" Belleza.."
Ares'in sesi öldürecekmiş gibi bakan bir çift kehribarda gördüğü cinnete beş kala ön gösterimi ile kendinden emin tonunu yitirmişti.
" Şimdi yola çıkarsak nikaha halen yetişebiliriz."
Sedef'in bir bakışı genç adamı yerine oturtmuştu. Berke kızın duymaması için yanına oturan kuzenine fısıldadı.
" Kayışı koparttı Sedef en sonunda değil mi?"
Ares'ten önce Teo yanıt vermişti.
" Sence Berke? Kız bu akşam evlenecek ama burada denizin ortasında anahtarını fırlatıp attığı yatta bu bölmeye bizi kilitlediği için mahsur kaldık. Kendi nikahına gitmiyor, hepimizi rehin aldı ve hamilelik hormonları delirmiş halde."
" Harbi delirdi kızcağız sonunda." Berke'nin mırıldandığı sözleri duyan Sedef ateş saçan ama aynı zamanda buz gibi kararlılıkla dolu gözlerini ona dikmişti. Sinirle titreşen sesine engel olamadan tane tane konuştu
" Delirtenler sağolsun."
24 SAAT ÖNCE. .....
I. Cıbıl cımbıldak bir sabah.....
Mina'nın mutfağa girdiğinde uykusunu açmak için kahve makinasına giden adımları tezgahın önüne çekilmiş sandalyenin üzerine çıkmış bir çift uzun bacak görünce duraksamıştı. Sıkı ve biçimli kalçaların hemen üzerinde biten üzeri Superman logosu baskılı tanıdık siyah tişörtü gördüğü anda gerilmiş sinirleri gözleri yukarıya doğru gezinmeye devam edip de tükenmez kalemle gelişigüzel topuz yapılmış kızıl saçlara takılınca roket hızıyla tepesine çıkmıştı.
Manzara yeterince sinir bozucu değilmiş gibi bir de terasın kapısından üstünde sadece şortla giren Koray eklenince Mina evine gitmek yerine kızlarla kalma kararı veren beyninin üzerine sifonu çekti.
" Güzelim napıyorsun sen orada sandalyenin tepesinde?" diyen Koray'la alakalı midesini delecek gibi asit salgılamasına sebep olan tuhaf hissi çözememişti.
Milletin evinde üstünde sadece bir tişörtle-ki o da aptal Koray'ın aptal tişörtüydü - yarı çıplak gezecek kadar densiz kızıla yavşamasına mı, ona güzelim demesine mi, Koray denen koca aptalın o aptal kaslarını göstere göstere yarı çıplak dolaşmasına mı, iki çıplak bir hamama iki yarı çıplak da beraber geçirilen gecenin sabahında mutfağa sonucuna mı, yoksa Koray'ın kızıl kaşara gülümseyerek bakıp, flörtöz konuşmasına mı?
Hepsini toptan aşan klişe varken bu aklına gelenler devede kulaktı aslında. Mutfağa aniden giren Koray' ın sesini duyan kızıl saçlı- sahi neydi bu kızın adı ?- boş bulunup korkarak sıçrayınca dengesini yitirmişti. Tam düşecekken mutfak zemini yerine Koray'ın kucağıyla buluşmuştu. Iyyy itici ikili! Neydi bu bakışıp kıkırdamalar, birbirine yaklaşan dudaklar, bayık bayık ...hop biraz geri sarmak lazım. Bu ikisi öpüştü öpüşecekti nerdeyse. Mina sanki iradesi kumanda ediliyor gibi buzdolabının yanına gitmiş, dünyayı gözleri görmeyen ateşi başlarına vurmuş çiftin dibinde bitmişti. Bilerek buzdolabını hızla açmıştı. Sırtına kapağı gömdüğü kız acıyla çığlık atınca alt rafa bakıyormuş gibi eğilerek sırıtışını gizlemişti.
" Ahhhhh ! Sırtım!!! Noluyor ya ! "
Elinin körü gerizekalı! " Aa noluyor yaa ? " diyen Mina uydusundan tam uyanamamış şaşkın yavru kedi bakışları atarak doğrulmuştu.
" Dikkat etsene biraz ya. Sırtımı deldin resmen ! "diye cırlamıştı kız.
" Çok pardon ya. Görmemişim seni. Afyonum patlamadı da."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CILEKLI PASTA #wattys2019
Romansa" Bana öyle bakmaya devam edersen, şeytan bile tövbe edecek ,sevgilim " " Ya sen ? " " Ben tövbekar değil, günahkârım.Şeytanın bile yüzünü kızartacak günahlara çağırıyor bakışların ve tövbe mi bekliyorsun benden? " " O halde beraber yanalım "