" Lanet olsun."
Didem üzerine sanki dikenli tel gibi batan pikesini üzerinden atıp, alevden dalgalarla yıkanan tenini serinletmek için odasının balkonuna çıktığında sabah olmak üzereydi.
Bütün gece gözünü kırpmamıştı.
Içindeki huzursuzluk ve kalbini sıkıp, püre haline getiren o görüntü gözünün önünden gitmiyordu bir türlü.Berke'yi uğurlamak üzere arabasına kadar geçirdiği Yeşim'le konuşurken görmüştü. Terasa halen sisteminde dolanan şarabın çarpan etkisinden kurtulmak için yaptığı kahvesiyle çıkarken gözü iki ev ileride park etmiş arabanın başında durup, konuşan ikiliyi seçmişti.
Bir türlü bitmek bilmeyen konuşmalarının ne olduğunu duyamasa da beden dilleri flört ettiklerini apaçık belli ediyordu. Berke'nin söylediklerine gülen kızın bedeninin adaminkine yakınlığını gördükçe kalbini yılan yavruları durmaksızın sokmuş da damarlarına kıskançlık zehrini zerk etmişlerdi.
Didem daha bu saldırının sersemletici etkisinden kurtulamamışken Yeşim'in uzanıp, Berke'yi öptüğünü gördüğü anda sıkı bir tekme yemiş gibi nefesi kesilmişti.
Berke tutku dolu öpücüğün davetini geri geçirmeyip, kızı öpünce yılanların annesi anakonda gelip Didem'i helezon bir burgu kelepçe gibi sarmıştı. Orada durup, kızın kollarını boynuna doladığı Berke'nin belinden sarılarak kızı kendine yaklaştırmasını ve bitmek bilmeyen ateşli öpüşmelerini izlemek istemiyordu ama adeta yere lehimlenmiş gibi kıpırdayamıyordu.
Oracıkta ölmek için yalvaracak kadar acı çekeceğini hayal etmemişti kız . Çoktan gözden çıkardığına emin olduğu adamı içinden söküp atmayı bırak, en derinlerine kazıyıp, mühürlediğini, tam Berke'nin bittiğini kabul edip, vaz geçtiğinde anlaması korkunç bir ironiydi.
Saatler geçmiş olmasına rağmen öpüştüklerini ilk gördüğü an içine gelen ürperme, acı ve üzüntüyle bedenini ele geçiren titreme devam ediyordu. Hem buz kesmiş üşüyor, hem ateş parçası gibi yanıyordu. Boğazına oturup kalmış kocaman yumru inatla durmaya devam edip, kızın gözlerinin dolup durmasına neden oluyordu.
Didem daha fazla dayanamayacak gibi olup, kendini suyun altına atmıştı ama uzun, sıcak duşun gevşemesine etkisi olmamıştı.
Evdekiler uyanmaya başladıkça içini kaplayan umutsuzluk ve üzüntü ayyuka çıkmıştı. Rol yapıp herşey yolundaymış gibi davranması gerekiyordu.
Didem rüyada gibi ne yaptığına odaklanamadan giyinip, saçlarını ve makyajını yaptıktan sonra aşağı inerken bir gece önceki yemekte rahat etmeleri için dedelerinin yanlarına aldığı Çağıl ve Arya'nın evde olmamasına hayıflanmıştı.
Evde olsalardı en azından sabah hengamesinde giydirmesi, karınlarını doyurması, milyonlarca sorularına yanıt vermekti olsun meşgul olurdu ve kafası dağılırdı. Oysa şimdi mecburen rol kasmak zorundaydı.
Derin bir nefes alıp, gülümsemeye çalışarak mutfağa gidecekken kapı çalmıştı. Didem sabahın köründe kimin geldiğini merak ederek kapıyı açınca uykusuzluğunun baş mimarı Berke'yi kucağında Arya ile görerek şaşırdı.
" Günaydın."
Berke halen uyuyan Arya' yı uyandırmamak için yavaş sesle konuşmuştu.
" Günaydın? Bir şey mi oldu ? Arya iyi mi ? "
" Arabada uyuyakaldı. Bir şey yok endişelenme. Girebilir miyim ?"
" Ah, tabi. "
" Odasına bırakayım da çıkalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CILEKLI PASTA #wattys2019
Romance" Bana öyle bakmaya devam edersen, şeytan bile tövbe edecek ,sevgilim " " Ya sen ? " " Ben tövbekar değil, günahkârım.Şeytanın bile yüzünü kızartacak günahlara çağırıyor bakışların ve tövbe mi bekliyorsun benden? " " O halde beraber yanalım "