Seçim

6.5K 524 279
                                    

Güneş yeni doğuyordu. Alanis odasına birkaç saat önce gelmesine rağmen yeni güne gözlerini açtı. Hiçbir zaman çok uyumayı sevememişti zaten.

Yatağında tavanı izlerken, durumu idrak etmesi birkaç dakika aldı. Ne bekliyordu ki kötü bir rüya olmasını mı? Gryfindor yatakanesinde uyanmayı mı? Yoksa aşağı indiğinde, Tom'un onu karşılayıp, Karagöl'ün orada kahvaltı yapmalarını mı!?
Evet tam olarak bunu beklemişti. Böyle bir şey olamayacağını bile bile herşeyin bir kabus olmasını beklemişti.

Dün birbirlerine söz verdikleri gibi. Bir an için bile Tom ile kahvaltı yapacağını düşünmüştü. Yataktan kalkarken, "acaba ne yapmıştır?" diye düşünmeden duramadı. "Beni göremeyince, hayal kırıklığına uğramış mıdır? Üzülmüşmüdür? Sonra düşündükleri için kendine kızdı.

"hee evet Alanis! Üzülmüştür birkaç saniye falan!
Senin gibi güçlü birini elinden kaçırdığı için üzülmüştür" diye konuşmaya devam etti dolaba ilerlerken.

Oysa sadece bilmeden konuşuyordu! Tom'un onu Karagöl'ün orada saatlerce beklediğini, o gelmeyince nasıl hayal kırıklığına uğradığını, insanlar onun intihar ettiğini konuşurken nasıl mahvolduğunu, kendisinin ikinci seçeneğe inanıp, Dumledore'dan nasıl nefret ettiğini, onun yokluğunda zamanla, karanlığa nasıl battığını bilmeden...

Alanis, kırklı yıllardan kaldığı çok belli olan mor bir elbise giydi. Omuzlarında siyah, yakasında ve kollarında altın işlemeler olan bir cübbe vardı. Omuzlarından, beline kadar düşen, Malfoylar ile yarışabilecek, sapsarı saçlarını ise sımsıkı toplayıp topuz yapmıştı. Siyah kazağının üstündeki parıl parıl parlayan kolyeyi ise az kalsın kazağının içine sokmayı unutuyordu. Bu kolye ona babasından, Gellert Grindelwald'dan kalmıştı.

Kolyenin ucunda, altından bir ölüm yadigarları işareti, işaretin üstünde ise değerli taşlarla süslenmiş bir prenses tacı vardı. Grindelwald bu kolyeyi ona doğduğunda takmış, Alanis ise doğduğu günden beri hiç çıkarmamıştı.

Hayatı boyunca duyduğu hakaretler onun yüzünden olsada, Grindelwald'dan nefret etmiyordu. Onun fikirlerini doğru buluyordu Alanis. Muggle doğumlulardan nefret etmezdi. Safkan takıntısı yoktu. Ama muggleları sevmiyordu. Onların çıkardıkları savaşı sevmiyordu. Onlar dünyayı mahfediyorlardı.
"Ve biz hâlâ onlardan saklanıp, dünyayı mahfetmelerine izin veriyoruz" dedi kendi kendine.
Yani ne olurdu ki arabaların üstünden süpürgeler de uçsaydı?

Bunları düşünürken, Dumbledore'un odasının önüne gelmişti bile.

****
Büyük salon öğrenciler ile dolmaya başlamıştı.

"Evet, kız Tom Riddle'ın zamanından geliyor ama ben onunla bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum!"
dedi Hermione, dün akşamdan beri kızı tartışıyorlardı.

Harry de Hermione gibi düşünüyordu
"Yani o Voldemort, kızın gücünden faydalanmaya çalışmıştır. Dumbledore bu yüzden mi onu geleceğe gönderdi?" Dedi.

"Aynen öyle" dedi Hermione

"Ama..." diye söylenmeye devam etti Ron. Hâlâ tedirgindi. "Neden onun kim olduğunu bilirsin senin arkadaşı olduğunu düşünmüyorsunuz? "

"Ron, sence Voldemort bir arkadaşı olsun ister miydi!? Dedi Hermione, Ron'u mantığa davet eder gibi.

Harry devam etti.
"Ve de Dumbledore ile büyüyen bir arkadaş! Hepimiz onun Dumledore'dan nefret ettiğini biliyoruz!

Hermione kafa salladı.
"Kızı tanımadan yargılamak yok! Dedi bütün Gryfindorların duyabileceği şekilde.

Hermione'nin bu sözünü bütün masa onaylamıştı.

Gri Prenses (Grindelwald'un Kızı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin