15⁰ | GAYZ

1.3K 90 337
                                    

Gayz: Hınç, öfke.

27 Ekim 2016

00.05

Promethus insanlara acıyıp ateşi Hephaistos'un ocağından çaldığında onlara ne denli büyük bir kötülük yaptığını bilseydi eğer yine de yapar mıydı bunu?

Zeus, ateşin çalınıp insanlara verildiğini öğrenince Promethus'a büyük bir ceza verir. Onu Kafkas Dağlarına zincirleyip her gece kartalın karaciğerini yiyerek öldürmesini ve her şafak sökerken canlanmasını sağlar. Böylece yüzyıllarca sürmeye devam eder bu ızdırap. Nitekim Zeus'un asıl intikam istediği kişi Promethus değil, ateşi aldıktan sonra şımarmış olan insandı. Bu yüzden de Hephaistos'a emir vererek balçık ve sudan Antik Yunan'ın ilk kadınını, Pandora'yı şekillendirmesini emreder.

Pandora'ya Tanrı ve Tanrıçalar tarafından birçok hediye gönderilir fakat bunların en önemlisi Zeus'un vermiş olduğu kutuydu. Ona açmaması konusunda sıkı sıkı tembihlenmiş olan kutuyu merakına dayanamayarak açan Pandora, insanlık için bütün kötülüklerin dışarı salınmasına neden olmuştu. Pandora'nın merakı insanoğluna acı, ızdırap ve kötülükten başka bir şey getirmezken benim merakım ise bir gün kendi sonumun gelmesine neden olacaktı.

Bütün gözler benim olduğum yere dönerken benim bakabildiğim tek nokta öfkeyle yanan kuzgun karası gözlerdi. Olduğum yerden yavaşça birkaç adım öne gelirken titrememek adına kendimi sıkıyordum. İki yanımda yumruk yaptığım ellerimden güç alırken sessiz limanın ortasında büyük bir kahkaha yankılandı.

"Sanırım senin sonunu getirecek kişiyi buldum Bora İnanoğlu." Bora alev alev yanan gözlerini, Görkem denen adamın sözlerine karşılık bir saniye bile çekmemişti üzerimden.

"Gidelim. Çifte kumruların konuşacak konuları var belli ki." Görkem arkasını dönüp adamlarıyla birlikte bulunduğumuz yerden uzaklaştığında bile alev saçan gözleriyle bana bakmayı sürdürdü.

"Abi..." Alkın Bora'ya doğru bir adım attığında Bora, elini kaldırdı hızla.

"Sonra Alkın, sonra." Buz gibi çıkan sesi beni ürpertmeye yetmişti.

Karanlığın ortasında başıma gelecek her şeye kendimi hazırladım. Yaptığım hatanın farkındaydım fakat buraya gelirken yakalanmayacağım konusunda fazlasıyla emindim. Ne yazık ki hayat her zaman olduğu gibi beni yanıltmamış ve her şeyi mahvetmeme göz yummuştu.

Görkem Karabulut ve adamları tamamen gittiğinde limanda bizden başka kimse kalmamıştı. Bora gözlerindeki öfkenin aksine sakin adımlarla yürümeye başladı. Ne yapacağımı bilmediğim için bakışlarımı Alkın'a çevirdim. Kafasıyla gitmem gerektiğini işaret ettiğinde başka çarem olmadığını kabullenip bende peşi sıra yürümeye başladım. Bora durduğunda hızlı adımlarım sayesinde ona yetişebilmiştim. Alkın ve yanındakiler hala görüş açımdaydı fakat seslerini duyamayacağımız kadar uzaklaşmıştık.

Ne olacağını korkuyla bekliyordum. Arkası bana dönük olduğu için gerilen sırtı tam gözlerimin önündeydi. Dudaklarımı stresle dişlerken tüm cesaretimi toplayıp 'Bora' diye seslendim. Adını telaffuz ettiğim anda hışımla bana doğru döndü. Az önceye nazaran biraz bile sakinleşmiş gibi durmuyordu.

"Sen beni delirtmek mi istiyorsun?" Öfkeyle bağırdığında olduğum yerde sıçradım.

"Eğer amacın buysa başardın. Beş günde delirttin beni. Tebrik ederim!" Sert sesi gecenin içinde tekrar yankılandığında verebilecek tek bir cevabım yoktu. Kafasını yukarı kaldırıp sakinleşmek için derin nefesler almaya başladı. Sakinleştiğini düşünerek koluna dokundum fakat yine yanılmıştım. Yangın yeri olan kuzgun karası gözlerini gökyüzünden çekip bana yöneltti.

İlkyaz FırtınasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin