Ariana..

5K 399 101
                                    

Alanis, Nurmergard'ın tozlanmış koltuklarına otururken, kafasında babası ile konuştuklarını gözden geçiriyordu.

"Diagon yoluna gideceğiz." dedi içinden.

Bu akşamda aynı şeyleri görmek istemiyordu. İçinde, kimsenin giremediği kasaya girecek olmanın heyecanı da vardı. Yıllardır orada ne olduğunu merak ediyordu.

Eğer müdahale etmezse vizyonun gerçekleşmeyeceğine inandırmıştı kendini. Adamın suçsuz yere ölmeyeceğini düşünüp rahatlıyordu.
Bir yandanda Nagini'nin Bakanlıkta ne işi olduğunu düşünüyordu. Daha doğrusu, onu oraya kimin soktuğunu.

Geniş salonda volta atan Severus Snape'in aniden durmasıyla, düşüncelerinden ayrılıp ona döndü.

"Farkında mısın, şuan baban- Gellert Grindelwald ve Albus Dumbledore aynı odada."

Alanis, Snape'in herzamanki alaycı sesine göz devirdi "Farkındayım."

Kolunu uzatıp, misafirperver bir şekilde karşısındaki koltuğu gösterdi. "Geç otur Severus, ayakta kaldın."

Snape kızın kendine geldiğini anlarken, sanki, basit bir problemi ondan başka kimse anlamıyormuş gibi sinirle konuştu."Grindelwald, Dumbledore'a zarar vermek isteyecektir."

Kız çatık kaşlarla hemen ona döndü.
"Merak etme, kendimi bildim bileli, her ay buraya geliriz ve hiç öyle bir şey olmadı, olamaz da zaten."

Kızın hiçbir şeyin farkında olmadığını anladığında, dudakları aralandı. Ondan beklenilmeyen bir ciddiyetle konuştu.

"Senin zamanında öyle olabilir, ama unutma ki, 1995 yılındayız. Gellert Grindelwald 70 yıldır o hücrede, çoktan delirmiştir Ve Dumbledore'u seni ondan ayırmakla suçlayacaktır."

Kızın da dudakları aralanırken, elini yüzüne düşen saçlarından geçirdi.
"offf" Aniden ayağa kalktı ve tekrar merdivenleri hızlı adımlarla çıkmaya başladı.

