Havalar yavaş yavaş soğumaya başlamış, Malfoy Malikanesi sonbaharı karşılamaya hazır bir hale gelmişti. O sabah Scorpius ve Michelle kahvaltıda onlara katılmışlardı. Beşi küçük bir sohbet eşliğinde yemeklerini yerken kızıl gözlü cadı hafifçe boğazını temizlemiş, ilgiyi kendi üzerine çekmişti. "Baba, eğer sizin için de uygunsa bu akşam yemeğe bir arkadaşımı getirmek istiyorum. Scorpius, siz de uygunsanız siz de gelin. Resmi olarak tanışmanız gerektiğini düşünüyorum."
"Öyle mi?" diye sordu Marvolo küçük bir gülümsemeyle. Peçetesiyle dudağının kenarını sildikten sonra arkasına yaslanarak yeşil gözlerini kızının yakutlarına dikti. "Bu bahsettiğin özel bir arkadaşın, değil mi?"
"Evet..." dedi Polaris gerginlikle gülümserken. Bakışları Draco'nun üstünde tepkisini yoklarcasına gezindi. "Sophia'yı davet edeceğim. Sorun olmazsa tabii."
Draco'nun grileri Polaris'in çözemediği bir duyguyla parlıyordu. Scorpius da babasının tepkisini kestiremiyordu. Gerginlikle hemen yanında oturan eşine baktı. Michelle'in de ondan farkı yoktu. Polaris'le Sophia'nın ilişkisinden hepsi haberdardı ama şimdiye kadar hiçbir şey resmileşmemişti.
"Kızım..." Draco sonunda konuştuğunda masadaki herkes ona döndü. Saçma bir şekilde, kızın bir muggle ve Amerikalı olması Draco'yu Marvolo'yu ettiğinden daha çok rahatsız ediyordu. "Sen birini eve davet etmek istedikten sonra biz ne diyebiliriz ki? Burası senin evin. Elbette, buyursun gelsin. Dobby'e söylerim hazırlıklara hemen başlarlar."
"Cidden mi babacığım?" diye sordu neşeyle.
Kızının gözlerindeki çocuksu pırıltıyı yakalayınca Draco doğru kararı aldığını net bir şekilde anladı. Güzelce gülümseyerek hemen karşısında oturan kızın eline uzandı. "Tabii ki hayatım, senin mutluluğun benim için her şeyden daha önemli." Polaris kocaman gülümseyerek Karanlık Lord babasına döndü. Kumral saçlı adam da gülümseyerek kızının saçlarını karıştırdığında Scorpius rahat bir nefes verdi. "Biz de tabii ki geleceğiz. Bir işimiz yoktu, değil mi canım?"
"Olsa bile ne önemi var? İptal ederiz." dedi Michelle Polaris'e güven vermek için gülümserken. Polaris aynı şekilde karşılık verdi. "Çok teşekkür ederim..."
"İyi o zaman..." dedi Marvolo ayağa kalkarken. "Herkes işinin başına. Polaris sen de hazırlanıp arkadaşının yanına git, saat yedide gelirsiniz. Olur mu?" Kumral cadı başıyla onaylayıp ayağa kalktı. "Tamam... Akşam görüşürüz!"
Polaris merdivenleri atlaya atlaya çıkmaya başlarken Marvolo da Draco da gülümseyerek küçük kızlarını izliyorlardı. "Baba, gerçekten sorun yok, değil mi?" diye sordu Scorpius kuşkuyla. Nedense bu konuda sarışın babasına güvenemiyordu. "Kız geldiğinde bir şey söylemeyeceksin."
"Bir cadıyla ya da bir büyücüyle, daha da önemlisi bir İngiliz'le olmasını tercih ederdim ama ben de kendi ailemin onaylamadığı bir birliktelikte bulundum. Ona kızmaya ne hakkım var ki? Ayrıca... Yanımda ve mutlu olduğu sürece kimi sevdiğinin bir önemi yok. Yeterince acı çekti, artık mutlu olsun istiyorum." Scorpius ikna olarak gülümsedi.
Yaşayan en güçlü üç büyücü; Marvolo, Draco ve Scorpius. Üçü de hayatlarındaki en değerli cadının özlemini yeterince çekmişlerdi. Artık sadece ailelerinin mutlu olmasını istiyorlardı. Ölümsüz hayatlarında başka hiçbir şeyin önemi kalmamıştı.
Birleşik Krallık'ta saat akşam yediyi gösterene kadar Malfoy Malikanesi'nde de, Sophia'nın dünyanın öbür ucundaki apartman dairesinde de telaş hakimdi. Genç kız dünyayı yöneten ailenin varisiyle birlikteydi, yaşayan en güçlü cadıyla, efsanevi Lord Voldemort'un kızı Leydi Polaris Merope Malfoy'la birlikteydi. Ve birkaç saat sonra, cadının ailesiyle, kendisini saniyeden kısa bir sürede öldürebilecek insanlarla yemek yiyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All Mine || Tomaco Fan Fiction
Fiksi Penggemar[Tamamlandı] Draco Malfoy, kendisine miras kalan bir odada kara kaplı bir defter bulur. Kendisini kötü hissettiği her an deftere yazmaya başlar. Tuhaf olan, karşılık alıyor olmasıdır. "Benim için küçük bir iyilik yapmaya ne dersin, Draco?" •Tom Mar...