Dorian Gray

1K 81 38
                                    

"Yok kapıdan girince aşk pencereden kaçar
Dorian Gray'in Portresi"

Kibir girerse peki ? Gurur ? Kendini kandırarak başladığın aşk başkalarını kandırarak biter mi ? Bir şeye inandırdıysan  kendini, inancını destekleyecek kanıtları mı gördüğünü sanırsın?

O kadar haklı buluyordum ki kendimi, o kadar doğru olan şeyi yaptığıma inanıyordum ki kalbim kaskatı kesilmiş, kendimi haklı bulmanın verdiği körlemesine cesaretle  Ares'e olan kırgınlığımı ve kızgınlığımi besleyip büyütüyordum. O sadakatsiz, yalancı biriydi.Gene zaafina yenik düşmüş , bir başka kadına gitmişti. Ondan çocuk peydahlamıştı. Hiç kopmayacak bir bağ vardı artık aralarında. Bir de onu terk ederken trip atmıştı yüzsüz yüzsüz. Sanki ona haksızlık etmişim gibi. Sanki bende bir tuhaflık hatalı taraf vardı. Ona güvenememem onun hatasıydı.Zaaflarına karşı koyamayan oyuncu biri olması nasıl benim suçum olabilirdi ki ? Her şeyi berbat eden oydu ben değil.

Gözlerim aptal gibi sulanmıştı. Elimin tersiyle silip, eve giden merdivenleri çıkmaya başladım. Floransa'ya bir an önce gitmeye can atıyordum. Gözlerim  dolup duruyordu. Bir kaç  kez sendeler gibi olmuştum. Kanıma karışan şarabın ve karman çorman hislerimin etkisiyle başım dönüyordu. Mağrur bir şekilde burdan ayrılmalıydım. Kalbimi ve ruhumu gömdüğüm arka bahçeden adım adım uzaklaşırken bedenimin dışında gibiydim. Her şey  o kadar gerçekdışı görünüyordu ki.

Merdivenlerin yarısında kulağıma çalınan seslerle duraksadım. Ares'in sesini tanımıştım. Diğeri son derece öfkeli bir adama aitti .Kafamı sağa  çevirince ağaçların arasındaki büyük havuzun kenarında Ares'in öfkeyle ona bağırıp çağıran, esmer, uzun boylu genç bir adamın karşısında durduğunu gördüm.

Ares sakin ve soğukkanlı görünürken alkollü genç adam son derece kızgın ve üzgün görünüyordu. Ares'i dinlemiyor, söylemeye çalıştığı herşey öfkesini alevlendiriyordu sanki. Italyanca bağırıp çağırıyordu. Ne dediklerini anlamak için dahi olmaya gerek yoktu. Beden dilleri bas bas bağırıyordu.

Yerimden kıpırdayamamıştım. Bir ağacın gövdesini kendime siper etmiş onları izliyordum. Ares ne yapmıştı da bu kadar öfkelendirmişti bu adamı? Kulağıma Ares'in adama Antonio dediği çalındı. Her ikisi de konuşurken Sophie'nin ismini habire söyleyip durduklarını duyunca beynimde şimşek çakmıştı.

Bu Ares'in kuzeni olan Antonio idi. Sophie'yi aldatan, Ares'in canına okuduğu Antonio. Anlaşılan şimdi de ödeşmeye gelmişti ve Ares'in canını yakmak istiyordu. Öfkeyle saldırınca istemsiz bir çığlık kaçtı dudaklarımdan ama beni duymamışlardı. Neyse ki Ares, kolaylıkla savurduğu yumrukları, tekmeleri savuşturuyordu.

Bu, Antonio'yu iyice dellendirmişti . Kızgın boğa gibi durmaya niyeti olmadığını anlayan Ares, onu bir yumrukta serip, yere yapıştırmış, kolları ve bacaklarıyla yerden kalkmasına izin vermeyecek halde kafakola almıştı. Sakinleşip, çırpınmayı  kesene dek de kollarının ve bacaklarının çemberini gevşetmemişti. Antonio, onun sözlerini dinleyip, kafasını en sonunda kabul ederek salladığında ve pes ettiğini gösterir gibi elini kaldırdığında Ares onu bıraktı. Ben de tuttuğumu fark etmediğim nefesimi bıraktım.

Ares kalkıp, Antonio'ya elini uzattı ama inatçı bir gururla elini tutmamıştı. Çimlerin üstünde oturmaya devam edip, suratını asmaya devam etmişti.

Ondan sonrası film şeridi gibiydi. Ares'in eve doğru yöneldiğini gördüğümü net hatırlıyorum. Antonio'nun arkasından, öfkeyle ve kinle baktığı da hatırlıyordum. Ayağa kalkan Antonio'nun iğrenç birşey yemiş gibi Ares'i izleyip, yere tükürdüğünü de.

" Hey, Ares !" diye bağırıp, Ares'in ona dönmesini sağlamış, birşeyler söylüyordu. Antonio'daki iki şey tüm duyularımı harekete geçirip beni uyarmıştı. Gözlerindeki deli, sabit pırıltı ve elinde tuttuğu tabancanin parlayan metal namlusu. Ares'in birşeyler söyleyip, ikna etmeye çalıştığı belliydi. Diğerinin ikna olmayacağı da.

CILEKLI PASTA #wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin