Final 2

1K 64 7
                                    

" Nereye dalıp gittin ?"

Berke'nin sorusu üzerine Koray suç üstü yakalanmış gibi bakışlarını önlerinde uçsuz bucaksız bir örtü gibi uzanan bahçede dolandırmıştı.

" Burası gerçekten de çok güzel. Çok huzur verici." diye geveledi.

Berke elindeki ikinci bira şişesini uzatırken dudaklarında sökün etmiş sırıtmayı gizlemeye gerek duymuyordu.

" Çok güzel, haklısın. Baktıkça bakası geliyor insanın değil mi ?"

Koray gözünün içine dikilen bakışlardaki muzur ifadeyi yakalamıştı. " Yani." diyebildi.

" Seneler geçtiği halde hiç değişmemesi peki ?"

Koray içtiği yudum nefes borusuna kaçacak gibi olmuş, hafiften öksürürken Berke'nin genişleyen sırıtmasına mı takılsın yoksa açık açık çenesinin ucuyla az ileride çimenlerin üzerinde oturmuş  Alesya  ve Arya'ya topladıkları çiçeklerden taç yapmayı öğreten Mina'yı işaret etmesine mi dumur olsun karar verememişti. Anlamazdan gelmeye karar verdi.

" Bilmem. Daha önce görmüş olsam kıyaslama yapabilirdim ama ilk defa geliyorum buraya."

Saçmalıyordu ve Berke onun gibi farkındaydı. Hatta gülmeye başlamıştı. " Bakmak ve görmek aynı şeyler değil. Burnunun ucundakine kör olmaya  devam demek ?"

Çok tehlikeli sulara itiyordu Berke ve Koray bir miktar o sulara dalmaya gönüllü gibiydi. En azından vücut dili daha cesaretliydi ve daha sinsi. Iradesine nanik yaparak gözleri zümrüt gözlü esmer genç kadını bulmuştu bile.

" Ya da değil galiba bu sefer." demişti Berke.

" Anlamadım."

"Kör olmaya devam değil galiba diyorum."

O an minik zebani sürüsü gibi yanlarına sökün eden çocuklara minnettar kalmıştı Koray. En önde  furbol topunu kolunun altına sıkıştırmış halde koşan Çağıl'ı  hevesle koşturarak takip eden çocuklar palas pandıras bahçeye koşacakken ikiliyi görerek  duraksamışlardı.

" Aa Koray abi ?"

Koray hayalinde hala en son gördüğü boyun üzerine en az yetmiş santim eklemiş ve bedeni ergenliğe çeyrek kala emareleri veren Çağıl'ın eski çocuksu sesindeki erkeksi tıklamayla şaşırarak çocuğa bakmıştı. Kocaman bir gülümsemeyle babasının kopyala yapıştırı  güzel yüzü aydınlanan Çağıl tereddütsüz boynuna atılarak  özlemle sarılınca aynı hislerle kucaklamıştı.

" Kido !!"

" Aşkolsun Koray abi ya. Kido ne ya hala."

Koray dudaklarını büzerek sitem dolu gözlerle bakan çocuğun saçlarını hızla karıştırırken gülmeye başlamıştı.

" Sen işte."

" Kido değilim artık. Demesene öyle şeyler bana."

" Ne diyeyim peki ? Fasulye sırığı mı?"

" Offf ama ya offf !"

" Abiye of denilmez. Hem yalan mı? Uzamışsın sırık gibi. Nerdeyse benimle aynı olmuş boyun. Ne yiyip ne içiyorsun çocuk  sen ?"

Rüzgar fırsatın üzerine balıklama atlamıştı." Ne bulursa yiyor.  Yakında bizi yiyecek. Doyma butonu konmamış imalatta buna."

Çağıl'ın ensesine doğru indirdiği şaplakla sarsılan Rüzgar onun midesine şaka yollu vurarak  Koray'ın arkasına saklanarak dil çıkarınca Çağıl  intikamını almak istemiş ve  Koray'ın etrafında kaçıp kovalamaca başlatmışlardı. Çok geçmeden Rüzgar'ın aralarına  bariyer gibi soktuğu Kaan ve Valentin  de arbedeye katılmış,  genç çocuklar boğuşmaya başlamışlardı. Valentin yerde smackdown müsabakası yapan ikiliye katılırken çok geçmeden Kaan' ı da aralarına çekmişti. Dört genç çıldırmış şempanzeler gibi birbiriyle dalaşırken Dora sükunetini koruyup kenardan onları sanki yaşını başını almış biri gibi tasvip etmeyen bakışlarla izliyordu. Aslında tüm vakur ve soğuk duruşu utangaç olmasından kaynaklıydı.

CILEKLI PASTA #wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin