Alanis Düşünseli'nin üzerine eğildi; yüzü anıların serin yüzeyini geçti ve karanlıkta düşmeye başladı... Birkaç saniye sonra ayakları katı zemine deydi.
Gözlerini açtığında yabani otların büyüdüğü bir mezarlıktaydı...Gözlerini açmasıyla kapaması bir olmuştu. Nerede olduğunu çok iyi biliyordu çünkü... Kendini sakinleştirmeye çalışarak, gözlerini tekrar açtı.
Mavinin en koyu tonuna bürünmüş gözleri hiç çaba sarfetmeden Tom Riddle'ın mezar taşını buldu.
Yüzü ifadesizdi. Derin bir nefes alarak o gece olan herşeyi hafızasını silmeye çalıştı.Harry ve anlatılanlara göre Cedric olan çocuk nerede olduklarını tartışıyordu.
Konuşmalarını dinledi. Birazdan olacakları, ve hiçbirşey yapamayacağını bile bile..."kimse sana kupanın bir anahtar olduğunu söyledi mi?"
"Hayır, bu da görevin bir parçası mı, yani?"
"Bilmiyorum, asaları çıkaralım mı dersin?"
"Evet."
Asalarını çıkardılar. Harry birden, "birisi geliyor," dedi.
Alanis de onlarla birlikte bir silüetin mezarlarların arasından yaklaşmasını izledi. Yaklaşanın yüzü seçilmiyordu, ama yürüyüşünden ve kollarının duruş şeklinden bir şey taşıdığını anlağında, kaşları hızla çatıldı. Ve birkaç metre daha yakına gel
di, aralarındaki mesafe giderek kapanıyordu.Gelenin kollarındaki şeyin bir bebeğe benzediğini gördü... Ne olduğunu anlamasına rağmen,
"Hayır... O sadece sarıp sarmalanmış bir cüppe" diye kandırdı kendini.Harry asasını biraz indirdi, gözleri yanındaki Cedric'e kaydı. Cedric de ona soran gözlerle baktı.
İkiside yaklaşan kişiyi izlemeye devam ettiler.
Gelen kişi onlardan sadece iki metre ötedeki yüksek bir mermer mezar taşının başında durdu. Harry, Cedric ve kısa boylu kişi bir iki saniye öylece birbirlerine baktılar.Sonra birden, çok acı çektiği herhalinden belli olan Harry, ellerini yüzüne götürürken yere düştü.
O kadar kötü bir görüntüydü ki, Alanis o an herşeyi unuttu. Koşar adım gidip, acı çeken Çocuğun yanına çöktü. Onu Slytherin'lerden ayıran en büyük özelliğiydi belki merhameti.
Uzaktan, başının üstünde bir yerden tiz, soğuk bir ses duydu:"Fazlalığı öldür."
Başını kaldırdı.
Bir hışırtı ve hemen ardından gecenin karanlığına haykıran ikinci bir ses duydu: "Avada Kadavra"
Yeşil bir ışık patlaması Alanis'in gözlerinin içine işleyip gözlerini kamaştırdı. Hemen sonra Cedric Diggory ipleri kesilmiş bir kukla misali düştü...
Cedric yanı başında, kolları ve bacakları iki yana açılmış yatıyordu. Ölmüştü.
Alanis bütün bunlar olurken sadece izlemek zorunda kalmıştı. Ayağa kalktı.
Cedric'in cansız bedeni tam yanındaydı.Sonsuzluğu içeren birkaç saniye boyunca, Cedric'in yüzüne, terk edilmiş bir evin pencereleri gibi boş bir ifadeyle açık kalmış gözlerine, biraz şaşırmış gibi yarı açık duran ağzına baktı. Gözlerinde biriken yaşlar düşmedi bile. Yüzü şuan Harry'yi bağlamakta oldukları mezar taşı kadar düzdü;
Düz ve soğuk.Pelerinli adam şimdi Harry'ye sıkı sıkı dolanan ipler yaratıyor, onu boynundan ayak bileklerine kadar mezar taşına bağlıyordu. Harry'nin, mezar taşına, bir santim bile kıpırdayamayacak kadar sıkı bağlandığından emin olduktan sonra, cüppesinin içinden siyah bir kumaş parçası çıkarıp onun ağzına tıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Prenses (Grindelwald'un Kızı)
FanfictionGrindelwald'un kızı, Dumbledore'un büyüttüğü ve her şeyden çok sevdiği bir kız. Tek arkadaşı Tom Riddle'a aşık olan bir kız. Karanlığın prensesi olarak doğup aydınlığın prensesi olarak büyüyen bir kız. Tarafları karıştıran bir prenses. Sonunda hangi...