Ne garipti. Ayaklarının onu getirdiği yerin bu olması. Derin derin nefes alıyordu, soluklanırken duvara tutundu, gözlerini yumup. Sindirmek, düşünmek için hiç bir zaman yoktu.
Adam kapıyı açtı, kirli gözlüğünün ardından, tanıdık mavi gözleriyle onu süzdü. Kız bir an, kapıyı yüzüne kapatacağını düşünüp, buraya gelmenin ne aptallık olduğunu düşündü. Oraya yığılmak ve gitmek arasındaydı ki adam, beklemediği bir şey yaptı ve onu hızlıca içeri çekti, kapıyı arkasından sertçe kapatırken, yolda birilerinin olup olmadığını kontrol etti, ve perdeleri tekrar kapattı. Neyseki kızın büyüsü güçlüydü, bir hayal bozala kimse farketmeden oraya gelebilecek kadar sinsiydi, yolları gözü kapalı koşabilecek kadar iyi biliyordu. Birine görünseydi şaşırırdı.
Alanis titrek ayaklı bir koltuğa oturdu, yüzüne bakmıyordu, nefes alırken göğsü kalkıp iniyordu, kendiyle çelişiyor ve daha çok midesi bulanıyor gibiydi, rengi atmıştı-belkide teninin gerçek rengi oydu- iyi olmadığı kesindi.
Bir anda ayağa kalktı, ne yapacağı hakkında en ufak bir fikri yok gibi.
"Ben.. gidecek başka bir yer gelmedi aklıma-""Merak etme," dedi adam, onun görmediği bir şeyi kurcalayıp, evin içinde dolaşırken ona bakmadan, "Sevgili ağabeyim, bunun hakkında beni uyarmıştı."
"Aberforth," dedi ağlamaklı bir sesle, "Özür dilerim.. Ben- gidebileceğim, başka b-biri yok.."
"Otur, kızım," dedi sert bir sesle, ona döndü, omuzlarından tutarak koltuğa itti, "Hasta görünüyorsun,"
Uzun süre sessizlik oldu, adam evin içinde dönüp, duruyordu, o ise sadece o koltukta oturup, hiç iyi görünmeyerek, kollarını dizlerine yaslamış bekliyordu.
"Neler olduğunu sormayacak mısın?" Diye sordu en sonunda, adamın hiç bir şey dememesi onu rahatsız etmişti, o da orada olmaktan rahatsız olmuş, hatta her an gidebilecek gibiydi.
"Neden sorayım? Banane?"
Kaşları çatıldı, gözlerini ondan ayırmazken, mavi gözleri korkutucu derecede baygındı, herkes kendinde olmadığını düşünüyordu, "Beni kovmayacak mısın?"
"Git üstünü değiştir," dedi nihayet ona dönüp dikkate aldığında, "Fazla dikkat çekiyorsun."
"Yanımda hiç bir şey yok, asamdan başka." Saçma bir konuşmaydı, ama zihnini açıyordu.
"İyi ya. Cadı değil misin sen?"
Kaşları çatılmıştı ki, adam güldü. Pekala, deli olan biri daha. "Arkada bir şeyler olması gerekiyor. Bakanlığın servetine el koyup, eşyalarını buraya getirmesi komik değil mi? Eh görünüşe göre tek yakının benim-"
"Ne?"
"Eh, ağabeyim ilginç bir adamdı." Dedi hoşnutsuzca, orada olmasından hoşlanmıyordu, ama onunla kavga etmiyordu, "Eğer ölürse, sana ne olacağını düşünecek kadar seviyordu seni," dedi umursamzca.
"Ben.." Gözünden akan yaşı onun görmesini istemiyordu, hızlıca kalktı, ve arkaya gitti. Odaya sandıklar özensizce atılmıştı, eşyalarını yakmamalarına bile şaşırmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Prenses (Grindelwald'un Kızı)
FanfictionGrindelwald'un kızı, Dumbledore'un büyüttüğü ve her şeyden çok sevdiği bir kız. Tek arkadaşı Tom Riddle'a aşık olan bir kız. Karanlığın prensesi olarak doğup aydınlığın prensesi olarak büyüyen bir kız. Tarafları karıştıran bir prenses. Sonunda hangi...