Severus Snape ise onun arkasından şaşkınlıkla bakıp, o da bezmiş bir şekilde merdivenlere yönelirken, "Bir daha, en başta, Albus Dumbledore olmak üzere, kimseye yardım etmeyeceğine yemin ediyordu.

~~~

"Gözlerini aç Dumbledore."

Albus Dumbledore, Gellert Grindelwald'dan duyduğu emirle otomatik olarak gözlerini açtı. Gözlerini açtığında, gördüğü buz mavisi gözlerle hemen tekrar kapatmak istesede, inatla bakmaya devam etti. Yüzünde tek bir duygudan eser yoktu.

"Bunun senin de kafanı karıştırdığını biliyorum, Dumledore." dedi Grindelwald, Dumbledore'un ifadesizliğinin aksine delirmiş gözüküyordu.

"Seni anlamıyorum-"

"Anladığını biliyorum." sert bir şekilde sözünü kesti. Albus'un ifadesizliğine karşın çıldırarak konuştu.
"Peki..örnekleri çoğaltalım."

Derin bir nefes aldı. Sanki o da söyleyip söylememek arasında kalmıştı "Mugglelar tarafından uğradığı saldırı yüzünden, güçlerini kontrol edemeyen küçük bir kız..."

Albus Dumbledore'un yüzünün aldığı ifadeye bakarak, psikopatça kafasını sallayıp kaşlarını, imalı bir şekilde çattı.

"Tanıdık geldimi?"

Albus Dumbledore, bu sözlerle maskesini düşürdü. Gözleri karardı, çenesi kasıldı, kaşları çatıldı, asasını elinde o kadar sıkıyordu ki bir kaza çıkabilirdi. Onu bu halde gören biri, onun Hogwarts'ın tatlı müdürü Albus Dumbledore, olduğuna asla inanmazdı. Ama Gellert Grindelwald'un beklediği hiçbir şey yapmadı. "Alanis." dedi sadece, usulca.

Gellert Grindelwald, yutkunup, dudaklarını birbirine bastırdı, kafasını salladı yavaşça, dudaklarını yalayıp, titrek bir nefes verirken gözlerini kaçırdı. "Alanis."

Tekrar Albus Dumbledore'a çevirdiği mavilerde birden fazla duygu vardı.
Öfke, Sinir, üzüntü, hayal kırıklığı, evet en çokta hayal kırıklığı. Muhtemelen, şuan kimse onun da, Karanlık Lord, Gellert Grindelwald olduğuna inanmazdı. Zirâ bir Karanlık Lord, bu kadar duyguyla bakamazdı değil mi?

"Onu koruyacağına söz vermiştin!"

Gellert Grindelwald'un acınası haline bakamadan kafasını çevirdi Albus Dumbledore. "Bunu yapmaya çalışıyorum!"

Sanki aklına bir şey gelmiş gibi acıyla gülüp, yutkundu. Kafasını çevirip tekrar buz mavisi gözlerin içine baktı.
"Senin aksine sözlerimi tutarım."

Gellert Grindelwold da onun neyi kastettiğini anladığında aynı şekilde yutkunup kafa sallarken geri çekildi.
Şimdi aralarında baya bir mesafe vardı.
Albus Dumledore dişlerini sıkarak inatla ona bakarken, o ise, yosun tutmuş duvar köşesine bakarken, sanki söylemek için kendiyle savaşıyormuş gibi ağzını açıp, kapatıyordu. Sonunda iç çekip Albus'a döndü. Gözleri, onun gözlerini sanki ruhunu okuyormuş, gibi delip geçti.

"Ben değildim."

Albus Dumbledore, gözle görülür bir şekilde titredi. Nefes aldığı bile şüpheliydi, adeta donmuştu.

"Ariana'yı-"

Sırtı bir lanetle duvara çarparken, sözü kesildi. Boğazında duran asanın, sahibinin gözleri hırsla parlarken, kükredi.

"ONUN ADINI AĞZINA ALMAYA CÜRRET ETME!"

"-ben öldürmedim."

Albus Dumbledore, şimdi tamamen delirmiş gözüküyordu. Titrememesi için  sıktığı dişlerini bıraktığında boğazından akan acı sıvıyı bile farketmedi. Nefes almayı unutmaktan korkar gibi, derin derin nefes alıyordu. Gözünde biriken yaşlar düşemiyordu bile.

"Ben sadece korktuğum için kaçtım. Ona-"

Albus, asasını Gellert'in boğazından çekip, hızlı bir hamleyle odanın diğer tarafına kaçarken kükredi.

"SUS!"

"-hiçbir şey yapmadım."

Gözünden düşmesini istemediği yaşla savaşırken, kapıya yeltendi. Onun kaçtığını anlayan Grindelwald bağırdı.
"Gryfindor'un evine yakışmıyorsun!"

"ÇÜNKÜ SEN İFLAH OLMAZ BİR KORKAKSIN ALBUS DUMLEDORE!"

Kapıdan çıkarken son duyduğu şey ile gözlerini sıkıca yumdu,

Gellert Grindelwald, kapının sert bir şekilde kapanmasıyla, lanetin etkisiyle düştüğü yerden kalktı. Farkında olmadan dalgınlıkla, küçük hücrede volta atarken.
Yüzüne düşen, iksirin etkisi olan saçları geri itti.

Albus Dumledore ile konuştuklarını ve şuan olduğu durumu düşündüğünde kendine acıyordu. Ve muhtemelen, kızı da böyle düşünüyordu.

Sinir ve hırsla, kirli duvarı yumrukladı.
İksirin etkisinin yavaş yavaş geçmeye başladığını hissettiğinde, başı duvara düştü.

Albus Dumledore ise derin derin nefes almaya devam ederken, bir eli uzun koridorun duvarına yaslıydı, sanki bir yerden destek almasa bacakları onu tutamayacakmış gibiydi.

İşte o an onu gördü. Beyaz uzun elbisesi uçuşurken, altın sarısı, uzun saçları dalgalanıyordu. Bembeyaz teni, karanlık koridora ışık saçıyordu adeta. Ona doğru geliyordu..

"Ariana..."

O an bedenini taşıyamayan bacaklarını unuttu. Ona doğru gelen kıza koştu ve sarıldı...

Kafası onun omzuna düştü ve kokusunu içine doya doya çekti.

Aynı anda düştü gözyaşları..
Aradaki tek fark, Gellert Grindelwald'ın gözyaşı, kirli hücresinin yosun tutmuş zeminine düşerken, Albus Dumbledore'unkinin Alanis'in omzuna düşmesiydi...



Gri Prenses (Grindelwald'un Kızı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin