51⁰ | TOR

615 45 133
                                    

Tor: Toy, acemi, deneyimsiz.

Herkese haftanın ilk gününden merhabalar efenim, bölümü okumaya geçmeden önce pamuk eller yıldız tuşuna diyoruz başka da bir şey demiyoruz. Veee bir de sosyal medya hesaplarımızdan takiplemeyi unutmayız.

Twitter: ar_dem5
Instagram: ar_dem5
Tiktok: ar_dem5

Denizden esen meltemin kokusu açık pencereden girip ciğerlerime kadar nüfuz etmişti. Denizin hemen yanı başında olan yalının şüphesiz en güzel odası Bora'nın dedesine aitti.

Tamamen deniz gören manzarayı hiçbir tül örtmemişti. Yalnızca iki yanda duran koyu renkli uzun perdeler boy gösteriyordu. Büyük, boydan camın önünde ise çift kişilik bir yatak bulunuyordu. Yatağın yanındaki komodinin üstünde bir gece lambası bulunurken camla kapatılmış kısmında adını bile bilmediğim birçok ilaç yazıyordu.

En son ise gözüm odadaki ahşap masaya takılmıştı. Kocaman bir kitaplığın önündeki koyu kahverengi ahşaptan olan masanın üzerinde birkaç fotoğraf çerçevesinden başka bir şey yoktu.

"Ömrüm o masanın arkasında geçti." Rauf İnanoğlu'nun ani sesiyle birlikte arkamı döndüm. Yalıya girdiğimiz anda ilk benimle görüşmek istediğini söylediği için Bora'yı arkamda bırakıp tek başıma odaya girmiştim. Odaya girdiğim an da beklediğimin aksine yatakta yatan yaşlı adamın gözleri kapalı olduğu için de etrafı incelemekte bulmuştum ben de çareyi.

"Çok güzel bir odanız var," dedim ne diyeceğimi bilemeyerek. Daha önce elbette tanışmıştım dedesiyle ama hiçbir zaman yalnız kalmamıştım.

"Yıllarca burası çalışma odamdı. Tomris gibi bir eşin olunca da ömrünün yarısı burada geçiyor işte." Anlaşılan Tomris Hanım'dan illallah eden sadece torunları değildi.

Yatağının yan tarafını eliyle vurarak yanına gelmemi istediğini belli etti. Temkinli adımlarla yanına vardığımda yatağın yanındaki sandalyeye oturdum.

"Bu ihtiyar beni neden istedi diye düşünüyorsun değil mi?" Tam olarak olmasa da bu şekilde düşünüyordum. Bugüne kadar bir elin parmağını geçmeyecek kadar konuşmamız olan adamın beni yanına istemesi tuhaftı.

"Yok, estağfurullah." Yaşlılık çilleri düşmüş elini ağır ağır kaldırıp kucağımda duran elimin üstüne koydu.

"Burada olmanızın sebebi ölüyor olmam değil kızım. Hatta bir süre daha da ölmeye niyetim yok. Ama seni buraya kimse şüphelenmeden çağırmamın da başka yolu yoktu." Direkt konuya bu noktadan girdiğinde şaşkınlıktan ağzımın açılmaması için büyük bir savaş vermek zorunda kalmıştım. Bu ailedeki herkes dolap çevirmeye bayılıyordu. Karı koca olarak da bu konuda birbirlerini çok iyi tamamladıkları gayet açıktı. Yoksa kendi dedemin bin yıl düşünse Bora'nın gelmesi için böyle bir oyun çevirmesi aklına gelmezdi.

"Benimle konuşmak için insanları bu kadar endişelendirmenize gerek yoktu. Buraya yemeğe geldiğimizde yanınıza gizlice çıkardım ben." Yol boyunca olan Bora'nın endişesi gözümün önüne gelmişti. Bütün yol boyunca gözleri telefondaydı. İçten içe kötü haberin geleceğini biliyor gibiydi. Bütün bu endişesinin boş yere olduğunu görmek sinirimi bozmuştu.

"Haklısın, kimseyi bu şekilde endişelendirmeye hakkım yok. Ama sen bu cümleyi kurabiliyorsan eğer henüz Tomris İnanoğlu'yla tam olarak tanışmamışsın demektir. O, bu yalıda olan en küçük fısıltıdan bile haberdardır." Tanımadığım halinin bile bu kadar olması Tomris Hanım hakkında merakımı körüklüyordu. Kiminle konuşursam konuşayım hep örtülü bir biçimde saygı duyuyordu ona karşı.

İlkyaz FırtınasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin