Hermione Granger sevinçle gülümsedi. "Mükemmel!" Harry Potter da ona bakıp samimiyetle gülümsemişti.
"Şey," dedi Hermione, "Bugün Hogsmeade'e yapılacak gezi için bir kaç kişiyi çağırdım. O zaman sende geliyorsun!"
Kaşları çatıldı. "Bugün? Sanırım ben ya en son anda plana dahil oldum ya da geleceğimden çok emindiniz?" göğsünde bağladığı kollarını çözerek dudaklarını birbirine bastırdı. "Ya da bana şuan emrivaki yapılıyor?"
Ron güldü. "Aslında ikiside."
Hermione ise Ron'a öldürücü bir bakış attıktan sonra ona döndü. "Gerçekten haftalardır hiç bir yerde gözükmedin, hiç bir derse girmedin.. Umbridge'den seninde bizim kadar nefret ettiğini biliyoruz.. Ve.. Tabiki bizimle olacaksın! Bakanlık Umbridge'i babanın inadına Hogwarts'a gönderdi ve şimdi senin Dumledore'un kızı olarak burada hiç bir şey yapmayarak oturup, saklanıcağına inanmamızı mı bekliyorsun!?
Kısa süre gözlerini yumdu. Bu fırsatı kaçıramazdı değil mi? "Peki," dedi kabul etmişçe. "Şu bir kaç kişiyle nerede buluşacaksınız?"
"Domuz Kafasında." dedi hemen, zafer kazanmışçasına gülümseyen Hermione.
Bu ismi duyunca Alanis'in ağzından ufak bir kahkaha kaçtı. Elini saçlarından geçirirken, "Gerçekten mi?" dedi, "Gerçekten Domuz Kafasından başka yer mi bulamadınız?"
Üçlü onun gülüşüne anlam veremezken Hermione, "Şey.." dedi, "Biraz pis olduğunu biliyorum ama ıssız bir yer olduğu için orayı tercih ettik."
Buna karşılık alay ve sinirle karışık bir ses çıkardığında. Harry sordu, "Neden bu kadar güldün?"
Dudaklarını birbirine bastırırken sakinleşmeye çalıştı. "Muhtemelen orada öğreneceksiniz zaten." dedi. "Siz gidin. Ben üstümü değiştirip gelirim."
Onlar çıktıktan sonra derin bir nefes vererek dolaba yürüdü. Üzerine gri bir kazak ve siyah bir etek giydi. Saçlarını topladı, omuzlarına attığı siyah cüppenin ipini bağlarken düşünüyordu.
Demek Domuz Kafası?***
Tahta tabelanın önüne geldiğinde derin bir nefes alarak içeri girmesiyle kalabalığı görüp yüzünü buruşturması bir oldu. O içeri girdiğinde Hermione gerginlikle ona el salladı. "İşte geldi!"
O ise Hermione'ye bakıp kısaca kafa salladı. Kafasını bara çevirdiğinde ona morarmış bir şekilde bakan adamı gördü. Bara doğru yürüdüğünde adam sıktığı dişlerinin arasından fısıldamıştı.
"Alanis."Derin bir nefes alarak adama baktı.
"Nasılsın Aberforth?"Seni görmemeyi isterdim." dedi adam kıza büyük bir nefretle bakarak. "Albus'a inanan bir tek ben vardım-"
Sözünü kesti. "Ona inandın mı?"
"Evet. Malesef abimin konu sen olduğunda sihrin bile sınırlarını zorlayabildiğini biliyorum.." Kıza iğrenerek baktı. "Yanılmış olmayı dilerdim.. Keşke söylentiler doğru olsaydı.."
Kız kafasını yana eğerek iç çekti. Herzamanki Aberforth işte.. Bu sözlerden etkilendiğini belli etmedi.
Büyük bir sahtelikle, alayla fısıldadı.
"Ben de seni özledim amcacım."Aberforth büyük bir sinirle bağırdı.
"BEN. SENİN. AMCAN. FALAN. DEĞİLİM!"Herkesin onlara dönmesini umursamadan güldü. "Tabiki öylesin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Prenses (Grindelwald'un Kızı)
FanficGrindelwald'un kızı, Dumbledore'un büyüttüğü ve her şeyden çok sevdiği bir kız. Tek arkadaşı Tom Riddle'a aşık olan bir kız. Karanlığın prensesi olarak doğup aydınlığın prensesi olarak büyüyen bir kız. Tarafları karıştıran bir prenses. Sonunda hangi...