"Hâlâ ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum."
Privet Drive denilen- Bahçe yolunda eve doğru yürüyorlardı. Saat gece yarısına yaklaşıyordu ve etraf karanlıktı. Burada yaşayan Mugglar ekstra sıkıcı gibiydi.
"Harry Potter'a Kovuk'a kadar eşlik edeceğiz, nesini anlamadın? Sirius Black onu orada bekliyor olacak, bunu yapmazsam Sirius beni öldürürdü. Vaftiz oğluyla vakit geçirmek istiyor, anlıyorsun ya?" Güldü, "Sanırım ona kalsa kendi gelip, bu zavallı aileyi biraz hırpalamak hoşuna giderdi."
"Anlamadığım kısım bu değil baba-"
"Hem onu bıraktıktan sonra başka bir yere de gideriz ne dersin?" Ona göz kırptıktan hemen sonra zile bastı ve içeriden küstah bir adamın sesi belli belirsiz duyuldu.
"Gecenin bir saatinde gelen bu densiz de kim?"
"Hah?" Kaşları çatılırken Dumbledore'a döndü, ona bakmıyordu, çünkü kapı açıldı. "İyi akşamlar," dedi bozuntuya vermeden tok bir sesle, "Siz Mr Dursley olmalısınız. Harry onu almaya geleceğimi size söylemiş olsa gerek?"
Muggle, olduğu yerde donup kalırken gözlerine inanamıyormuş gibi bakıyordu. Ona göre haklıydı da galiba, orada kapılarında duran beline kadar inen gümüş rengi saçları ve sakalıyla, uzun siyah seyahat pelerini giymiş, sivri uçlu bir şapka takan adam- evet o mugglara göre gerçekten ilginç olmalıydı.
"Afallamış ve inanamayan ifadenize bakılırsa, Harry buraya geleceğim konusunda sizi uyarmamış."
Aralıktan, elinde pirinç bir teleskop öbüründe bir çift spor ayakkabı tutan, Hem panik içinde, hemde kahkahalara boğulmasına ramak kalmış halde merdivenlerde duran Harry'i görmesiyle dayanamayarak büyük bir kahkaha patlatması bir oldu.
Harry'e bakmadı, ama çocuk onu gördüğünde kaşlarını kaldırmıştı ve muggle onun orada olduğunu yeni farketmiş gibiydi. Ona bakışına şahit olduğunda kaşlarını çattı ve belkide iç güdüyle yüzünde tiksinti dolu bir bakış belirdi.
Dumbledore umursamış gözükmüyordu. Hoş bir edayla devam etti. "Yine de gelin, bizi sıcakkanlı evinize davet ettiğinizi varsayalım. Böylesi çetin dönemlerde kapı eşiklerinde uzun uzadıya durmak akıl kârı değil."
Zarif bir hareketle kapı eşiğini geçti ve Alanis de onu takip ettiğinde ön kapıyı arkasından kapattı.
"Son ziyaretimden bu yana uzun zaman geçti," dedi Dumbledore, kemerli burnunun üzerinden Harry Potter'ın eniştesi olması gereken hâlâ şoktaki muggle'a bakarak. "Şunu söylemeliyim ki zambaklarınız pek bir serpilmiş."
Adamın ağzından tek kelime çıkmadı.
Kıza göre onlara komik garip bir şekilde bakıyordu, ona göre iğrençti.
Onlardaki bir şey onu soluksuz bırakmış gibiydi, belkide yanındaki adamın öyle kolay kolay zorbalık edilemeyecek biri olduğunu biliyordur, diye düşündü."Ah, iyi akşamlar, Harry," dedi Dumbledore yarım ay biçimli gözlüğünün arkasından çocuğa hayli memnun bir ifadeyle bakarak.
"Mükemmel, mükemmel."Bu sözler adamı kendine getirmiş gibiydi. Besbelli ki onun gözünde Harry'e bakıp da "mükemmel" diyebilen biri, asla aynı fikirde olamayacağı biriydi. Asasını çıkarıp ona bir lanet göndermemek için kendini zor tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Prenses (Grindelwald'un Kızı)
FanfictionGrindelwald'un kızı, Dumbledore'un büyüttüğü ve her şeyden çok sevdiği bir kız. Tek arkadaşı Tom Riddle'a aşık olan bir kız. Karanlığın prensesi olarak doğup aydınlığın prensesi olarak büyüyen bir kız. Tarafları karıştıran bir prenses. Sonunda hangi...