XXXIII

1.6K 164 60
                                    

Draco ve Harry, gerekli eğitimden geçmemiş, hatta Hogwarts'ı bile bitirmemiş olmalarına rağmen karanlık seherbazlar olarak çalışıyorlardı. Okulun tekrar açılmasına bir ay kala, bazı kendini bilmezler Zümrüdüanka Yoldaşlığı'nı tekrar toplamışlardı. Henüz büyük bir faaliyetleri yoktu ama Lord yine de sayılarının çoğalmasını istemiyor, bunun için çalışıyordu. En güvendiği adamlarını bu yüzden sokaklara salmıştı. Draco da Harry'le birlikte önemli kişilerin yönettiği küçük çaplı olaylara bakıyordu. O an gittikleri yerde ise söylenilenin aksine hiçbir şey yoktu. Boş bir araziydi, cisimlendikleri an, Ağustos ayında olmalarına rağmen, soğuk hava yüzlerine çarpmıştı.

"Bu ne saçmalık böyle?" diye sordu Draco sinirle. "Kimden aldın bu ihbarı? Burası neresi ve neden hiç kimse yok?"

"Bilmiyorum, efendim. Böyle olmaması gerekiyordu. İhbarı yapan cadı bir Slytherin öğrencisiydi, güvenilir olduğunu düşündüm."

"Tuzak olabilir..." dedi Draco tedirginlikle. "Geri dönelim, bu konuyu sonra konuşacağız. Anlaşılan sana güvenmekle hata ediyorum." Harry üzüntüyle başını salladığında aynı anda geri cisimlenmeyi denediler ama onun yerine göğüslerini sıkıştıran hisle ikisi birden geriye doğru savruldu.

Draco düştüğü yerde doğrulurken sinirle nefes verdi. "Aptal! Aptal! Aptal!" Nasıl böyle aptalca bir şey yapabilmişti? Nasıl onu tek taraflı cisimlenme duvarı olan bir yere getirmeye cüret edebilmişti?

"Özür dilerim! Çok özür dile..."

"Kes!" diye bağırdı Draco ayağa dikilirken. "Ben cisinlenme duvarının nereye kadar uzandığına bakarken başımda dur. Bir geri dönelim, geberteceğim seni." Harry başıyla onayladı ve Draco yere oturup bağdaş kurarken asasını çıkarttı.

Draco derin bir nefes alıp gözlerini kapattı ve Lorduyla çalıştıkları gibi sihir enerjisinin bedenini tamamen terk etmesine izin verdi. Açık mavi renkli enerji kalkanı etrafında büyüyüp sonuna kadar gitti. Harry, sarışının sihir duvarının içine girdiği an aklından geçen bazı düşünceleri duymaya başlamıştı. Aptal, gerizekalı Gryffindor, gerizekalı... Yarım metre, bir metre, üç metre... Ben dönünce sana yapacağımı bilirim. Dört, beş...

"Tamam." dedi Draco bütün enerjisini bedenine geri çekip gözlerini açarken. Alnında birkaç damla ter birikmişti. "Beş metre çapında bir cisimlenme duvarı var. Eğer burda buharlaşırsak..."

O anda esen güçlü bir rüzgar, ayakta duran Harry'i Draco'dan uzağa fırlatırken asasını da ayrı bir yere fırlatmıştı. Draco gözlerini rüzgara rağmen açıp uzaktaki karartıya baktığı anda olduğu yerde kala kaldı.

İkisinin bedenini de yerden uzayan sarmaşıklar sararken Draco asasına uzanmayı bile aklına getiremiyordu. Tek bir zaafı vardı. Tek. Babasının o küçükken verdiği aptalca bir cezanın sebep olduğu tek bir zaaf.

Ruh emiciler.

"Harry!" diye bağırdı korkuyla. Çocuğa adıyla seslendiğini bile fark edemeyecek kadar şoka girmişti. "Patronus büyüsü yap! Patronus büyüsü yap!"

Harry sarmaşıklardan kurtulmaya çalışırken bir yandan da asasını çağırmaya çalışıyordu ama asa da onun gibi sarmaşıklara takılmıştı.

"Ruh emiciler Karanlık Lord'a sadık değil mi? Bu nasıl olabilir?" diye bağırdı sarışın olana doğru. Çocuğun tetiklenen travmasının farkında bile değildi.

"Ben nerden bilebilirim gerizekalı?! Hemen Patronus büyüsü yapıyorsun! HEMEN!"

"ASAMI ÇAĞIRAMIYORUM Kİ!"

"BAĞIRMA BANA!" Harry çocuğu daha fazla sinirlendirmemek adına çenesini kapatırken Ruh emiciler yanlarına varmıştı. Korku tam Harry'nin bedenini ele geçirecekti ki hiçbirinin kendisine yanaşmadığını fark etti. Aynı anda da, hedefin Draco olduğunu fark ederek daha beter bir korku seline kapıldı. "Malfoy! Sen yapmalısın! Mutlu olduğun bir anı düşün! Expecto Patronum diyeceksin!" Asasını çağırmaya çalışırken bir yandan da sol kolunu toprağın altına kadar çeken sarmaşıklardan kurtarmaya çalışıyordu.

Mutlu olduğum bir anı mı, diye düşündü Draco. Ruh emicilerin nefesi tekrar yüzüme çarparken nasıl mutlu olduğum bir anı düşünebilirim?

Hem, benim öyle bir anım mı var?

Harry, karşısındaki manzarayı izlerken dehşete düşmüştü. Onlarca ruh emici, teker teker geliyor ve Draco'nun ruhundan bir parça koparıyordu. "Draco!" Azkaban, ruh emici, ceza, okul, not, ruh emici, azkaban.

Harry daha fazla dayanamadı. Deminden beri bütün gücüyle çırpınıyordu ama sol kolu hala içerdeydi. Dirseği takıldığı için bir türlü kurtulamıyordu ama artık başka çaresi kalmamıştı. Draco'yu kurtarmak zorundaydı. Asasız yapabildiği tek büyüyü fısıldadığı anda kolunun farklı yerlerinden kırıldığını hissetti. Acıyla bağırdı ama vakit kaybedemezdi, bir an bile düşünmeden kendisini asasına doğru fırlattı. Eline değdiği an bağırdı.

"Expecto Patronum!" Harry'nin asasından fırlayan devasa ejderha ruh emicilerin hızla kaçışmasına sebep olurken Harry kırık koluna rağmen Draco'nun yanına koştu.

Ruh emicilerden kurtulmuşlardı ama hala sarmaşıklar sarışını toprağın dibine çekmeye çalışıyordu ve daha da kötüsü, Harry buharlaşmayı bilmiyordu.

"Malfoy..." dedi çocuğu sarsarken. "Lütfen bir şey yap! Bak, gittiler, bir şey yap..."

"Lo..lordu çağır..." diye fısıldadı Draco. Gözlerini zar zor açık tutabiliyor, bedenini saran sarmaşıklar yüzünden nefesleri git gide kısalıyordu. "Lordu çağır... Ben ölü..ölürsem seni öldürür... Sen hortkuluksun..." Harry, ayağına sarılan sarmaşık onu sarışından uzaklaştırmadan hemen önce asasını onun kolundaki Karanlık İşaret'e değdirebilmişti. Dövmenin kenarları anında kıpkırmızı kesilirken Draco acıyla inledi.

Harry geriye doğru sürüklenirken gördüğü son şey sarmaşıkların Draco'yu toprağın altına çektiğiydi. Hemen ardından kafasını bir kayaya çarpmış, gözleri kararmıştı. Birkaç saniye olduğunu düşündüğü bir sürenin sonunda görüşü geri geldiğinde Karanlık Lord'un ikisinin ortasına cisimlendiğini gördü. Genç adam, Harry'i sürükleyen sarmaşıkları dondurup soran gözlerini ona dikti. Draco nerde?

Harry parmağıyla sarışını en son gördüğü yeri işaret ettiğinde Karanlık Lord öfkeyle elini savurdu. Draco'nun içine gömüldüğü toprak açılıp sarmaşıklar adeta çığlık atarak kaçışırken Harry, kırk yıl düşünse aklına gelemeyecek bir şeye şahit oldu. Karanlık Lord, Draco'yu kucağına alıp dizlerine yatırdı ve telaşlı elleriyle çocuğu kontrol etmeye başladı. O an, daha evvel Draco'nun ağzından duyduğu cümleler Harry'nin kulağında çınladı. Karanlık Lord'la kaldığım eve mi cisimleneceksin?

Ben ölürsem seni öldürür.

"Draco..." diye fısıldadı Tom. Çocuğun yanaklarını nazikçe okşayıp bildiği bütün iyileştirme uğurlarını aynı anda uygulamaya başlamıştı. Draco, uğurlar etkisini gösterince gözlerini araladı ve derin bir nefes aldı. Tom'u karşısında görünce, ruh emiciler tarafından yıpratılmış ruhu paramparça oldu. Gözyaşları yanaklarına süzülürken fısıldadı. "Lordum..."

"Geçti artık, iyisin..." Sarışını sıkıca göğüsüne bastırdığında Draco usulca hıçkırdı. Tom da içindeki öfkeyi dizginlemeye çalışarak toprak içindeki sarı saçları okşadı.

Harry, boğazındaki yumrudan kurtulabilmek için yutkundu. Gördüklerini sindirmesi zaman almıştı ama şimdi her şeyi daha iyi anlıyordu.

Draco'ya aşık olan o değildi, Karanlık Lord'un onun içinde yaşayan parçasıydı.

All Mine || Tomaco Fan FictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin