Delilik

595 70 6
                                    

Suyun altından onu kolayca çekip alan kollar. Karanlığa ışığı getirenin o olması ne kadar adaletsizdi...

Hücrenin pis ve paslı zemininde, gözleri açık bir ceset olarak yatıyordu sanki. Göz yaşları yerde kurumuş, teni buz kesmiş, yorgunlukla, hastalıkla yere düşmüş bir kız.

Hiç bir şey hissetmiyordu. Nefret, öfke, yorgunluk, korku, zayıflık, tiksinti, yalnızlık... içindeki bütün karmaşaya karşılık gözleri bomboş bakıyordu. Hiç bir şey hissetmemek, boşlukta, bu hiçlikte bir hiçe dönüşmek, tam bir hayal kırıklığı olmak istiyordu.

Bir parçası kopmuştu. Orada olduğunu bile bilmediği bir parça. Ve kimse o olmadan ne hâle geleceğini bilmiyordu. Bir daha hiç gülemeyecek, hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. Aydınlık dedikleri taraf düşmüştü, adamın ölümüyle, biliyordu.

Gri için her zaman bir kaçış yolu vardı. Karanlıkta yaşamaya devam ederdi. Yaşamak. Her şey bunun içindi değil mi? Hayatta kalmak.
Ölümden inatçı olmak. Tanrının cezası ya da hediyesi. Başarmıştı da, ama birinin yaşaması için diğerinin ölmesi gerekiyordu. Bu hep böyleydi... Ölüm acımasız ve kurnazdı... Masalda anlatılandan çok daha acımasızdı.

Değer miydi? Onca şeyden sonra yaşayacağı hayat için? Tüm mantıklı tarafı suçluydu, yas her şeyi örtüyor, gizliyordu. Yaşayacağı hayat herkesinkinden üstündü, ve vermesi gereken kararlar herkesinkinden zor, nereye çıktığını nihayet gördüğü yol, herkesinkinden dolambaçlı ve karışıktı. Her şey olması gerektiği gibiydi ama bir noktada her şey yanlıştı.

Susar mıydı o sesler? Bir gün geldiğinde doğru olanı yaptığına inanır mıydı? Unutur muydu?
Bir daha unutmak ister miydi ki?

Tom Riddle usulca sardı bedenini. Hiç bir şey söylemeden bileklerindeki kelepçelerin büyüsünü kırdı. Kendine getirmeye çalışmadı. Sessizdi, gözleri birbirine değdi.

"Yüzünü görmek istediğim son kişisin." Dedi kız, ona bakarken. Kelimeler kolaylıkla döküldü. Hiç bir şey kalsın istemiyordu içinde.

"Yüzünü görmek isteyen tek kişiyim."

"Git buradan," dedi kız sesini yükseltmeden, sessizliğinin fırtına öncesi olduğu kesindi. "Beni kurtarmana ihtiyacım yok. İstersem bu kuleden kendim atlarım."

"Seni burada terk edeceğimi sanıyorsan,"

"Beni önemsemene bayılıyorum ya,"

O durumda bile aynıydılar. Belki onlardan korkanlar, onları öyle görseydi ya da konuşmalarına şait olsaydılar, ikisinin de birer çocuk olduğunu düşünürdü..

Alanis Grindelwald sinirliydi. Ama öfkesi dışa vurulamayacak kadar dipteydi. Öylesine durgundu ki bu adamı bile tedirgin etti o an. Sadece kızarmış, göz yaşları tükenmiş gözlerle tavandaki tek bir noktaya bakıyordu. Adam yanına oturdu, anlaşılmaz bir ifade vardı yüzünde.

Gri Prenses (Grindelwald'un Kızı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin