Cisimlenmek için Hogsmeade'e doğru yürürken ikiside sessizdi. Uzun sessizlik Hogwarts sınırlarının dışına çıkana kadar sürdü. Cisimlenebilecekleri yere geldiklerindeyse Dumbledore kolunu uzatmadan hemen önce ona döndü ve tedirginliğini çok belli ederek gece mavisi elbisenin üzerinde parlayan kolyeye bakıp iç çekti. "O işaret gözükmese daha iyi olmaz mı?"
O an Bakanlıkta olabilecekleri düşünen Alanis düşüncelerinden ayrılarak ona döndü ve ne dediğini anladığında kaşlarını çattı. "Sanmıyorum."
Dumbledore ise neden bu kadar tepki verdiğini düşünüyordu. Normalde bu hiç umrunda olmaz, onun uyarmasına gerek kalmadan Alanis işaretin gözükmesini istemezdi. Israr etmesi gerektiğini, Gellert Grindelwald'un simgesi haline gelen işaretin, böyle bir durumda, böyle bir duruşmaya giderken bu kadar göze sokulmaması gerektiğini biliyordu ama ısrar etmedi. Alanis'in sesinin ne kadar kesin çıktığını duymuştu. Gözleri ondan izinsiz kızın ellerine kaydığında tam ağzını açacaktı ki Alanis buna fırsat vermedi. "Hiçbir şey olmayacak."
İç çekti ve kolunu ona uzattı.Tanıdık cisimlenme hissi bittiğinde koyu renk ahşap döşemesi gıcır gıcır cilalanmış uzun ve görkemli bir salonun ucunda duruyorlardı. Alanis hiç sevmediği yere göz gezdirirken Dumbledore ona doğru eğildi ve şefkatle fısıldadı. "Sadece bizim küçük oyunumuzu oyna."
Sözlerin tanıdıklığıyla kalbinin acıdığını hissetti. Dümdüz yüz ifadesine bir gülümseme yerleştirmeye çalışıp onun kolundan çıkarken kendinden emin bir şekilde yürümeye başladı ve arkasında kalan Albus Dumbledore'a hitaben, yüzündeki gülümsemeye rağmen soğuk bir sesle konuştu. "Oyun oynama yaşını çoktan geçtiğimi düşünüyorum."
Alanis sanki Sihir Bakanlığının sahibiymiş edasıyla salonda yürürken insanlar dönüp ona bakıyorlardı. O gece mavisi yerleri süpüren peleriniyle onu farketmemek mümkün değildi zaten, Ya da etrafa saçtığı sihri hissetmemek..
Saniyeler sonra yüzlerce büyücü ve cadı işlerini bırakmış birbirlerine onu gösteriyordu. Salon aniden sessizleşmiş tek ses salonun ortasında duran fıskıyenin ve Alanis'in topuklarının sesiydi..
Salonda her türlü yüz görmek mümkündü. Bazıları ona dehşet, korku, nefret ile bakarken bazılarıysa saf bir merakla bakıyordu. Kendini kötü hissetti.. Sanki bir Büyücü Sirkinin ortasında sergilenen bir canavar gibi..
Tabi onlara göre canavardı da..Ama inatla gülümsedi.
Yanında yürüyen Albus Dumbledore'un da bu durumdan hoşnut olmadığına emindi. Özellikle büyücülerin sadece onu değil uzun beyaz sakalları olmayan genç Dumbledore'u göstermesine bakılırsa..
Eminim o iksiri içtiğine pişmandır.
Diye geçirdi içinden.Kendinden emin bir şekilde fıskıyenin yanına yaklaştıklarında orada toplanmış safkan ailelerini gördü. Onu görmek için gelen aileler.. Onların arkalarında patlayan flaşlar ile sakinleşmek için gözlerini yummak istesede yüzü ifadesizdi.
İşte o anda kulaklarında babasının sesi yankılandı. "Oraya gideceksin, ve geri döndüğünü göstereceksin..Gücünü ispatlayacaksın.. Herkesin sana hayran olup, yanlarına gittiğinde korkudan titremelerini sağlayacaksın..Onlara kim olduğunu hatırlatacaksın.."
Birdenbire tam onların önünde durdu. Kimse yaptığına anlam veremezken yüzünde psikopatça bir gülümseme belirdi. Tehlikeli gülümseme yüzüne yayılırken elbisesini asilce kaldırarak onlara küçük bir referans yaptı. Tabiki onlarla dalga geçiyordu ve korktuklarını da adı gibi biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Prenses (Grindelwald'un Kızı)
Fiksi PenggemarGrindelwald'un kızı, Dumbledore'un büyüttüğü ve her şeyden çok sevdiği bir kız. Tek arkadaşı Tom Riddle'a aşık olan bir kız. Karanlığın prensesi olarak doğup aydınlığın prensesi olarak büyüyen bir kız. Tarafları karıştıran bir prenses. Sonunda hangi...