Bir devrin sonuydu. Akla bile gelmeyen, mümkün olmayan, kimsenin hayal dahi edemeyeceği bir şeydi onun ölmesi. Albus Dumbledore ölemezdi. O her zaman oradaydı. İnsanlar ona muhtaçtı. Böylesine gidemezdi değil mi?
Albus Dumbledore, Alanis'i bırakmazdı.
Fırtına saatlerce sürdü. Kız babasının cesedi başında saatlerce ağladı. Kimse ne olacağını bilmiyordu. Kimse fırtınayı nasıl dindireceğini bilmiyordu. Kimse kıza nasıl yaklaşacağını bilmiyordu. Bunu yapabilen tek kişi artık aralarında değildi. Gerçek kan dondurucu ve kimsenin kabul etmek istemeyeceği türdendi. Albus Dumbledore artık orada değildi.
Saatler geçti, kız bir kez bile geri adım atmadı. Sessizleşmiş, ağlamaktan yorulmuştu, belkide. Gözlerini Dumbledore'un yüzünden bir an olsun ayırmıyor, buz tutmuş elini elinden bir an olsun ayırmıyordu.
Fawkes hemen yanındaydı. Ankanın matemi bütün arazide duyuldu. Duyan herkesi sakinleştirdi ve derin bir kedere boğdu. Melodisi ruhlarına işlerken, vedası büyüleyici, sadakati akıl almaz güzellikteydi... Kızı sakinleştiren de o oldu, saatlerin sonunda.
Hogwarts dağılmaya başlıyordu. Güvenilecek tek kalenin yıkıldığı haberi hızla yayıldı. Güneş doğarken herkes birer birer terk ediyordu, artık güvenli bir yer olmadığı apaçık ortada olan kaleyi.
Düşünmek için çok zamanı olacaktı ama, o an sadece sessizce göz yaşı döküyordu. Kalbinde bir şeyler kopmuştu.
İnsanlar olayların ciddiyetini son ana kadar kabul etmek istemezler, iş işten geçtiğinde ve hiçliğin ortasında yapayalnız kaldıkları hayat tarafından yüzlerine vurulduğundaysa...
Biliyor musun? Alanis'in neyin içinde olduğunu tam anlamıyla anladığı an oydu. Ama dedim ya, iş işten geçmiş, geç kalmıştı. Delirdiği an mıydı? Maskesini düşürdüğü an mı?Ne Alanis Grindelwald, ne Alanis Dumbledore, orada ağlayan kız sadece Alanis'ti. Ve keşke hep öyle kalabilseydi.
Yıkılmak üzere olan bakanlık kaleyi kuşattı. Seherbazlar bir tehdit oluşturmadığından emin olduklarında yanına yaklaştı.
Eğer elini kaldırsa onları yerle bir edebilecek kadar gücü vardı. Kontrolden çıkmıştı. Baştan beri hiç Kontrol edememişti. Tehlikeliydi. Oradan uzaklaştırılması gerekiyordu.Albus Dumbledore ölmüştü. Alanis Grindelwald'un tek vasisi. Bundan sonra ne olacaktı? Alanis Grindelwald'u koruyan ve gücünü kontrol altına alabilmeyi başaran, onu kabul eden tek kişi ölmüştü.
Bundan sonra ne olacaktı ona?
Başından beri hak ettiği kaderi yaşayacak, öz babasıyla aynı hücrede çürüyüp gidecekti.
Seherbazlar yanına geldi. Bileklerine büyülü kelepçeler taktılar korkakça.
Bekledikleri hiç bir şey yapmadı. Başını kaldırıp usulca izledi onları.
Babasına döndü, göz yaşları ankanın melodisine karıştı. Yutkunurken titriyordu hâlâ, titreyen eli, Dumbledore'un buz tutmuş elini zorlukla bıraktı. Eğildi ve başını öperken, borcunu asla ödeyemeyeceğini bildiği adamla vedaşlaştı. Kulağına eğildi, ağlamasını kesmek için dişlerini sıkıyordu ama başarısız oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Prenses (Grindelwald'un Kızı)
FanfictionGrindelwald'un kızı, Dumbledore'un büyüttüğü ve her şeyden çok sevdiği bir kız. Tek arkadaşı Tom Riddle'a aşık olan bir kız. Karanlığın prensesi olarak doğup aydınlığın prensesi olarak büyüyen bir kız. Tarafları karıştıran bir prenses. Sonunda hangi...