Perva: Korku, çekinme, sakınma.
23 Ekim 2016
21.07
Güneş, gecenin karanlığını delip her doğuşunda bize neler getireceğini bilemezdik. Ama doğan her yeni gün farklılıklar demekti. Bu farklılıklar bazen bizim fark edemediğimiz o ufak tefek değişikliklerden oluşurken bazen de hayatımıza ihtilal yapabilecek yenilikleri de beraberinde getirirdi.
Ben ise 6 yıl boyunca monotonlaşan hayatımdan gayet memnundum. Ta ki o gece gördüğüm dehşete kadar. O geceden sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordum. Sadece hayatımı kendi düzeninde tutmak için boşa kürek çekmiştim. Bugün ise o imzayı attıktan sonra hiçbir şeyin geri dönüşü yoktu. Bir yıl sonra bile hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bunu biliyordum.
Bunu bilmek ise canımı hiç olmadığı kadar çok sıkıyordu. Sanki bir eşikten atlamış gibiydim fakat ben hala aynı İlke'ydim ve ne yaşarsam yaşayayım, bana ne yaşatırlarsa yaşatsınlar aynı İlke olarak kalacaktım.
Sıkıntıyla derin bir nefes aldım. İmzayı attıktan sonra Bora'yla birlikte odadan çıkmıştık. Düşüncelerim eşliğinde merdivenin son basamağına geldiğimde aklıma gelen detayla Bora'ya doğru döndüm.
"Daha fazla geç olmadan eve gitsem iyi olacak." Ağır ağır kafasını sallayarak onayladı beni. Hiçbir şey demeden kapıya doğru yöneldiği sırada ben de peşine takıldım. Benim aksime adımları acelesizdi. Ben ise geç kaldığım takdirde anneannemin sorgulamasına takılacağım için gergindim.
Daha az önce hayatımı tamamen değiştirecek bir sözleşmeye imzamı atmıştım. Bunun yükünü o imzayı attığım andan itibaren omuzlarımda hissedebiliyordum fakat bunu düşünmemek için sürekli erteliyordum. Güvenli alanıma yani evime ulaştığım anda bütün bu olanları düşünüp analiz edebilecektim. Şu an bu evde karşımdaki adamın adımlarını takip ederken yeterince sağlıklı düşünemiyordum.
Birlikte beyaz parlak mermerle döşenmiş koridoru geçerken fark ettiğim detayla kaşlarımı çattım. Eve girdiğim anın aksine etrafta kimse yoktu. Nerede olduklarını merak etsem de görmezden gelmeye çalıştım bu durumu.
Ardından bahçeye çıktığımızda yüzüme vuran soğuk hava ürpermeme neden oldu. Isınmak adına adımlarımı hızlandırıp Bora'ya yetiştim. Üstünde sadece gömleği vardı. Eve girdiğimiz anda çalışanlardan birine verdiği ceketini tekrar almamıştı üstüne.
Büyük meydanın önüne vardığımızda arabadan indiğimiz yere gelmiştik fakat ortada arabaya dair bir iz yoktu. Bizi gören bahçedeki adamlardan biri elini kulağındaki kulaklığa götürüp bir şeyler fısıldadı.
"Burada kaç tane adam var sahiden?" Bora cevap vermediğinde kafamı ona doğru çevirdim. Yüzünde sabır dileyen bir ifade vardı.
"Buranın nüfus memuru değilsen bu soruların cevaplarıyla da ilgilenme." Sesindeki bıkkınlık kulaklarıma ulaştığında göz devirdim. Ne vardı cevaplasaydı? Merak etmesem sormazdım.
Tam bir şeyler söylemeye hazırlanırken önümüzde aniden duran araba yüzünden konuşmaktan vazgeçtim. Arabadan Hasan Bey'in inmesini beklerken Bora'nın yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim fakat daha ufak tefek biri inince kaşlarımın hayretle havalanmasına engel olamadım.
"Bugün dışarıya tekrar çıkmazdın sanıyordum patron." Adam yanımıza geldiğinde Bora'nın yüzünde belirgin bir rahatlama ifadesi oluşmuştu. Diğerlerinden daha farklı yere koyduğu belli oluyordu.
"Ben değil İlke gidecek. Evine kadar bırakırsın." Benden bahsedilmesiyle bakışları aniden bana döndü. Sanki orada olduğumu yeni fark etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlkyaz Fırtınası
Ficción GeneralAhmet Bora İnanoğlu. Hayatını altmış dört karelik satranç tahtasına sığdırmış bir adam. O, şah değildi. Öylece durup korunmayı beklemezdi. O, tüm hakimiyetin elinde olmasını isterdi. Olaylara istediği gibi yön verir ve kazanana dek savaşırdı. O, bu...