Kırmızı Leke

1.1K 89 9
                                    

ARES'İN AÇISINDAN

" Sen geldiğinde, solunacak hava gitti
Gölgelerin hepsi şüpheyle bezendi
Bana ne yaptığını bilmiyorum
Ama gece bitene dek
Seninle kötü şeyler yapmak istiyorum.
True Blood "

Şüphelerimin ardına takılmaya karar vermiştim. Uzun ve soğuk bir duşun ardından kendimi yatağının rahatlığına bıraktım ama zihnim deli gibi çalışmaya devam ediyordu. Isabelle'den gelen bir sürü çağrı ve mesaj vardı ama sonra ilgilenmek üzere dönmedim hiçbirisine. Uzun bir süre sağa sola döndükten sonra inatçı beynimi kapattığımı sanarak uykuya dalmayı başarmıştım.

Sanarak burdaki anahtar kelime tabi. Uykuya dalmamın intikamını rüyama Sedef'i sokarak almıştı. Derinlere bastırdığımın farkında olmadığım, artık hissetmediğimi sandığım tüm tutku ve istek rüyamda kollarıma aldığım Sedef'in teninde hayat buluyordu.

En son iki sene önce kontrolümü tamamen bıraktığım tutkulu ve çılgın, hatta vahşi adledebileceğim şekilde aşk yapmıştım. Rüyamdaki her ayrıntıyı, hareketi, dokunuşu, bakışı ve seslerimizi o kadar canlı hissetmiştim ki tüm oryantasyonuma dozerle dalmıştı bilinçaltım. Ne yapacağımı bilmez halde kendimi Sedef'in kapısına gitmemek için zor tutarak sabahı etmiştim.

Rüyanın etkisinde sersem gibi duş almış, giyinmiş ve ışlerin başında durmak için otele geçmiştim. Rutin kontrolleri proje müdürü ve ustalarıyla yapıp, onları dinliyordum ama tek duyduğum Sedef'in derin ve titrek bir fısıltıyla adımı nefes gibi alıp veren sesiydi.

Lanet olsun. Odaklanamıyordum hiç bir şeye. Tüm hücrelerim başka bir yere beni sürüklerken kafese kapatılmış gibi rahatsızdım.

Okuduğum şeyi bininci defa embesil gibi tekrarlamaktan ve bir kelime dahi algılayamamaktan sıkılarak kalemi sinir olmuş şekilde masaya attım. Burda daha fazla duramazdım. Sedef'e koşup gidemezdim. Ne yapacaktım peki?

Arabayla dolaşıp, kafayı dağıtabilirdim. Ofisten çıkıp, asansöre giderken Mina ofisinden çıkınca burun buruna geldik. Beni görünce gülümsemişti ama panikle ellerini arkasına saklamıştı.

" Abi?"

" Mina ?"

Hareketine şaşırmıştım. Benden jet hızıyla sakladığı paketler neydi ki ?

" Çıkıyor muydun sen ?" dedi ama ses tonu bir şeyleri saklamaya çalışan  suç üstü yakalanma eşiğindeki bir çocuk gibiydi.

" Evet, bir kaç işim var ? Sen de mi çıkıyordun?"

" Yok, buralardayım ben. Malum artık müdüreyim. Kafama göre zırt pırt gidip, takılamam. Neyse ben işe döneyim. Sonra görüşürüz." deyip, resmen ofisine kaçtı.

Tabi ki bunu yemem. Çıkmak üzereyken paketleri saklayıp, güya beni atlatacaktı hanımefendi öyle mi? O işler o kadar kolay değil Mina.

Burdayken kullanmak üzere kiraladığım arabaya binip, tatil köyünden çıksam da ara yola park edip, Mina' nın siyah
BMW'sinin geçmesini bekledim. Beni atlattığını sanan kız kardeşim akıllısinın peşine takıldım. Saçmalıyordum ama içimdeki ses  bunu ısrarla yapmamı söylüyordu. Karıştırdığı iş neyse bulacaktım.

Ancak bana ters köşe yapan ilk hamleyi bir bebek ve çocuk mağazasının önünde park ederek yaptı. Içeri girdiğini görünce emin olmak için vitrine dikkatle bakmıştım.

" Ne işin var senin bebek mağazasında?"

Tüm askılardaki ve raflardaki bebek kıyafetleri ve eşyalarını mutlu ve heyecanlı bir şekilde seçtiğini görünce irkilmiştim.

CILEKLI PASTA #wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin