. Belini ve boynunu hafifçe kıtlattıktan sonra ayağa kalktı.

Polaris babalarıyla o kadar uzun zamandır konuşamıyordu ki neredeyse aklını kaçıracaktı. Eve dönmek istediği, yanlış anlaşılır diye vazgeçtiği çok hafta sonu geçmişti. Yetmezmiş gibi tek mektup yazmamış, evden de tek mektup almamıştı.

Kafasında bazı şeyleri oturtmaya çalıştığı bir dönemdi. Sorunlarını kendi içinde çözmek ve onları bu işten ayrı tutmak istemişti. Neyse ki başarmıştı. Takıma seçilenlerin açıklanması da mektup için güzel bir bahane olmuştu.

Hala çok insanla muhattap oluyor değildi. Scorpius, Harry ve Richard ona yetiyordu. Herhangi bir cadıyla iletişime geçememiş olması biraz canını sıkıyordu ama kendisine fazla yüklenmemesi gerektiğini de biliyordu. Büyürken Pansy ve Andromeda dışında hiçbir kadınla diyaloğu bile olmamıştı ki, onları da ayda yılda bir görmüştü. Kadınlar hakkında hiçbir bilgisi yoktu. Kendisinin de bir kadın olduğu gerçeğine rağmen.

Bu yüzden, mektubu yolladığı gecenin sabahı karın ağrısıyla uyandığında ne olduğuna anlam veremedi. Onun canı yanmazdı. Üstelik kilodunda hafif bir ıslaklık da hissediyordu ve bu durum onu korkutuyordu. Soğuk kanlılığını korumaya çalışıyordu, belirli ölçüde başarılı oluyordu da.

Rengi çekilen parmaklarıyla geceliğinin altından kilodunu indirdi. Siyah iç çamaşırı ve siyah çarşaf rengi saklıyordu ama koku ona oldukça tanıdık gelmişti. Bu yüzden parmaklarını yavaşça kiloduna sürdü.

Kan.

"Bu ne?" diye mırıldandı korkuyla iğrenme karışımı bir ifadeyle. "Kahretsin..." Hemen ayağa kalkıp çarşafı ve üstünü hızlı bir büyüyle temizledi. Banyoya gidip duş aldı. Peçeteyle tıkayabildiği kadar tıkayıp temiz kıyafetler giydi. Aynaya baktığında kendisini hiç olmadığı kadar solgun buldu.

"Mantıklı bir açıklaması olmalı..." diye fısıldadı tekrar. Kendi kendine konuşmak huyu değildi ama korkudan ne yaptığını bile bilmiyordu. En sonunda başka çaresi olmadığını kabul edip yatağına oturdu. Gözlerini kapatıp odaklandı.

All Mine || Tomaco Fan FictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin