Nurmengard

5.7K 456 166
                                    


"Beni Nurmengard'a götür."

Albus Dumbledore'un ağzı şaşkınlıkla açılmış, kaşları çatılmıştı. Cümleyi anlamaya çalışıyordu, sanki "Nurmengard" diye bir Kelimeyi hayatında boyunca ilk kez duyuyormuş gibiydi.

Bir elini Alanis'in beline koydu ve titreyen bedenini kendine yasladı. Diğer eliyle kızın yanağını kavradı. Kız yanıyordu! Bu ateşle ayakta durması bile bir mücizeydi!  Kızın çıplak ellerini gördüğünde, bir affedilmez lanet yemiş gibi dondu. Alanis gerçekten yanıyordu!

Ama Alanis bunun farkında bile değildi, kafasında sadece, Nagini ve kanlar içindeki adam vardı."Nurmengard'a gitmemiz gerekiyor." dedi Dumledore'un gözlerinin içine bakıp, güçsüz bir sesle. Dumledore ise o an sadece Tanrı'ya farkında olmaması için yalvarıyordu.

Tam o sırada Büyük salonun kapısı alevlendi. Kuğu büyüklüğünde bir kuş ortaya çıkmıştı.
Fawks gagasında siyah bir çantayla onlara doğru uçuyordu. Herşey bir anda oldu, Dumbledore kuşun ona doğru bıraktığı çantayı havada yakaladı ve küçük bir fısıltıyla çantanın içindeki eldivenleri, Alanis'in eline girmesini sağladı.

Eldivenleri hissedip, gören Alanis ne olduğunu anlayınca nefesini vermeyi unuttu. Eldivenlere bakarken o an ki çaresizliğine lanet etti.
"İyi değilsin Alanis." yüzünde hissettiği Albus'un eliyle gözlerini kapadı, orda biriken yaşlar düştüğünde o kadar çok şey söylemek istiyordu ki...Gri Prenses olmasına, bütün hayatına sövmek isterken ağzından sadece o aciz yalvarış çıktı. "G-Grindelwald'ı görmem gerek-"

"İyi değilsin Alanis!" Dumledore onu belinden tutarak ilerletmeye çalışıyordu. Ondan kurtulup karşısına geçti. Gözyaşını elinin tersiyle silerken iki Dumledore da o an salonda başkalarının olduğunu unutmuştu.

Alanis'i incelemeyi bırakmış öğrencilerin gözü şimdi başka bir şeyin üzerinde durmuştu.
Boynunda asılı duran kolyenin ucundaki ölüm yadigarları işareti, bembeyaz elbisesinin üzerinde parıl parıl parlarken, adeta ben burdayım diyordu. Grindelwald'un sembolü...
Öz babasının başlattığı savaşın sembolü...
Sembolü tanıyanlar nefesini tutarken, Grindelwald'un başlattığı savaşta ölen yakınları olanlar ise salonu çoktan terk etmişti.

Kızın Albus Dumbledore ile büyümesi bir şey değiştirmezdi, o kolyeyi taşıması onun en güçlü Karanlık Lord olan Gellert Grindelwald'un kızı olduğunu gösterirdi. Onun Grindelwald'un davasını sürdürmek için doğduğunu ve yaşadığını, aslında hiçbir zaman Albus Dumbledore'un kızı diye bir şey olmadığını gösterirdi.

Kolye bir hatırlatıcıydı, Gellert Grindelwold kimsenin, onun kim olduğunu unutmamasını istemişti. Ve salondaki herkesin, onun kimin kızı olduğunu bir kez daha hatırlamasına bakılırsa başarmıştı da.

"Nurmengard'a gitmemiz gerekiyor!" Dedi Alanis, kontrol etmeye çalıştığı ama yüksek çıkan sesiyle.

Dumbledore ona yaklaşmaya çalışarak bir adım attı. Anlamıyordu, kesinlikle anlamıyordu.

"B-baba Grindelwald'la konuşmam gerekiyor..."
Dedi bütün bedeni titrerken, yanağından süzülen bir damla yaşla, tam anlamıyla yalvararak."Nurmengard'a gitmemiz gerekiyor."

Dumbledore kıza doğru bir adım daha atarken, kimsenin ondan beklemiyeceği bir çaresizlikle kafasını salladı,"Alanis bu şu an mümkün değil-"

"Neden?! Albus Dumbledore değil misin sen!?"
Diye bağırarak onun sözünü kesti Alanis.

"Alani-"

Gri Prenses (Grindelwald'un Kızı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin