Tahavvül: Bir durumdan başka bir duruma geçme, değişme, değişkenlik, dönüşme, dönüşüm.
Heyyooo yeni bölümden herkesciklere selam olsun! Okumadan önce yıldız tuşuna basmadan geçmeyelim lütfen. Epey zor ve uzun bir sürecin ardından fırından taze taze çıkan bir bölüm. Ama lütfen emeğimizi karşılık bırakmayın arkadaşlar, lütfen... Kendinizi bizlerin yerine koyarak basın o vote tuşuna.
Yorumlarınızı ve fikirlerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın. Diğer bölüm için net bir tarih veremesek de sizden kısacık, miniminnacık bir süre izin istiyoruz. Tüm gelişmelerden ve alıntılardan haberdar olabilmek içinse bizleri sosyal medya hesaplarımızdan da takiplemeyi unutmayın. 🕊️♥️
🔱
ar_dem5
Instagram: ar_dem5
Tiktok: ar_dem531 Aralık 2016
Geleceğin şekillenmesi bizim onca planlarımızın aksine hayatın bizi savurduğu yöne doğru oluyordu. Bazen her şeyimizi alt üst edecek kadar büyük olan fırtınalarla savrulurken bazen ise fark edemeyeceğimiz kadar küçük yörünge sapmaları hayatımızı tamamen değiştirebiliyordu. İşte tam şu an başıma gelen de yörüngemden ufak sapma gibi duran ama hayatımın bir noktasını tamamen etkileyecek bir karardı ve bu kararın alınmasında benim en ufak bir payım bile yoktu.
"Burada ne işimiz var?" Diye sordum şaşkınlıkla. Lüks bir yalı ya da otelin önüne gelmeyi beklerken anneannemlerin evinin önüne gelmiştik. Yollar fazlasıyla tanıdık gelse de partinin anneannemlerin evine yakın bir yerde olacağını düşünmüştüm. Belki hala öyleydi de buradan bir şey almamız gerekiyordu.
"Yılbaşını kutlamaya geldik." Bora, arabayı ustalıkla park ettikten sonra bana doğru dönüp konuştu. Kocaman açılmış gözlerimle şaşkınlıkla bakakaldım.
"Ama Tomris Hanım'ın bizim adımıza verdiği davet ne olacak?" Günler öncesinden konuşulmaya başlamıştı bu davet meselesi o yüzden de gideceğimize tamamen emindim.
"Bilmem, bu onun düşüneceği bir mevzu. Bizim kutlamamız burada olacak." Bora, dudağının bir kenarı kıvrılmış halde konuşmasına devam ederken ben hala şoktan çıkamamıştım. Ben günlerdir kendimi boşu boşuna mı yemiştim yani?
"Neden bana davete gideceğimizi söyledin o zaman?" Şaşkınlıktan sıyrılıp çirkeflik modum hızla açılmıştı. Bora'ya tamamen döndürdüğüm bedenim ve salladığım sağ işaret parmağımla gözlerimden ateş fışkırıyordu. Stresten az daha sivilce çıkartacaktım.
"Güzelim, ben sana o davete gideceğimizi hiç söylemedim ki." Sağ gözünü kırparak güldü benim bu halime. Tamam, haklıydı. Davete gideceğimizi söylememişti ama gitmeyeceğimizi de söylememişti. Resmen arkasına yaslanıp benim kıvranmalarımı zevkle izlemişti.
"Ama buraya geleceğimizi de söylemedin ki. Hem ben nereden bileyim senin aklından geçenleri. Kaç gündür içim içimi yiyordu ve sen buna en ön koltuktan seyirci oldun." Kollarımı göğsümde bağlayıp önüme döndükten birkaç saniye sonra saçlarımın tepesinde sıkı bir öpücük hissettim. Buraya kadardı. Saçlarımdan öpmesi benim kırmızı çizgimdi.
"O hallerin o kadar tatlıydı ki biraz kıvranmandan zarar gelmez diye düşündüm." Omuz silktikten sonra aklıma gelen detayla birlikte tekrar Bora'ya döndüm.
"Çocuklara ve anneannemlere aldığım hediyeler odamızda kaldı. Ne yapacağız şimdi? Geri dönsek yemeği kaçırırız. Korumalara mı söylesek acaba? Ama kızlar bugün izinliydi ve ben izbandut gibi olan adamlarının odamıza girmesini hiç istemiyorum. Ne yapsak acaba? Sonra vermek istesem Bulut kıyameti koparır. Ayy! Kıyafetim de yok ki. Bütün gece bu elbiseyle nasıl duracağım? Rahat edemem ki Bora." Nefes bile almadan art arda sıraladığım cümlelerin nihayet sonlandığında derin bir nefes aldım.
![](https://img.wattpad.com/cover/250473383-288-k39895.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlkyaz Fırtınası
General FictionAhmet Bora İnanoğlu. Hayatını altmış dört karelik satranç tahtasına sığdırmış bir adam. O, şah değildi. Öylece durup korunmayı beklemezdi. O, tüm hakimiyetin elinde olmasını isterdi. Olaylara istediği gibi yön verir ve kazanana dek savaşırdı. O, bu...