Styx Nehrinin Kayıkçısi

988 81 93
                                    

Bedenimin tamamen dışındaydım. Güneş yükselmiş, dışarıda hayat akmaya başlamış, evin içinden ve bahçeden sesler geliyordu. Bez bebek gibi yatağın üstünde saatlerdir hiç kıpırdamadan oturuyordum.Algılarım ve duyularım kendini kapatmış, hislerim felç olmuş , ruhum arafta sıkışan bir hayalet gibi benden uzaklardaydı. Buz gibi deliriyordum bence.

Burda hala ne yapıyordum ben? Dün gecenin berbat, korkunç bir hata olduğunu, pişmanlıkla tekrarlayıp sabah kanatlarımı koparıp atan adamın evinde neden duruyordum ?

Mekanik bir robot gibi kalktım. Hayır toz şeker gibi dağılmayacaktım.Gururumu kurtarmam ve artık ezik, güçsüz, mızıldanıp duran halimden kurtulmam gerekiyordu.Vurulan kişilerin ilk anlarda, yaralandıklarını ve acıyı hissetmediklerini söylerler.Ben hicbir şey hissetmiyordum.Kopan uzvunu algılayamayan cinayet kurbanı gibi yaralarıma, milyonlarca parçaya ayrılıp, saçılmış cesedime başka birine aitmiş gibi bakıyordum.

Üstümü giyip, aşağıya indiğimi merdivenlerin dibinde Berna ile karşılaşınca algıladım.

" Günaydın, kurt gibi açım ya ben " diye neşeyle şakıyan bu sabah şekeri sesi benden mi çıkıyordu.

Berna gülerek koluma girdi." Al benden de o kadar."

Içerideki masaya oturup, herkese gülücükler saçarak, neşeyle " günaydın " deyip, sandalyeye geçen ve masadaki yiyeceklere keyifle göz gezdiren mutluluk böceği ben miyim ?

" Aaa frittata var, bayılıyorum ben bu merete.Cara'dan tarifini alacağım kesin.Kadin mutfakta sihirbaz gibi harikalar yaratıyor, değil mi ?"

Mina tabağıma yığmaya devam ettiğim waffle, patates kızartması, omlet, rulo sosisli börekler ve peynirlere herkes gibi şaşkınlıkla bakarken gülmeye başlamıştı

" Sedef, hepsini yiyebilecek misin onların?"

" Evet, yemezsem hatırı kalır "

Teo da gülerek atılmıştı " Küserler sonra.Yanlız şişip çatlama da kuzu "

Masaya bakınıyordum.Ares'in üzerime diktiği tuhafsayan bakışlarının ve nasıl tepki vereceğini kestiremedigi halinin farkındaydım.Besbelli kimseye bir şey belli etmemek için, ev sahibi sıfatıyla ayıp olmasın diye kahvaltıya inmişti. Ve kafayı sıyırdığımı düşünüyordu.

" Böğürtlen şurubunu uzatır mısın?"

Gözlerine içleri parlayan, hercai bir neşeyle bakan gözler benim miydi? Ona söylediğimi anlamamış gibi boş boş bakıyordu bana. Şakacı ve muzip bir tebessüm yerleşen dudaklar benimkilerdi. Metot oyunculuğu 101 giriş dersinin medar-ı iftihar öğrencisi bana şapka çıkartırım ama ben.

" Ares sana diyorum..böğürtlen şurubu diyorum...tam önünde..uzatır mısın bana ?"

" Tabi..olur "

Beynini böyle madara ederler işte. Tüm gri hücreleri bazuka yemiş gibi iptal.Şurubu neşeyle elinden alıp, bariz bir şekilde, onunla uğraşıp, takilmaktan yaramaz bir çocuk gibi keyiflenip, performansımı divalık mertebesine ulaştıran bana ayakta alkış lütfen.Benim şımarık divam gülerek göz kırptı ya bir de adama, iyice dumur olup kalmıştı. Öyle böyle de havalı ,koket bir hanımefendi ki

" Hayırdır pek uyuyamadın gece herhalde, afyonun patlamamış daha "

Cevabını beklemeden şurubu boca ettiğim wafflelarimi yemeye girişmiştim.Zaten ne diyecekti, sessiz kalıp, kahvesini almıştı eline.Berna dayanamayıp, bana doğru eğilmişti

" Napıyorsun? Iyi misin sen ?"

" Süperim.Eee ne yapıyoruz bugün millet ? Floransa'ya kahvaltıdan hemen sonra mı dönüyoruz? Daha geç gideceksek, gitmeden bir kasaba turu mu yapsak ? Doğru dürüst bir yerini gezemedik buraların."

CILEKLI PASTA #wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin