Yeni yaptığım kahvenin kokusunu içime çektim.Çatı katındaki balkonun demirine yaslanıp, dalgaların sesini dinlerken, boğazımı yakarak geçen acımtırak tadı nihayet algılıyor olabilmek gülümsemişti beni.Iki haftalık zombi hissizliğim geçiyordu nihayet.Duyularım yeniden hayata dönmeye başlamıştı.
Bayılmamak için, aç kalan midem kendi asidinden delinmesin diye birşeyler yemeye zorlamıştım kendimi ama hiçbirinin tadını almamıştım.Kendimle savaşarak marketten aldığım kraker,biskuvit ve ekmeği, midem alarm verdiğinde kemirmiştim ucundan.
Bedenim kendini kapadığında uyumuştum.Amaçsızca kumsalda oturup saatlerce dalgaları seyretmiştim.Etrafta neredeyse hiç evin olmaması nasıl lütuf gibi gelmişti bana anlatamam.Annemin bu evde daha fazla mahremiyet olur diye alması için babama ısrar etmesine hiç olmadığım kadar minnettardım.Kendi kendimle gecem gündüzüme karışarak geçirdiğim ilk haftanın sonunda, bedenim hala hissizdi ama kuşbakışı da izlemiyordum kendimi artık.
Ikinci haftanın ortalarına doğru kuş kadar stoğum tükenince, mecburen bir market seferi daha yapmak zorunda kalmıştım.Ilk kendime gelme semptomun da orda baş göstermişti.Sepette ilk aldıklarımdan farklı olarak kahvaltılık malzemeler, dondurmalar,donmuş da olsa pizza çeşitleri ve şarap vardı.Kahveyi de o gün almıştım.Ne tuhaf, insan önce duyuları iyileştirerek kendine gelmeyi başarıyor.
Sonra herşeyin koptuğu o geceyi yaşadım.Babamın nedense buraya da taşıdığı plak koleksiyonundan, dinlemeyi çok sevdiği blues albümlerini koyup, balkondaki masada şarabımı içtiğim gece sakin başlamıştı aslında
Yumuşak içimli kırmızı şaraptan cidden keyif alıyordum.Havayı dolduran yumuşak blues ,ruhumu okşar gibi sarıp, sarmalıyordu.Yıldızların diğer tüm gecelerden daha parlak ve daha yeryüzüne yakın olduklarını düşünerek seyre daldığım gecenin huzurlu yalnızlığını yaşıyordum.Tabi kendini kandırmak gereklidir bazen.Beyin saftır inanır çünkü. Gönüllü kanar yalanınıza. Bedenin toparlanmasını ister , ruhumuzun uyanmasını,kalbinizin atmasını.
Ancak çok da aptal yerine konmayı hazmedemez.Sürekli benim yaptığım, kendimi paralarcasına, Ares'le ilgili en ufak düşünce,anı ve his kırıntısını bile hafızamın çok gerisine tıkıştırıp durmama daha fazla dayanamamıştı.En alakasız birşey de çok fazla enerji sıkışması yaşayan fay hattı gibi sarsılıp, gayzer gibi patladı.
Reaksiyonu tetikleyen tek şey yakamozlardı.Evet yakamozlar..Şarabımı yudumlarken kahrolası yıldızların ne kadar yakın olduklarını düşünüyordum sadece.Işıl ışıl bir parıltı şelalesi gibi, hayranlıkla onlara bakan toprağa,bitkilere,ağaçlara ve en çok da sonsuzluk gibi serilmiş deniz üzerindeki yakamozlara doğru akıyor gibi görünmesi, gülümsetmişti bir an beni.Kendine uzaktan bakan, delicesine hayran, körkütük aşık olan yakamozlara gizlice koşan sevgiliydiler sanki .Şafağa kadar olan kısıtlı zamanı beraber geçirmek için, ayrılacaklarını bile bile koşan aşıklar gibi.
Belki buydu beni delirten.Delirten diyorum çünkü öfkeden delirmiş halde merdivenlerden adeta uçarak inmiş, kumsaldan denizin içine bodoslama katliam yapmaya kararlı bir seri katil modunda yürümüştüm. Biri o gece beni cinnet geçirerek denizle kavga ederken görse,ambulansı çağırır,iyi bir sakinleştiriciden sonra, psikiyatri katında yatağa bağlarlardı.
Akıl sağlığı yerinde olan kim denizin ortasında,sulara vura vura,koşturur ve çığlık çığlığa bağırırdı ki.'' Şafak sökünce gidecek o yıldızlar.. neden bekliyorsunuz, ne diye çağırıyorsunuz..gidecek..size belki hiç dönmeyecek.. sizin olmayacaklar ki..Hiç olmadılar.. olmayacaklar..aptal mısınız siz..gerizekalı mısınız.. kaçın.. saklanın...gidin..asla sahip olamazsınız.. asla birarada kalamazsınız.. onlar hep orda olacak yukarıda.. sizse aptal gibi aşağıda..dağılın gidin..gidinnnn ''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CILEKLI PASTA #wattys2019
Romance" Bana öyle bakmaya devam edersen, şeytan bile tövbe edecek ,sevgilim " " Ya sen ? " " Ben tövbekar değil, günahkârım.Şeytanın bile yüzünü kızartacak günahlara çağırıyor bakışların ve tövbe mi bekliyorsun benden? " " O halde beraber yanalım "