Nöbetçi kafe

2.1K 149 236
                                    

Yatağımda dönüp durmaktan bunalmıştım. Iki dakikada bir telefonuma bakmaktan da.Hakan'ın gelmeyen mesajını  ve aramasını beklemekten de.

Instsgramında attığı resimler, resmen gelmeyen uykumu kaçırmıştı.Adam partide hayatının gecesini yaşıyordu.Hele attığı o son video paylaşımı iyice dellendirmişti beni.O aptal kankalarıyla eğlenirken,bir sürü resim paylaşmıştı. Son derece de mutlu görünüyordu.Yanına aldığı Mervoşu ve Cansu'cuğuyla ,sarmaş dolaş bir sürü pozları vardı.Adam resmen gecelere akmıştı.

Ben napıyordum? Aptal gibi onun videosunu izleyip, ağlarken eve kapanmış telefonunu beklerken, o gecelere akmış,eğleniyordu.Bir de yetmemiş gibi mekandaki dansçı kızların videosunu çekip o aptal emojiyi koymuştu.Hele o salak kadın düşkünü kankası Mete'yle "yanıyor buralar" diye sarhoş ergenler gibi videonun sonunda sırıtmaları yok mu ? Yemin ederim videoya dalıp,parçalayasım gelmişti ikisini.Burnumdan solurken, kırılan kalbim ve parçalanan egom beni alt üst ediyordu.

Hakan, aynı o kadın düşkünü arkadaşı Mete gibi sıfır beden hatunları beğeniyordu biliyorum.Kaç defa yanımdayken, gizlice beraber gittiğimiz mekanlarda sıfır beden, uzun bacaklı, varla yok arası kıyafetler içinde salınan ve sabahın köründe bile ful makyaj, manikürlü tırnaklar ve kuaförden çıkma saçlarıyla, tüm dünyaya küskün gibi duran ,tepeden bakan ,selfilerinde dudaklarını büzen ve suyun bile kalorisini hesaplayan kızları kestiğini görmüştüm.

"Sen böyle güzelsin.Doğalsın bir kere "

deyip,sonra ısmarladığım pizzalar, spagettiler ve pastalarla, şakayla karışık dalga geçmesini bilirdi ama

"Benim sevgilimin ele gelir yanı çok. Minik balon balığım benim"

Ee adam hamsi seviyorken,ne diyecekti ki ?

Sinirden iki şey yapabilirdim.O mekanı basıp, olay çıkartmak veya beni sakinleştiren tek şeyi yapmak. Tabi ki ikinciyi seçtim .
Gecenin onbirinde kafenin mutfağında tüm hıncımı yoğurduğum hamurdan, pasta malzemelerinden çıkardım.

Otomatikman aklıma ne gelirse hazırlayıp,tepsilere dizip, fırına veriyordum.Aklımı sadece tariflere veriyordum.Gitgide daha çok sakinleşmeye ve gevşemeye başlamıştım.Pasta pişirmek, şekillendirmek, aromaları karıştırmak, yayılan enfes kokuları almak duyularıma iyi geliyordu.Hem bir haftalık yokluğumu da telafi ederdi bu.

Gecenin sessizliğinde, playlistimde seçtiğim kıvrak latin ezgileriyle,  mutfağımda pastalarımla geçirdiğim bu saatler,  ruh halimi de sakinleştirmeye başlamıştı.Hatta kendimi biraz olsun iyi hissetmeye başlayıp, uzun süredir yapmadığım çilekli pastamdan yapmaya karar verdim.

Tüm pastalar içinde çilekli pastanın yeri bende hep ayrı olmuştu.Geçirdiğim her özel ve güzel anda bir şekilde dahil olmuştu çilekli pasta.

Babamın doğum günleri, mezuniyet kutlamam, kafeye ilk başladığım gün, kendi evime yerleştiğim ilk gece, Berna' nın nişanı ve Hakan'la ilk buluşmamızda,  hep çilekli pastam olmuştu yanımda.

Yeniden o ilk buluşmayı hatırlamak, tüm modumu alt üst ediverdi.Fırına attığım pastayı izlerken,  o gün ikimizin de nasıl heyecanla sinemadan çıkıp,  elele dolaştığımızı, rastgele bir kafede birşeyler atıştırıp, çilekli pasta yediğimizi, bana gözleri parlayarak nasıl baktığını, her esprime nasıl güldüğünü iki saniye önce olmuş gibi hatırlamak kafama inen balyoz gibi beni dağıtmıştı .Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim

"Sakın dağılma gene Sedef.Terapi saatin senin bu.Çilekli pastanın olduğu kötü bir anın olamaz.Kendine gel "

Orda dikilip,anılar trenine atlamamak için kendimi meşgul etmem lazımdı.Pişen kekleri ve pastaları kafe kısmına götürmeye karar verdim.Sabaha kızlara da sürpriz olurdu hem.Ilk postayı taşıyıp, mini cheesecake'lerin olduğu tepsiyle içeri geri dönmüştüm ki, mini bir kalp krizinin eşiğinde, çığlık atarken buldum kendimi.

CILEKLI PASTA #wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin