"Gringotts'taki ikinci kasamı biliyorsun değil mi?" Gellert Grindelwald uzun sessizliğin sonunda konuştu.İkiside, yatağın üzerinde ayaklarını uzatmış oturuyorlardı. Alanis'in kafası babasının göğsündeydi. Sanki gerçekten elli yıldır sarılmamış gibi sarılıyordu ona. O bir yaşındaki küçük kızı, babasının tutuklanmasından sonra ilk defa Nurmengard'a getirdiklerindeki gibi sarılıyordu hâlâ...
Yutkundu, geri çekilerek onu daha rahat görmesini sağladı ve birkaç saniye durdurduktan sonra kafa salladı.
"Kimsenin giremediği kasa."Grindelwald'un bir şey demesine fırsat vermeden, çatık kaşlarla devam etti.
"Oraya nasıl girildiğini öğrenmek için sana işkence yaptıkları kasa.""Evet," iç çekti, ve kızının, gözlerininin içine baktı. Alanis de söyleceklerinin önemli olduğunu hissettiğinde dikleşti.
"O kasada," Derin bir nefes aldı.
"Alanis o kasada kimsenin bilmediği iksirler, kimsenin bilmediği, benim icat ettiğim büyülerin yazılı olduğu kitaplar var."Duraksayıp kızın söylediklerini sindirmesini bekledi. Alanis ise yıllardır aradığı sorunun cevabını hiç beklemediği anda duymanın şaşkınlığını yaşıyordu.
"Orada iksir şişelerinin en önünde duran gri kapaklı şeffaf bir şişenin içinde koyu mor renkli bir iksir göreceksin. O iksirin yatmadan önce içersen vizyon görmezsin."
Alanis, titrek bir nefes verdi ve kafasını salladı. Gellert Grindelwold onun geleceği görmesini istemiyordu. O da ne kadar geleceği değiştirmek istesede dün gördüğü şeyleri her gün görmek istemezdi.
"Oraya nasıl gireceğim?"
Grindelwold güldü. Alanis'in yüzüne düşen saç tutamını kulağının arkasına iterken konuştu. "Sen akıllı bir kızsın Alanis, eminim oraya nasıl girileceğini seherbazlardan önce anlamışsındır."
Alanis'in kafa sallamasıyla, kapının açılması bir oldu. Alanis kapının açıldığını hissettiğinde, kapıdaki Seherbazın konuşmasına izin vermedi.
"Tamam, biliyorum çıkmam gerekiyor."Bir şey söylemesine gerek yoktu, zaten Alanis söyleyeceklerini ezbere biliyordu.
Seherbaz şaşkınlıkla kapıyı kapattı.Gellert Grindelwold'a döndüğünde, onun ona şefkatli bir gülümsemeyle baktığını gördü. Son kez babasına sarıldığında, Gellert sadece, derin bir nefes almakla yetindi. "Bakanlığa gitmediniz."
Alanis şaşkınlıkla kafa sallarken, geri çekilmek istediğinde, Grindelwold izin vermedi ve kızı kendine doğru çekip kulağına doğru eğildi.
"Oraya gideceksin, ve geri döndüğünü göstereceksin..Gücünü ispatlayacaksın.. Herkesin sana hayran olup, yanlarına gittiğinde korkudan titremelerini sağlayacaksın..."
Gellert Grindelwold'un mekanik sesi beynine işlerken gözlerini kapattı.
"Onlara kim olduğunu hatırlatacaksın..." bunu boynundaki ölüm yadigarları kolyesini okşayarak söylediğini fark ettiğinde dondu.
Gellert Grindelwold'un onun bu haline gülümsedi, ve onu kendine daha da çekip daha fazla sardı. Tekrar kulağına eğilerek zehir damlayan bir sesle fısıldadı.
"Sıra sende Fallon."
~~~
Albus Dumledore ve Severus Snape Nurmengard'ın uzun, dar merdivenlerinden Grindelwald'un hücresine çıkıyordu. Saatler geçmesine rağmen tek kelime bile konuşmamışlardı. Ve az önce Dumledore, gardiyanı iksirin etkisinin geçmesine az kaldığını haber vermesi için göndermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Prenses (Grindelwald'un Kızı)
FanfictionGrindelwald'un kızı, Dumbledore'un büyüttüğü ve her şeyden çok sevdiği bir kız. Tek arkadaşı Tom Riddle'a aşık olan bir kız. Karanlığın prensesi olarak doğup aydınlığın prensesi olarak büyüyen bir kız. Tarafları karıştıran bir prenses. Sonunda hangi...