ARES'İN AÇISINDAN
Kollarıma almak için çıldırıyordum. Sarılmak ve onu bu kadar parçalayan acısından korumak için hiçbir şey yapamamaktan dolayı deliriyordum. Bir kaç adım ötemdeydi. Kalın ağaç gövdesi ve peşinden çıkagelen Berna aramızdaki tek engeldi.
Didem'in ona söylediklerini duymuştum. Festival alanına onu görmek için gitmiştim. Neyi nasıl düzelteceğini bilmiyordum. Teo'nun gerçek bombardımanı yüzünden tarumar olan beynim doğru dürüst işlemiyordu ki. Tek odaklanabildiğim bir oğlumun olduğuydu.
Sedef benim çocuğuma hamile kalmıştı ve tüm o yaşadıkları, kaybettikleri, uğradığı haksızlıklar, hakaretler ve iğrenç hareketlere karşı başını dimdik tutuşunu duymak içimde kanaması durmayan yaralar açmıştı. Sırf benim çocuğumu doğurmak için katlandığı eziyet ve bunu bana olan aşkı, ikimizin bebeği için yapması beni mahvetmişti.
O iğrenç ötesi, soğukkanlı sadist bir katil gibi hiç bir hissiyat duymadan benim ağzımdan yazılmış maildeki her kelimenin onur kırıcı ve zalim hakaretlerine ne demeli ? Bunu kim nasıl ve neden yapmıştı, aklım almıyordu. Sedef'in tüm yaşadığı o kabus üzerine benden geldiğine inandığı cevapla hissettiklerini hayal etmek kanımı donduruyordu.
Zamanla nasılsa atlatmıştır diye salakça kendimi inandırdığım ayrılık acısıyla sonsuza dek kopma noktasına defalarca geldiği hayata oğlum onu bağlarken ben ne yapmıştım ?
Toskana'da kırdığım kanatlarını burda kopartıp atmıştım. Benim kadar delirmediğine, aşık olduğun kişiyi bırakmanın beni yıktığı kadar onu yıkmadığına inanmıştım.
Beyinsiz gibi, hiçbir şey yiyip, içemeyen, uyuyamayan ,her nefes alışında öldüğünü hisseden ve yoksunluğundan kafayı yiyeni sadece kendim sanmıştım.
Kibirli egom yanlış kadındı zaten diye bozuk plak gibi tekrarlarken kalbim, ruhum ve bedenim resmen can çekişmişti. Hissettiğim korkunç acıyı boğmak için günlerce ayılmama fırsat vermeden içip,sızmıştım .
Ya da daha baskın ve büyük bir acı hissetmek için bedenimi limit üstü zorlamayı seçmiştim. Çatlamış kaburgalar, hırpalanmış kaslar,günlerce geçmeyen morluk, ezik, yara bereler ve dikiş gerektiren abuk yaralanmalarla fiziksel acı çekip, içimdekini bastırmaya uğraşmıştım.
Sedef'in herşeye rağmen bana gelmesi inanılır gibi değildi. Benden nefret etmesi gerekirken, yüzüme bakmaması gerekirken o kollarıma koşmuştu. Göz bebeklerine dek tutuşmuş bir alev topu gibi
" Senin olmazsam öleceğim. "demişti.
" Ben de " demiştim.
Sedef 'in cevabımı tek taraflı algıladığını yeni fark ediyordum. Yanlış kadın ha ?
Iki yıl önce beni varlığıyla çılgına çeviren kadının üstümdeki etkisinin aşktan kendini kaybetmiş benliğimin abartılı bir yanılsaması olduğunu sanmıştım. Hayatıma giren kadınlarla yaşadıklarımı toplasam Sedef'in tek bakışının beni tarumar eden etkisini uyandırmamıştı. Onlarla en çılgın fantezilerde yaşadıklarım çöldeki bir damla yağmur kadar etkiliyken onun tenime değen nefesi tufan gibi yıkayıp geçecek kuvvetteydi. Ve ben embesil gibi bu kadına yanlış demiştim.
Iki yıl sonra tek bir hareketimle bana geldiğinde onu öptüğüm andan itibaren kendimi kandırdığım, hiç seviyesine indirdiğim etkisi tüm yakıcı çıplak gerçekliği ve yıkıcı kuvvetiyle inanç sistemimi ezip geçmişti.
Bungalovda kollarımda uyuyup kalan iki koca yıllık işkence ve cehennem azabından beni yeniden yaşamla dolduran bu kadın mı yanlıştı ?
Gerizekalı gibi halen onun benim için anlamını inkar eden beynim onun yoksunluğuyla işkence odasına gönderdiği ruhum ve kalbime inat o aptal özür mesajını atmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CILEKLI PASTA #wattys2019
Romantizm" Bana öyle bakmaya devam edersen, şeytan bile tövbe edecek ,sevgilim " " Ya sen ? " " Ben tövbekar değil, günahkârım.Şeytanın bile yüzünü kızartacak günahlara çağırıyor bakışların ve tövbe mi bekliyorsun benden? " " O halde beraber yanalım "