"Baba hayır!" Polaris'in bağırmasıyla Draco sinirlenmek yerine kıkırdadı. Küçük kızı büyümüştü de o incecik sesiyle kendisine bağırıyordu, nasıl gülmeden durabilirdi?
"Dün böyle sevmiştin, ne oldu şimdi?" Gri gözlerini deviren küçük kızını izlerken bu sefer gülerek rencide etmemek için dudaklarını dişledi. "Dün böyle sevmiştim, bugün böyle sevmedim. Arkadan bir tane ör, öndeki tutamları da açık bırak."
"Emredersiniz Leydim, hemen öyle yaparım." Draco iki yandan ördüğü saçları açıp kızının arkasına geçti. Güzelce toparlayıp normal örmek yerine dörde ayırarak mısır örgüsü yapmaya başladı.
Öncesinde iki sarı tutamı da araya karışmasın diye tepeden tutturmayı ihmal etmemişti. Koyu kumral saçları örmeyi bitirdiğinde sarı tutamları açtı ve kızını kendisine çevirip kısaca süzdü. "Çok güzel oldun, beğenmezsen de bir daha yapmayacağım o yüzden beğensen iyi edersin." Polaris'i kaldırıp makyaj masasının üzerine koyduğunda kız aynaya baktı ve gülümsedi. Hemen ardından küçük bir ayna daha oluşturup aynadan arkasındaki aynaya bakarak örgüyü inceledi.
"Beğendim..." Birkaç saniye bekledikten sonra derin bir nefes aldı. "Teşekkür ederim."
"Rica ederim. Şimdi aşağı inip kahvaltı edelim. Harry'i bekletmek istemezsin, öyle değil mi?" Polaris başını iki yana salladı ve babası onu tekrar kaldırıp yere bıraktıktan sonra elini tuttu. Üç yaşına gireli bir ay olmuştu ve kızın şimdiden bu kadar olgun olması Draco'yu şaşırtıyordu.
Evet, ondan büyük şeyler beklememek aptallık olurdu ama yine de doğduğu günü dün gibi hatırlarken, onu hala küçük bebeği gibi görürken bütün bunları kabullenmek zordu. Özellikle kızı aşık olduğu adama bu kadar benzerken, onun gibi büyüleyiciyken ve ona karşı beslediği sevgi aynı efendisinde olduğu gibi gözünü kör ediyorken.
Merdivenlerden indikten sonra tam mutfağa doğru dönecekti ki, aklına dolan anılarla Karanlık Lord'un çalışma odasının önünde öylece durdu. Birkaç saniye boyunca cesaret toplamak için derin nefesler aldıktan sonra Polaris'i kucağına alıp odanın kapısını açtı ve içeri süzüldü. Tom, baktığı dosyalardan başını kaldırıp sevgilisine ve kızına baktı.
"Günaydın." Tom'un kurduğu cümleyle Draco gülümsedi. "Günaydın, efendim." Polaris de ışıl ışıl gülümseyerek babasına baktı ve başını saygıyla eğdi. "Günaydın, Lordum."
"Efendim..." dedi Draco kızının sözü biter bitmez. "Polaris'le birlikte kahvaltı edeceğiz. Bize eşlik etmek ister misiniz?"
"İşim var Draco, size sonra katılırım." Sarışın birkaç saniye öylece dikildi. Gözlerini yeşil gözlerden ayırmadan tekrar gülümsedi. Bu yapay bir gülümseme miydi? Kesinlikle evet.
"Efendim," diye kendisini tekrarladı. "Biz şimdi kahvaltı edeceğiz. Bize şimdi eşlik eder misiniz?" Polaris şaşkınlıkla babasına bakarken Tom'un da ondan farkı yoktu. Dudaklarının aralanmasını önleyemezken kendisine gelebilmek için bakışlarını kaçırıp hafifçe boğazını temizledi. Dosyayı kapatıp ayağa kalktıktan sonra Draco'nun yanına gelip kızını kucağına aldı. Boşta kalan eliyle de Draco'nun elini tuttu. "Elbette, zaten mola verecektim." Draco gülümseyerek elini tutan eli güvende hissetmek ister gibi sıktı. Polaris de küçük kollarını Tom'un boynuna doladı.
Mutfaktaki masanın başını boş bırakan Karanlık Lord, uzun kısmın en ucuna oturdu. Ortaya Polaris'in mama sandalyesini çektiğinde Draco'da kızlarının yanına geçti. Ev cinleri çeşit çeşit kahvaltılığı masaya dizerken Polaris Karanlık Lord'a saçlarını gösterip babasının ne kadar güzel ördüğünden bahsetmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All Mine || Tomaco Fan Fiction
Fanfiction[Tamamlandı] Draco Malfoy, kendisine miras kalan bir odada kara kaplı bir defter bulur. Kendisini kötü hissettiği her an deftere yazmaya başlar. Tuhaf olan, karşılık alıyor olmasıdır. "Benim için küçük bir iyilik yapmaya ne dersin, Draco?" •Tom Mar...