Gecenin sessizliğine inat hiç susmayan cırcır böceklerinin sesleri bahçeyi dolduruyordu. Bütün gün Floransa'yı gezip, her bir köşesi sanat ve tarih kokan şirin kenti keşfetmekten yorgun düşen Koray eve döndüklerinde ufaklıkları kıramayıp bir posta çift kale futbol maçı yapmıştı. Üstüne Sedef'in bir kuş sütünü eksik ettiği akşam yemeğini yiyip, bolca şarap içerek keyifli bir sohbet etmişler, eski günleri yad edederek bolca gülmüş, ara ara hüzünlenmişlerdi. Koca bir ömrün fragmanı gibiydi. Tatlı bir hüzün ve mutluluk dolu bir anılar ziyafeti gibiydi.
Koray belki bunca fiziksel yorgunluk ve duygusal deşarj belki de dünden beri görmediği bir çift zümrüt gözün sahibinin tüm gün süren yokluğu ile bir parça eksik ve tatminsiz hissediyordu. Kendine teşhis koyamıyordu. Konu Mina olunca bu asla mümkün olmamıştı ki zaten. Içinden çıkamadığı bir karmaşa yumağı haline geliyordu duyguları ve düşünceleri. Onca zaman sonra hala böyle hissettiriyor olması ise tuhaftı.
Nereye kaybolmuştu ki ? Neden onlarla zaman geçirmemişti bugün. Didem'in laf arasında bahsettiği o önemli ve acil iş de ne olabilirdi ? Bunca yıl sonra bir araya gelmişken ekip gitmesine değecek kadar önemli oluşu mu canını sıkıyordu bu kadar ? Buna hakkı var mıydı? Berna ve Teo takmazken şahsına yapılan bir hareket gibi algılayıp da kırılmış hissetmesi saçmalık değil miydi ? Sonuçta Mina'nın bir hayatı vardı. Sırf buradalar diye askıya alacak hali yoktu ya.
Ne bekliyordu peki ? Beklentisi olduğunu bile beklentiye girince fark etmişti. Mesela içindeki bir türlü bitmeyen buruk eksiklik hissinin varlığını Teo ve Berna ile gelmeye karar verdiğinde fark etmişti. Daha doğrusu yok saymaktan ve bastırmaktan vaz geçmişti diyelim. Zincirlerini çözdüğü hücresinden firar eden hissi Mina Italya'ya döndüğü andan beridir dinmeyen bir sızı gibi göğüs kafesinde yarattığı ağırlıkla ezilerek hissetmeye devam etmişti.
Alıştı desen değil, azaldı desen hiç değil daimi bir rahatsızlık ve huzursuzluk kızın gidişiyle oluşan boşluğu tıka basa doldurmuştu. Bir yerleşip, pir yerleşmişti doğrusu. Koray'ın payına düşen ise bununla yaşamaya devam etmek olmuştu.
Neden amansızca kendini böyle bir eziyete mahkum ettiğini kendi de anlamamıştı. " Neyi anladım ki zaten ben ?" diye hayıflanarak kafasını yukarı kaldırmıştı.
Zihnini dolduran kendini loop'a almış o anı günlük musallat olma mesaisine başlamıştı yine. Seneler öncesinin yine bir Ağustos gecesi bu gecekine çok benzer ama bu geçeninden daha parlak ve yakın görünen yıldızlarla dolu gökyüzünün altında o yıldızları utandıracak kadar parlak bir çift zümrüt yeşili gözün sahibi o lanet soruyu sormuştu.
" Ufacık da olsa bir hissin var mı bana Koray?"
Gecenin bir körü arayıp sahile inmesini söyleyen Mina'nın sesindeki tuhaf ve gergin tonla uykusu iyice açılarak endişe ile sahile gitmiş olan Koray duyduğu kelimeleri yanlış algıladığını sanmıştı.
" Arkadaşça hisler değil ama. Bir erkeğin bir kadına hissettiği türden olan hisleri diyorum. Var mı? Mesela kalbinde bana yer var mı?" diye eklemişti Mina.
Put gibi kalmıştı karşısında. Başında bir tür bela veya dert olmamasına rahatlayan bedeni ani sorguyla yeniden kasılmıştı.
"Bunun için mi çağırdın beni buraya bu saatte?"
" Öküz!" demişti kız hayalkırıklığı içinde.
" Öküz mü? Saat gecenin üçü. Ödümü patlattın arayıp. Başına bir şey geldi sandım."
" Lafı dolandırma da cevap ver. Bana karşı hissin var mı? "
" Sabah da sorabilirdin bu soruyu."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
CILEKLI PASTA #wattys2019
Romance" Bana öyle bakmaya devam edersen, şeytan bile tövbe edecek ,sevgilim " " Ya sen ? " " Ben tövbekar değil, günahkârım.Şeytanın bile yüzünü kızartacak günahlara çağırıyor bakışların ve tövbe mi bekliyorsun benden? " " O halde beraber yanalım "