Genç sarışın saatlerdir çöktüğü noktada tırnaklarını kemiriyordu. Saati sabahın altısını gösterirken ne gözüne bir damla uyku girmiş, ne de durduğu yerden bir santim kıpırdamıştı. En sonunda yaşadığı bütün duygular o denli ağır geldi ki yataktan fırlar gibi kalktı masasına geçip mektup yazmaya koyuldu. Hızla karaladığı paragrafları kontrol bile etmeden parşömen kağıdını kıvırıp şişenin içine koydu. Odasından çıkarken elinin ayarını tutturamadı ve kapısını gürültüyle çarptı. Uyanan öğrenciler odalarından homurdanırken umursamadan ortak salondan çıktı ve koşmaya başladı. Merdivenleri hızla bitirip kendisini şatodan da attığında soğuk hava yüzüne tokat gibi çarptı ama bu da onu durduramadı.
Göz yaşları koşuşuyla bir çenesine doğru süzülmek yerine kulaklarına ilerlerken burnunu çekti ve hiç düşünmeden kıyısına kadar geldiği Kara Göl'e atladı. Kabarcık büyüsü yapmak bile derinlere daldıktan çok sonra aklına gelmişti.
Uykusuz bedeninin sahip olduğu bütün kuvvetle yüzerken karşısına çıkan yırtıcı hayvanları asasız büyülerle uzaklaştırdı. Boyundan uzun yosunların arasına girip deniz halkını aramaya koyuldu. Aniden çıkan yaratık kulaklarını sağır edicek kadar tiz bir çığlık atıp kendisine doğru saldırdığında büyüyü yapmak için geç kalmıştı. Sivri dişlerin eline batmasını önemsemeden yüzünden tuttuğu yaratığı hemen arkasından yaptığı bir büyüyle öldürdüğünde bütün deniz halkı etrafına toplandı. "Adım Scorpius Cygnus Malfoy! Karanlık Lord'un varisiyim! Bana dokunmaya cüret etmeyin!" Yeşil saçlara sahip, başının üstünde parlak bir taç olan deniz insanı birden kahkaha attı.
"Kendini nasıl ikna ettiğin bizim umurumuzda bile değil. Karanlık Lord'un evlatlığını varisten sayacak değiliz..." Scorpius, elinde sıkı sıkı tuttuğu şişeyi öfkeyle daha da sıkarken buz gibi suda yanaklarının yandığını hissetti.
"Asıl..." dedi Scorpius korkunç bir sırıtma eşliğinde. "Senin ne düşündüğün benim umurumda bile değil, seni aşağılık melez! İğrenç annen zavallı büyücü babanı suyun derinliklerine çekmiş, birlikte olduktan sonra da öldürüp cesedini balıklara yem etmiş... Görmüyor muyum sanıyorsun? Görüyorum. Bilmiyor muyum sanıyorsun? Her şeyi, sadece gözlerinize bakarak görebiliyorum. Bütün sırlarınızı biliyorum. Sana gelince, ne kadar aptal bir böceksin böyle... Bana hakaret ederek ne elde etmeye çalıştığın belli, alamayacaksın. Babam asla sana karada dolaşman için izin vermeyecek... Peki neden, biliyor musun?" Yaratık istemsizce neden der gibi başını sallayınca Scorpius güldü.
"Çünkü senin gibi soyu sopu belli olmayan aşağılık kırmalardan nefret eder."
Birkaç saniyelik sessizliğin ardından Scorpius yaptığı hatanın farkına vardı. Şimdi istediği şeyi nasıl elde edecekti? O deniz kızını nasıl bulacaktı? Daha da önemlisi, bu iğrenç yaratıkların arasından nasıl sağ çıkacaktı?
Her şey birkaç saniye içinde oldu. Yaratık öfkeyle elindeki mızrağı salladı ve bıçak Scorpius'un kaburgasından içeri girdi. Acıyla inlerken ağzından kan geldiğini hissetti ve gözleri sonuna kadar açıldı. Kollarıyla etrafını çizdiği anda devasa bir büyü dalgası kendisine saldıran yaratıklara çarptı. Bazıları ağır yaralanıyor, bazıları ölüyordu. Ne var ki Scorpius'un da gözleri kararmaya başlamıştı. Başını eğip boynundaki madalyona baktığı anda mor taş bunu bekliyormuş gibi parladı ve Scorpius nerden geldiği belli olmayan bir kuvvetle karaya doğru fırladı.
Sırtı toprağa çarptığı anda kaburgalarından içeri giren mızrak kırıldı ve acıyla çığlık attı. Yüzündeki kabarcık büyüsü patlarken derin nefesler alarak kendisini uyanık tutmaya çalıştı. Başını kaldırıp kendisine doğru koşan öğrencileri görene kadar dayandı. Birileri onu bulduğu için rahatlayarak kendisini öylece bıraktı ve karanlığa teslim oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All Mine || Tomaco Fan Fiction
Fiksi Penggemar[Tamamlandı] Draco Malfoy, kendisine miras kalan bir odada kara kaplı bir defter bulur. Kendisini kötü hissettiği her an deftere yazmaya başlar. Tuhaf olan, karşılık alıyor olmasıdır. "Benim için küçük bir iyilik yapmaya ne dersin, Draco?" •Tom Mar...