Nerden hatırladım bilmiyorum. Güneşe sakın yaklaşma diye nasıl da babası Ikarus'u uyarmıştı balmumuyla tutturduğu kanatları taktığında.
" Yanarsın, sonun olur." Ikarus anlamamıştı. Kalbi pır pır, nicedir özlemini çektiği özgürlüğe kanatlanmış uçarken ömründe gördüğü, en gözalıcı, en parlak, bir o kadar yakıcı güneşe uçtu. Masmavi gökyüzünde olmak yetmemişti. Kaderine meydan okumak, hiç yaşamadığı muhteşem deneyimle kanatlanıp, varlığının üstüne çıkmak yetmemişti. Asla onun olamayacak, görkemli güzelliğe çekildi. Kaderine inat yaklaştıkça yandı, yandıkça yaklaştı. Ta ki kanatlarını tutan balmumu eriyip bitene dek, kendinin kaderini mühürlediğinden bihaber daha da çekildi. Kendinden geçerek istediği o eşsiz güzelliğe yakın olmaktan başka hiçbir şeyi düşünemedi. Hiçbir şeyi onu istediği kadar çok istemedi. Yaklaştıkça yandı, yandıkça düştü, düştükçe öldü.
Iç geçirmiştim. Hayatımın performansını sergilemem gerekiyordu ama o kadar perişan ve darmadağın hissediyordum ki nasıl herkese mutlu ve keyifli bir Sedef sergileyeceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
Neyse ki olayların gidişatı ekmeğime yağ sürecek şekilde yüzseksen derece dönüş yapmış, aksiyon filmlerine taş çıkartacak, gerilim filmlerindeki ters köşeleri ters köşe edecek olaylarla şu bir güne evrilerek yepyeni sorunlar yumağını kucağımıza pat diye bırakıp, perişan olmaya devam etmeme olanak vermemişti.
Ilk sürpriz sabah sabah oda kapısında biten en beklenmedik ziyaretci olmuştu. Didem'le afyonumuz patlamamış halde sabah kahvelerimizi yudumlarken kapı çalmıştı. Ares olabileceğini düşünüp, irkilmiştim. Midemde kasılmalarla kapıyı açmaya giden Didem'i izledim.
" Nihayet açabildin yani Didem. Ağaç oldum iki saattir kapında."
Didem gibi benim de ağzım, içeriye davetsiz giren misafirimizi görünce açık kalmıştı.
" Aa anne ? Ne işin var senin burda ? "
Rana hanım komik bir şey söylemiş gibi güldü.
" Kızımın düğününe geldim. Ne işim olacak başka ?"
Didem'in ağzı açık kalmıştı.
" Sen ? Düğüne geldin ? Hani çok önemli işlerin vardı senin ?"
" Senin düğününden önemli ne işim olabilir ?"
Odaya bakınıyordu. Didem yutmamıştı tabi bunu ." Cidden neden geldin anne ? Hiç niyetin yoktu. Hayatım boyunca hicbir önemli günüme gelmedin, düğün için aradığımda başından savdın beni ve şimdi buradasın. Neden ?"
" Hadi suratsizlik yapma. Burdayım işte." Beni fark etmişti. Gülümseyerek bana döndü.
" Sen de Berna olmalısın."
Didem benim yerime düzeltti.
" Sedef. Moda haftası filan mı var. Ondan mı geldin sen ?"
Rana hanım gülmeye başlamıştı.
" Hayır, düğün için buradayım Didem. Annen olarak kızımın yanında olmam lazım. Düğün hazırlıklarına yardim etmeliyim. Gelinliğini seçtin mi ?"
" Anne, herşey hazır. Yardımına gerek yok. Neden burdasın, artık söyle."
Rana hanım kollarını kavuşturmuş, gardını alan Didem'in yanına gidip, yüzüne gülümseyerek bakıyordu.
" Düğünün için. Ailenden birinin yanında olması önemli boyle bir günde . Sonuçta evleneceğin adamın ailesi, çevresi kimseyi göremezse orada bu hiç iyi olmaz. Hele de Karadağ ailesi gibi bir aileyse."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
CILEKLI PASTA #wattys2019
Romance" Bana öyle bakmaya devam edersen, şeytan bile tövbe edecek ,sevgilim " " Ya sen ? " " Ben tövbekar değil, günahkârım.Şeytanın bile yüzünü kızartacak günahlara çağırıyor bakışların ve tövbe mi bekliyorsun benden? " " O halde beraber yanalım "