"Dobby, ben senden Irish coffee istedim. Sen bana ne getirdin? Caffè Americano. Ordan Amerikalı gibi mi görünüyorum? Söylesene Dobby, ordan bakıldığında suçluya ya da köleye mi benziyorum?"
Draco'nun sinirle sorduğu soruların ardından Dobby sanki kendisine hakaret edilmiş gibi derince iç çekti. "Yüce Salazar! Efendi Draco, olur mu öyle bir şey? Efendi Draco Malfoy çok yüce, Dobby onun kölesi. Varis Malfoy, Dobby'nin efendisi..." Draco, duyduklarına daha fazla dayanamayarak fincanı çimenlerin üzerine fırlattı.
"Öyleyse kahvemi düzgün getir! Senden tek bir şey istedim Dobby! Tek!"
Ev cini, dolu gözleriyle yerdeki fincanı alıp ortadan kaybolduktan sonra Draco birkaç saniye boyunca kendisini sorguladı.
İlk iksirini içip yeni bedeniyle tanışmasının üzerinden elli gün geçmişti. Draco hala artık orda olmayan eski dostuna ve orda olmaması gereken ikinci deliğe alışmaya çalışıyordu. Ne var ki, artık trans bireyleri daha iyi anlıyordu. Ait olmadığı bir bedende olmanın, ruhuyla vücudunun uyuşmamasının ne demek olduğunu çok iyi öğrenmişti.
Bir de hamile kalabilse, Lorduna istediği varisi verebilse daha iyi hissedecekti ama onca denemelerine rağmen henüz bir sonuca ulaşamamışlardı. Her gün deniyor, her hafta test yapıyorlardı ama Draco hala hamile kalamamıştı. Karanlık Lord bunu dert ediyor gibi görünmüyordu. Hatta bir seferinde, bu yıl olmazsa seneye olur, tarzı bir cümle kurmuştu. Tabii ona hava hoş, diye düşünmüştü Draco da.
Bir yıl boyunca bir kadının bedenine sahip olmak zorunda kalacak olan benim.
"Draco?" Sarışın olan daldığı düşüncelerden kurtularak kendisine bakan cadıya gülümsedi. "Teyze, hoşgeldin." Bellatrix, yeğeninin yanına gidip yanağına bir öpücük kondurdu. Ardından da dizlerinin dibine çöküp başını çocuğun bacağına yasladı. "Toplantı saatinden önce gelip görmek istedim. Lordum yok mu?"
"Hayır. Karanlık Lord aylık Bakanlık teftişine gitti. Sen neyi görmek istedin?" Bellatrix'in bakışları anında değişirken Draco kaşlarını çattı. "Sende olup bende olmayan ne var onu görmek istedim." Draco'nun gözleri korkuyla büyürken cisimlenmeye çalıştı ama Bella ondan hızlı davranmıştı. Tanıdık sıkışma hissinin ardından iki bileğine birden takılan kelepçeyle dehşete düşmüş bakışlarını teyzesine dikti. "Sen kafayı mı yedin?"
"Evet yedim! Ne var?" diye bağırdı çocuğun ceplerine elini sokup asasını alırken. Hiçbir şekilde Draco'nun gözlerine bakmıyor, devamlı konuşuyor ve hareket ediyordu. "Ben on altı yıldır bekliyorum! On altı yıl! Sonra öğreniyorum ki, onca yıl beklediğim adamı geçen sene doğan yeğenim çalıyor! Öz yeğenim! Aptal kardeşimin oğlu!"
Draco sinir bozukluğuyla kıkırdadı. Sadece lanet olası bir kahve içmek istemişti. Bir fincan kahve. O kadar.
"Bir de gülüyorsun!" diye bağırdı gözlerini belerterek. "Karanlık Lord'un altına yatarak baş Ölüm Yiyen oldun! Sırf bu yüzden aşkımı elimden aldın! Sırf bu yüzden!"
"Teyze, lütfen." dedi Draco gülümseyerek. "Bana bir şey olursa Karanlık Lord seni yok eder. Eğer beni şimdi bırakırsan..." Suratında patlayan tokatla lafı kesilirken derin bir nefes aldı ve ağzına gelen kanı tükürdü.
"Sen kendini değerli mi sanıyorsun?" diye sordu histerik bir şekilde gülerken. Birden ciddileşip yüzüne doğru yaklaştı. "Seni birkaç defa sikti diye kendini önemli mi sanıyorsun? Ah, zavallı bebeğim..." Dudak bükerek geri çekildi. Draco ağzını açıp tek kelime etmedi. Asasız birkaç büyü yapabilirdi ama hiçbiri işine yaramazdı. Onu imperius laneti altına alamazdı, cruciatus lanetini bir süre yapsa bile çektiği anda o kendisine kat kat fazlasını yapardı. Cisimlenemez, buharlaşamazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All Mine || Tomaco Fan Fiction
Fanfic[Tamamlandı] Draco Malfoy, kendisine miras kalan bir odada kara kaplı bir defter bulur. Kendisini kötü hissettiği her an deftere yazmaya başlar. Tuhaf olan, karşılık alıyor olmasıdır. "Benim için küçük bir iyilik yapmaya ne dersin, Draco?" •Tom Mar...