"Benden nefret ediyor." dedi Dumbledore, kendi kendine. Çalışma masasında oturuyordu, yüzünü elleri arasına almıştı. Dışarıdan Dumbledore'un bu halini gören biri ağladığını sanabilirdi
"Sen ne yaptın Albus!" diye, kendi kendine konuşmaya devam etti. Pişmanlık duyuyordu. Alanis'in yanında olmadığı elli yılda da duymuştu o pişmanlığı, ama hep kendini kandırmayı başarmıştı.
"Bir kızın hayatından elli yıl çaldın! Sen geçmişi değiştirdin Albus!"
"Hayır! Bunu yapmasaydım Alanis şuan yanımda değil karşımda olurdu. Onu karanlığına alırdı.
Gellert gibi onunla da savaşmak zorunda kalırdım!
Buna bir daha izin veremezdim." Yine kendini kandırıyordu.Bencildi, Kimsenin olmadığı kadar bencil. Zarar vermeden sevemezdi, kural buydu.
O sırada içeri Alanis girdi. Dumbledore'un kızın içeri girmesiyle ayağa kalkması bir oldu.
Hızla Dumbledore'un yanına koşarken, "konuşmamız gerekiyor." dedi Alanis. Delirmiş gibi gözüküyordu.
Dumbledore'un elini tutup çalışma masasının önündeki koltuklara sürükledi, küçük bir çocuk heyecanıyla.Oturduklarında, Alanis, Dumnledore'un elini tuttuğunu o an farketmiş olmalı ki bembeyaz teni anında kızarırken elini çekti. Dumbledore ise kızın hâlâ heyecanlandığında küçük bir çocuk gibi davranmasına, ona farkettirmeden gülmüştü.
Kız başını eğmiş nerden başlayacağını düşünürken,
Dumbledore da dikkatle kızı inceliyordu. Kim bilir o muhteşem beyninden neler geçiyordu. O an farketti onu ne kadar özlediğini, onu ne kadar çok sevdiğini."Sana öyle dediğim için özür dilerim." dedi Alanis. Şimdi başını kaldırmış babası bildiği adama bakıyordu.
"Hayır" dedi Dumbledore, sesinde şevkat, vardı. Kızın çektiği elini geri, avuçlarının içine aldı. Bu eller onun avuçlarında büyümüştü, Alanis ne kadar görünümü öyle demesede, onun kızıydı.
"Özür dileme, haklıydın burada özür dilemesi gereken biri varsa o benim" dedi Dumbledore.
Derin bir nefes aldı. Gözlerini Alanis'in gözlerinden bir saniye bile ayırmıyordu."Özür dilerim Alanis. Sadece büyük salonda olanlar için değil, herşey için özür dilerim. Özellikle senden çaldığım elli yıl için özür dilerim. Ama beni anlarsın değil mi? Seni de kendine benzetmesine dayanamazdım! Seni karşıma alıp savaşmaya dayanamazdım!" ikisinin de gözleri dolmuştu.
Dumbledore'un gözünden bir damla yaş düştü
"Senden başka kimsem yok, Seni de kaybetmeye dayanamam!"Alanis Dumbledore'a hızla sarıldı. Onun da gözünden bir damla yaş düşmüştü.
"Sanırım benimde senden başka kimsem yok."Ne kadar sarıldıklarını bilmiyorlardı. Sanki zaman durmuştu. Uzaklaştıklarında Alanis, Dumbledore'a bakıp alayla konuştu, yüzünde kelimelerle anlatılmayacak kadar güzel bir gülümseme vardı.
"ah bir de gençlik iksiri mi içsen? Çünkü bu sakallara alışabileceğimi hiç sanmıyorum."
Dumbledore'un kaşları havadaydı, bir eli refleks olarak sakalına gitmişti "yaa demek kötü" dedi, şakadan, alınmış bir sesle.
Alanis yaklaşıp Dumbledore'un yanağına bir öpücük kondurdu. "Sen herzaman yakışıklısın ama gençlik iksiri içsen fena olmaz."
İkiside daha fazla dayanamayıp kahkahalara boğulmuştu. Bu baba kızın uzun zamandır ilk içten gülüşüydü.
Alanis'in gözü Dumbledore'un on iki yelkovanlı, üzerinde rakamlar yerine gezegenlerin olduğu saatine takıldı. O saati Dumbledore'dan başka anlayabilen tek kişiydi.
"Artık gitsem iyi olur. Malum, elli yıldır uyumuyorum." dedi imalı bir şekilde.
Kız kapıdan çıktıktan sonra Dumledore kapıya bakıp mırıldandı."Ben seni hakedecek ne yaptım acaba."
Alanis Hogwarts'ta bir yaşından beri ona verilen odaya doğru yürürken. Dumbledore'a söyleyemediği şeyler geldi aklına ama zihninin en arkasına attı Alanis o düşünceleri.
Voldemort hakkındaki düşüncelerini seçimden sonra da söyleyebilirdi Dumbledore'a. Bu mutlu anı bozmanın ne anlamı vardı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Prenses (Grindelwald'un Kızı)
FanfictionGrindelwald'un kızı, Dumbledore'un büyüttüğü ve her şeyden çok sevdiği bir kız. Tek arkadaşı Tom Riddle'a aşık olan bir kız. Karanlığın prensesi olarak doğup aydınlığın prensesi olarak büyüyen bir kız. Tarafları karıştıran bir prenses. Sonunda hangi...