Sarfınazar: Görmezden gelme, dikkate almama.
6 Kasım 2016
10.33
Odamın havalanması için açtığım pencereden giren soğuk hava, sürekli olarak ürpermeme yol açıyordu. Kapatmaya niyetlensem de cam açıkken daha iyi ders çalışabiliyordum. Çok fazla araba gürültüsü olmadığı için de pek sorun olmuyordu. Hoş, dışarıdaki gürültüye pek gerek kalmıyordu. Zira Bulut ve Koray'ın bu konuda eksiği yok fazlası vardı.
Ailecek pazar kahvaltımızı birlikte yaptıktan sonra ortalığı toparlayıp odama çıkmıştım ders çalışmak için. Vize haftam gelmişti ve ben kendimi hala yetersiz hissediyordum. Onca olan olayların içinde tam olarak hakkını verememiştim çalışmamın. Bu yüzden de Bora'yla yaşadığımız o olaydan sonra beni hiç aramamasını fırsat bilip kendimi ders çalışmaya adamıştım. Ama her beş dakikada bir odama damlayan iki kardeşim yüzünden bu pek mümkün olmuyordu. Daha fazla dayanamayıp kapıyı kilitlemiştim ama bu sefer de Bulut kapının arkasından sızlanmaya başlamıştı.
Neyse ki anneannem ikisine bahçedeki çimleri ve ağaçları sulama görevi vermişti de beni bir süreliğine rahat bırakabilmişlerdi.
Pembe fosforlu kalemimi elime alıp daha önceden çıkarttığım ders notunu tekrar tekrar okudum. Önemli olan yerlerin üzerini çizip üstünden tekrar geçiyordum. Anlayasıya kadar birkaç kere aynı konu üzerinde yazı yazmamı Sinan anlamsız bulsa da derslerimden yüksek notlarla ancak bu şekilde geçebiliyordum.
'RİSK: İradenin dışında ve zararlara neden olan bir olayın rastlantısıdır. Kesin değildir. İşletme amaç olarak riskleri azaltma veya ortadan kaldırma zorunluluğu duyar.' Üstünü çizdiğim cümleyle birlikte zihnime dolan anılarla kaşlarımı çattım.
...
"Her girdiğin işte riskler vardır İlke. Özellikle en güvendiğin projeler. Hiç beklemediğin bir anda seni iflasa kadar sürükleyebilirler." Siyah sandalyesine rahatça yaslanıp bakışlarını üzerimde gezdirdi. Bu beni rahatsız etmekten öte heyecanlandırmıştı. Onun karşısındayken kendimi fazlasıyla eksik hissetmekten alıkoyamıyordum. Ki bu çok normaldi. Bora İnanoğlu başarılarıyla kusursuzdu.
"Bilirsin boğulanların hepsi çok iyi yüzerlerdi." Kafamı sallayıp onayladım. Bu sözü daha önce duymuştum ve örneklediği durumla birebir örtüşüyordu.
"O zaman bizim yapmamız gereken tüm riskleri düşünüp buna uygun tüm çözüm yollarını da işin içine katmak." Benden bir cevap beklediğini varsayarak söyledim.
"Kısmen dediğin doğru. Ama bütün olasılıkları hesaplaman vaktini öldürür ve vakit her şeyden daha değerlidir." Bugün ders verme günündeydi anlaşılan. Doğrusu onunla çalışırken sürekli iş hayatında ileride lazım olacak tecrübelerini aktarıyordu bana. Bu da beni yanında daha az agresif birine dönüştürüyordu.
"Peki ne yapmalıyız?" Sesimden merak ettiğim apaçık belli oluyordu.
"Plan. Her zaman, her koşula uygun planın olmalı Ardem. Böylece sürpriz durumlar korkunç bir faciadan daha çok avantaja dönüşür senin için."
...
Aklıma gelen anıyla derin bir of çektim. Ders çalışırken bile aklıma gelmesi haksızlıktı. Tüm hayatımı ele geçirmiş gibiydi ve ben her attığım adımda onunla karşılaşıyordum. Bu da saçlarımı yolma isteğimi körüklüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlkyaz Fırtınası
Fiction généraleAhmet Bora İnanoğlu. Hayatını altmış dört karelik satranç tahtasına sığdırmış bir adam. O, şah değildi. Öylece durup korunmayı beklemezdi. O, tüm hakimiyetin elinde olmasını isterdi. Olaylara istediği gibi yön verir ve kazanana dek savaşırdı. O, bu...