Eyinç: Mutluluk, saadet.
Heyyoo dostlar, koştur koştur yazdığımız bölümle sahnelerdeyiz efendim. Ne olur bunca yoğunluğumuzun arasında yazdığımız bölümün hakkını verin. Satır arası yorumlarınızı mutlaka bekliyoruz. Keyifli okumalar.
Diğer bölüm için sınır konulmaması adına gelen yorumlar ve beğenirler önem arz ediyor, şu köşeye de iliştirmiş olayım.
🔱
Twitter: ar_dem5
Instagram: ar_dem5
Tiktok: ar_dem529 0cak 2017
09.55
Hiçbir zaman fazla heyecanlı bir insan olmamıştım. Büyük olayların her birinde elime aldığım soğukkanlılığım sayesinde kolayca sıyrılmıştım. Hatta bu sayede üniversite sınavında derece bile yapmıştım. Ama şu anda o soğukkanlılığımdan eser yoktu.
Anneannemin ve Tomris Hanım'ın delici bakışları üstümde sabitlenmiş haldeyken hiç düşünmeden arkamı dönüp merdivenleri hızla çıkmaya başladım.
Panik halde odaya girerek yatakta her şeyden habersiz bir halde yatmaya devam eden Bora'nın yanına gittim.
"Bora uyan," dedim paniğimin sesime yansımasına engel olamayarak. Yatağın üzerine atlamış Bora'yı sarsıyordum ama onda tık yoktu.
"Ne olur uyan," diyerek bu defa da omzuna vurmaya başladım. O biraz daha uyanmazsa aşağıdaki iki kadın beni sonsuza kadar uyutacaklardı çünkü. Bora'nın gözlerini dahi açmadan aniden beni üstüne almasıyla ağzımdan şaşkınlığımın esiri olarak çıkan çığlığa engel olamadım.
"Hala rüyada olabilir miyim?" Bora'nın kollarıyla beni sımsıkı sarmalaması üzerine panik içinde serbest kalmaya çalıştım. Kollarımı beni bırakması için hızla savuruyordum ama nafileydi. Sımsıkı sarılmış haldeydi. Şu an oynaşmanın hiç sırası değildi.
"Bora..." Cümlem Bora'nın dudakları tarafından yarıda bırakılırken kendimle verdiğim savaşa da daha fazla dayanamayarak karşılık vermeye başladım. Kocamla pazar sabahının keyfini böyle çıkarmak varken gerçekten nereden çıkmışlardı? İkisi de atmaca misali beni avlamak için bekliyorlardı.
"Sevgilim, bir dakika," dedim aklımı toparladığım ilk anda. Ama Bora'nın rahat durmaya hiç niyeti yoktu.
"Hmm," dedi Bora öpücüklerini boynuma doğru yönelterek. O an söylediklerimden çok boynumla daha çok ilgili gibiydi. Dün gece ısırdığı yerleri öperken istemsizce sızladım.
"Aşağı inmemiz gerek," dedim gittikçe kısıklaşan sesimle. Bendeki de candı doğrusu. Şu saate kadar dayanmam bile bir mucize sayılırdı. Üstüne atlamamak için kendimi o kadar sıkıyordum ki fıtık olacaktım.
"Beni bu pazar gününde kimse bu yataktan da, senin koynundan da alamaz," dedi Bora boynuma daha çok gömülerek. Ellerini belimde iyice sıkılaştırmıştı üstelik. Laf anlatamadığım sürece elleri arasından kurtulmamın imkanı yoktu.
"Günlerin acısını çıkarmamız gerek değil mi?" Diyerek art arda boynuma öpücükler kondurmaya devam etti.
"Sevgilim çok haklısın ama, kalkmazsan aşağıda çıkan kavga sonrası üçüncü dünya savaşı evimizde başlayacak." Bora kafasını boynumdan kaldırmadan konuşmaya başladı.
"Evimize nükleer bomba atmadıkları sürece senden ayrılmaya niyetim yok." Ani bir hareketle beni altına aldığına dudaklarımdan ufak bir çığlık kaçtı. Ben savaştan bahsederken adam beni kündeye getiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlkyaz Fırtınası
Tiểu Thuyết ChungAhmet Bora İnanoğlu. Hayatını altmış dört karelik satranç tahtasına sığdırmış bir adam. O, şah değildi. Öylece durup korunmayı beklemezdi. O, tüm hakimiyetin elinde olmasını isterdi. Olaylara istediği gibi yön verir ve kazanana dek savaşırdı. O, bu...