"Ben.. Bunu yapmak istememiştim.. Sadece bir hata. Unut."
Dudakları ayrıldıktan hemen sonra Tom Riddle'ın söylediği kelimelerle kız hâlâ şokta gibiydi. Dudakları hafifçe aralıkken kaşları havadaydı. Ve Tom Riddle duygularını saklamakta oldukça ustaydı. Içinde hissettiği karmaşaya rağmen yüzünü oldukça duygusuz tutmayı başarıyordu. Kızın tepkisini dikkatle izkerken gözlerini ondan çekmemesi ise kız için işleri daha da zorlaştıyordu.
"Pekala." dedi Alanis kendini toparlayıp Tom Riddle'dan inatla gözlerini kaçırırken. "Artık dönsek mi? Slytherin canavarı-"
"Basilisk." Tom Riddle sözünü kestiğinde başını çevirdi ve çocuğun yüzünde bundan bahsederkenki heyecanı ve anlık gülümsemeyi gördü. "Efsanedeki canavar bir basiliskmiş Alanis-"
"Ne? Tom eğer burada eğer gerçekten bir basilisk varsa beni hemen burdan çıkarsan iyi olur. Çünkü istemesemde onun gözlerine bakacağım ve genç ölmek istemiyorum."
Söyledikleriyle Tom Riddle duraksadı. Eğer normal bir durumda olsalardı, "Korktun mu?" diye sorabilirdi. Eğer kızı öpmeseydi ve basiliskin burdan çıkmak ve uzaklaşmak için sadece bir bahane olduğunu bilmeseydi.
"Peki, haklısın." dedi uzun sessizliği bozup Kafasını sallarken, derin bir nefes alırken çıkışı gösterdi. "Bu taraftan."
O basiliski kontrol etmek için çıkarken arkada kalan kız ellerini saçlarından geçirdi. Kalbi göğüs kafesinden çıkmak ister gibi atıyordu. Ve az önce olanları düşünürken yüzünde oluşan gülümsemeyi fark etmedi.
Ama tünellerden çıkarken ona öncülük eden Tom Riddle dudaklarındaki gülümsemenin izini farketmişti ve kaşları çatılmıştı.
"Gözlerini sakın açma." Tom Riddle sert bir sesle ona elini uzatırken, uzattığı eli tuttu ve gözlerini yumarken ona öncülük etmesine izin verdi. Ona güveniyordu.
Onun çatal dilinde tısladığını ve Basiliskin sürünüşünü duyuyordu. Tom'un yanından ayrıldığını hissettiğindeyse saniyelik bir cesaret ve merakla gözlerini açtığında sırlar odasına dönen devasa basiliskin kuyruğunu gördü ve hemen başını çevirdi. Başını çevirdiğinde gördüğü şeyle ise nefesi kesildi.
Tuvaletin kapısının hemen yanı başına düşmüş kızın bedeni bembeyaz kesilmişti. Gözlerinde saf korku olan kızın cesedine bakarken bedeni kaskatı kesildi.
Dizleri yere vurarken, en az karşısındaki cansız ceset kadar bembeyaz kesilmişti. Titreyen eliyle ağzını kapatırken verdiği nefesle yaşlar gözlerinden akmaya başlamıştı. Tamamen şoktaydı.
Onun için zamanın durduğu kendi içinde saatler gibi gelen dakikaların sonunda, Tom Riddle döndüğünde, cesedin başında şok içinde şiddetle titrerken sessizce göz yaşları döküyordu.
Başını ona çevirmedi önce. Hıçkırıkları devam ederken zorlukla kesik kesik fısıldadı. "T-Tom..." devamı gelmedi. Cevapta gelmedi zaten. Çocuğun orda dikildiğini biliyordu ama. Kendi hıçkırıkları arasında onun hızlı, telaşlı nefesini duyuyordu. Belki o da şoktaydı.
Göz yaşlarını silmeye çalışırken zorlukla ona baktı ve gözlerinin yerini iki kara deliğin aldığını gördü. Yüzünde karanlık ve telaşlı bir bakışla bakıyordu cesete.
"Tom biz... biz ne yaptık.." Çocuk kıza döndüğünde birde onun ağlamasıyla uğraşamayacağını düşünüyordu. Ama o konuşamadan kız hıçkırıklarla devam etti.
"Neden hep bu olmak zorunda... Hayatım bana lanetli olduğumu hatırlatıyor! Diğerlerinin haklı olduğunu yüzüme vuruyor! Bir ceset daha..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Prenses (Grindelwald'un Kızı)
FanfictionGrindelwald'un kızı, Dumbledore'un büyüttüğü ve her şeyden çok sevdiği bir kız. Tek arkadaşı Tom Riddle'a aşık olan bir kız. Karanlığın prensesi olarak doğup aydınlığın prensesi olarak büyüyen bir kız. Tarafları karıştıran bir prenses. Sonunda hangi...