-Bana bunu tekrar yaşattığın için senden nefret ediyorum Albus Dumbledore.
demişti Alanis ve bir saniye bile beklemeden büyük salonu hızlı adımlarla terk etti. Omuzlarındaki dalgalanan pelerin ona korkunç bir hava veriyordu.
Alanis salonu terk ettiğinde Dumbledore büyük salona ateş saçan gözlerle bakmış ve buz gibi sesiyle "şölen başlasın" demişti. Şöleni başlattıktan sonra da salonu terk etmişti. Dumbledore'un herzamanki gibi sımsıcak sesiyle onlara, "yumulun" demesine alışkın olan, ve Dumbledore'u ilk defa bu kadar sinirli gören öğrenciler de Alanis'in gelmesiyle birlikte Hogwarts'ta dengelerin değiştiğini anlamışlardı.
***
"Sizcede fazla üstüne gitmediler mi!?"
Dedi Hermione Granger, büyük salondaki bağırışları ve kıza edilen hakaretleri doğru bulmadığı kesindi. "Ama Hermione, o Gellert Grindelwald'un kızı karanlık kanında var."
Dedi Ron, sanırım hala olayın şokundaydı.Tabiki altın üçlü de duymuştu yıllar önce ortadan kaybolan, esrarengiz kızı. Ama hiçbiri gerçek olduğuna ihtimal vermiyordu.
Ne yani dedi Hermione, "benim annem babam muggle diye kötü bir büyücümüyüm?!"çok sinirli gözüküyordu. "onu seçemediği bir şey yüzünden yargılarsak, beni muggle doğumlu olduğum için aşağılayanlardan ne farkımız kalır!" Şimdi Harry'e dönmüştü "Peki Harry, baban, Sirius'u sırf bir Black olduğu için yargılamış mıydı!?"
"Hermione haklı" dedi Harry. O da hâlâ olayın şokundaydı. Kızın çok güçlü olduğunu tahmin edebiliyordu. Kafasında kızın Voldemort'un tarafına geçerse neler olacağını tartıyor gibiydi.
"Hem onu Dumbledore büyütmüş, Alanis Fallon Grindelwald - Dumledore demişti, ona kendi soyadını bile vermiş. Hakkında ne biliyorsun Hermione, bize de anlatır mısın?"
Hermione kafa sallayıp anlatmaya başladı.
"Grindelwald yenildiğinde kız sadece iki yaşındaymış. Grindelwald, Nurmengard'a gönderilmeden önce açıklamış kızın varlığını, annesi bilinmiyor. Kız doğduğunda çekip gitmiş.
Kızı bebekliğinden beri Dumbledore büyütmüş, onu herşeyden çok seviyormuş." Hermione durup yutkundu. "Eeee," dediler Harry ve Ron bir ağızdan
"Sonra ne olmuş?""sonrası yok." dedi Hermione "kız Hogwarts'tan mezun olamadan ortadan kaybolmuş. Bazıları kızın, hayatı boyunca duyduğu canavar, ucube gibi hakaretlere daha fazla dayanamayıp intihar ettiğini iddia etmiş" bazılarına göre de bir nedenden dolayı, Dumledore onu geleceğe göndermiş." Hermione durdu ve nefes aldı. Harry ve Ron'un duyduklarıyla, yüzleri bembeyaz olmuştu.
"kız yıllarca ortaya çıkmayınca insanlar birinci ihtimale inanmaya başlamış. Hatta Alanis Grindelwald diye biri hiç yaşamamış gibi-"
"Biz de buna inanmıştık!" diye Hermione'nin sözünü kesti, Ron
Hermione Ron'a aldırmadan devam etti;
"Ama doğru olan ikinci ihtimal, Dumledore kızı geleceğe göndermişti, tam bu yıla. Bundan elli yıl önce doğmuş olsada şuan bizimle yaşıt. muhtemelen ona göre dünde burda oturuyordu ama bize göre elli yıl önce! Kızın hayatında elli yıllık bir boşluk var!" Bunların hepsini tek nefeste söylemişti."Ama bu çok zalimce!" diye isyan etti Harry.
"Bizim tanıdığımız Dumbledore asla böyle birşey yapmaz.""Konuda bu ya Harry, Dumledore konu Alanis olunca bizim tanıdığımız Dumledore olmaktan çıkıyor."
Harry devam etti;
"Onu neden geleceğe göndermi-"
Harry sözünü bitiremeden gözleri büyüdü. Hayır, olamaz diye sayıklamya başladı. "Ne oldu Harry," diye sordu Hermione tedirgin bir şekilde, onun da yüzü bembeyazdı."Hermione, kız elli yıl önce Hogwartstaymış! Elli yıl önce Hogwarts'ta olan başka kimi biliyoruz!?"
Harry'nin sözleriyle, Hermione'ninde gözleri büyümüştü. İkisinin de aynı anda ağzından fısıltıyla şu sözcükler çıktı;"Tom Marvalo Riddle"
***
"Ne dejavu ama" diye düşündü Alanis, Kara Gölün yakınındaki kayın ağacının altında otururken. Tabii bu sefer onu o hakaretlerden kurtaracak bir Tom yoktu. Zaten o yüzden o kadar tepki vermemiş miydi? Normalde asla ağlamazdı. "alıştım artık" dedi kendi kendine "sadece Dumbledore'un buna izin vermesine kızdım o kadar." Aslında alıştığı falan yoktu sadece kendini kandırıyordu.
Dumbledore, belki günah keçisi seçilebilecek en uygun insandı şuan. Eğer buraya, bu zamana gönderilmese ne olurdu diye düşünmeden alamadı kendini. Tom'u değiştirebileceğini hayal etti. "Sen geçmişi değiştirdin Dumbledore" diye fısıldadı. Ama sonra o büyük gerçek çöktü üstüne;
"Geçmişi değiştiremezsin, o zaten çoktan yazılmıştır"
O an fark etti herşeyi genç kız,
"ben her halükârda buraya geliyorum! Buraya boşu boşuna gelmedim! Buraya saklanmaya gelmedim! Buraya savaşmaya geldim!"
Dedi fısıltıyla,Ama böyle derken bile içinden bir ses bağırıyordu; "Sen Tom'a karşı savaşamazsın"
"Hayır!" diye susturdu o sesi, Alanis.
"O Tom Riddle değil! Tom Riddle öldü!
O Lord Voldemort! O Tom Riddle'ın katili!
Ve Ben Tom Riddle'ın intikamını alıcağım!
Yerinden hızla kalkıp, bir yaşından beri ezbere bildiği koridorları geçip, Dumledore'un odasına koşarken, aklından tek birşey geçiyordu.
"Madem geçmişi değiştiremiyorum bende geleceği değiştiririm!"Tabii kimsenin, Slytherin zindanlarında Draco Malfoy'un bu akşam olan herşeyi, Voldemort'un sadık ölüm yiyeni olan babası, Lucius Malfoy'a bir mektupla anlattığından haberi yoktu.
Eveeet intikam zamanı ;-)
intikamdan kastım hesap sorma zamanı:-D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Prenses (Grindelwald'un Kızı)
FanfictionGrindelwald'un kızı, Dumbledore'un büyüttüğü ve her şeyden çok sevdiği bir kız. Tek arkadaşı Tom Riddle'a aşık olan bir kız. Karanlığın prensesi olarak doğup aydınlığın prensesi olarak büyüyen bir kız. Tarafları karıştıran bir prenses. Sonunda hangi...