Berceste: Güzel, seçilmiş, değerli.
9 Ekim 2016
12.49
Karşımda tartışan ikiliye göz devirip kahvemden bir yudum daha aldım. Üçümüzün de dersi olmadığı için güzel havayı değerlendirmek adına dışarı çıkmıştık ama Sinan her zaman yaptığı gibi bizi bir kafeye sürüklemişti. Şimdi de Derya dört duvar arasına sıkışıp kaldığımız için onu azarlıyordu. Her zaman ki halleri olduğu için karışmak istemiyordum ama Sinan masum bakışlarıyla kurtarmam için yalvarırken daha fazla kayıtsız kalamadım.
"Hava bozacak gibi baksana." Derya bütün siniriyle bana doğru döndüğünde içimden kendime lanet ettim. Şimdi bütün okları kendi üzerime çekmiştim.
"Hava 20 derece ve güneşli. Paşamız çimenlere oturmak istemiyor diye getirdi bizi buraya. Buradan sonra kesin biriyle buluşacaktır da ondan. Üstünün başının batmaması için aklınca bizi kandırıyor." Neye kızdığını anladığımda Sinan'a bakıp kafamı iki yana salladım. Derya, ikinci plana koyulmaktan nefret ederdi ve şu an hissettiği tam olarak da oydu.
"Ya Derya denizim benim için senden daha önemli biri olabilir mi? Geçen buranın limonlu cheesecakeleri çok güzel gelip yiyelim demedin mi? O yüzden getirdim sizi buraya." Derya'nın dudağının kenarı kıvrıldığında sinirinin söndüğünü biliyordum. Eh, bu kadar dayanabiliyordu Sinan'a kızmaya.
"Buradan başka kızlara gitmeyeceksin yani?" Sinan kafasını iki yanına salladığında Derya bir şey demeden çatalını alıp az önce söylediğimiz cheescakeden bir parça aldı. Neyse ki uzun sürmeden kapanmıştı mesele.
"Eee staj nasıl gidiyor İlke? Keşke ben de senin yanında orada çalışabilseydim." Sinan hayıflandığında Derya'yla ikimiz de gülmekle yetindik. Babasının şirketinde çalışıyordu ama hayal ettiği gibi gitmiyordu hiçbir şey. En başlarda Sinan kendisinin direkt CEO olarak başlayacağından emindi ama ne yazık ki işler hiç umduğu gibi gitmemişti. Babası onun her şeyi öğrenebilmesi için en temelden çay ocağında işe başlatmıştı. Bir departmanda asistanlılığının yanında çay da dağıtıyordu kısacası.
"Bütün ayak işlerini ben yapıyorum ama yine de güzel. Işık abladan o kadar çok şey öğrendim ki henüz yeni olmama rağmen." Öyleydi de. Bora Bey her ne kadar tüm gereksiz işleri bana verse de yine de bir şeyler öğrenmiştim onun tüm asabiyetine rağmen.
"Derya en şanslımız. Staj yaptığı adam okul bitince de devam etmesini istemiş. Adam ülkenin en iyi mimarlarından biri üstelik." Gözlerim kocaman açılmıştı. Derya'nın çok başarılı olacağına adım kadar emindim ama bunu bana söylememesine şaşırmıştım.
"Bu mükemmel bir haber." Coşkuyla söylediğim cümleden sonra Derya bana gülümsedi. Neden söylemediğini merak ettiğimi biliyordu. Onunla o kadar uzun zamandır birlikteydik ki artık sözlere ihtiyacımız yoktu. Bakışlarımızdan birbirimizin ne hissettiğini anlıyorduk.
"Senin işin falan derken aradan çıkmış işte. Çok da önemli değil zaten babam bile bilmiyor." Tamamen kendi sorunlarıma odaklanıp onları unuttuğum için kendime kızdım. İkisi benim en yakınlarımdı ama bir dertleri olup olmadığını bile bilmiyordum. Son zamanlarda iyice kendi kabuğuma çekilmiştim.
"Baban nerede şimdi? Ne yapıyor?" Derya'nın gözlerinden bulutlar geçtiğinde bu konunun onun için öylesine olmadığını biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlkyaz Fırtınası
Fiksi UmumAhmet Bora İnanoğlu. Hayatını altmış dört karelik satranç tahtasına sığdırmış bir adam. O, şah değildi. Öylece durup korunmayı beklemezdi. O, tüm hakimiyetin elinde olmasını isterdi. Olaylara istediği gibi yön verir ve kazanana dek savaşırdı. O, bu...