Yemekler yenildi şimdi sıra kahve ya da çaylarda. Kahvenizi ya da çayınızı yudumlarken size eşlik ettiğimi düşünüyorum ve güzel bir bölümle geldiğimi bildirmek istiyorum 🌸İyi okumalar :)
Sadece tek bir kere bile olsa ilk kez birinin yerinde olmayı istemişti. Kadının tenini hissetmek istemişti şu an ona sarılan adam gibi.
Kokusunu doya doya içine çekmek istemişti sanki nefes buluyormuşçasına.
Aynı bu şekil dakikalarca sarılmak istiyordu o bedene.
Görüşü bulanıklaştığı an ellerini destek almak için yaslandığı duvara dayadı. Ancak bulanıklaşmadan çok gözleri kararıyor gibi oluyordu.
Kendini toparlamak adına kaşlarını çatarak bedenini silkeledi. Ancak titremeye başlayan bedenini fark ettiği an dinlenmek için oturma yerlerine doğru ilerlemeyi denedi. Adım attığı an bacağı boşluğa düşmüş gözleri tamamiyle kapandıktan sonra bedeni sert bir şekilde yere düşmüştü. Çıkan gürültüyle beraber Dila, ne olduğunu anlamak için sarıldığı bedenden uzaklaşmış ve kafasını gürültünün geldiği yere çevirmişti. Saniyeler içinde Vedat'ı görmüştü gözleri. Küçük bir panik dalgası bedenini sarsa da kıpırdamadı. Can, yanından uzaklaşıp yerde baygın yatan kişiye doğru giderken Dila öylece durdu."Biri yardım etsin!" Can'ın sesi bulundukları koridorda yankılanırken kendisine dönen gözlerle bakışlarını Vedat'tan çekip Can'a çevirdi.
"Dila...Vedat bu..." Can, kafasını tuttuğu adama tekrardan baktı yanlış görüp görmediğini anlamak için. Ama hayır gözleri ona oyun oynamıyordu. Vedat tam olarak ellerinin arasındaydı. Tekrardan bakışlarını Dila'ya çevirdi. Kadının soğuk kanlı bir şekilde öylece dikiliyor oluşu Can'ın garibine gitmişti. Normalde Dila'nın korku ve endişeyle buraya gelmiş olması gerekiyordu. Yanına gelen hemşirelerin soruları ile bakışlarını Dila'dan çekti ve dikkatlice adamı kaldırmaya çalışan hemşirelere yardım etti.
Adamın sol karın hizasında beliren kırmızlık yavaş yavaş gömleğine yayılırken Dila'nın elleri kendi karnına gitti. Bebeği...Birkaç hafta önce tuttuğu yerde yaşamaya çalışan bebeğini hatırladı. Keşke diye düşündü.
Keşke bu adamın oyununu daha önce fark etseydi. O zaman bu kaza olmayacak ve bebeğini kaybetmeyecekti. Yüzünü acıyla buruştururken annesinin dokunuşu ve Şeniz hanımın küçük çığlığı ile kendisine geldi.
Vedat'ı götüren hemşirelerin ardından giden yaşlı kadın görüş alanından çıkmış, annesi girmişti."Dila niye bir şey söylemiyorsun? Şokta mısın? Kesin öyle...tansiyonunu ölçtürelim." Esin kızının koluna girerken kendisine dönen mavi gözler ile kaşlarını çattı. Kızı tamamiyle bomboş bakıyordu. Gözlerdeki duygusuzluk ve belirsizlik Esin'in canını sıkmıştı.
"Beni eve bırakabilir misin Can?" Dila'nın dudaklarından dökülen isim ile Esin kafasını çevirip az ileride duran adamı gördü. Vedat'ın yerdeki görüntüsünden dolayı etrafta kim var kim yok hiç dikkat etmemişti Esin.
Uzun zamandır görmediği genç adamın hafif kirli sakalları ve kısa kestirdiği saçları yüz hatlarını olgunlaştırmıştı. Büyümüş gibiydi...eski çocuksu görüntüsü yoktu artık."Merhaba Esin teyze..." Can tuhaf bir karşılaşma olduğunu biliyordu. Kadındaki şaşkınlığı buna bağlıyordu. Esin'e gülümsedikten sonra Dila'ya döndü. Özlemişti bu yüzü görmeyi. "olur tabii."dedi.
Dila, çantasının kulbunu düzeltip boynundan geçirdi acımayan koluyla. Annesinin elini kolundan uzaklaştırıp bakışlarını koridora çevirdi. Unutmaya her çalıştığında acı gerçek yüzüne vuruyordu. Bebeğini kaybetmişti...bunu gerçekleri duymadan önce öğrenmişti ama o zamanlar adamın aşkına sığınmıştı. Kazadan kaynaklı kaderi böyleydi diye düşünmüştü. Ama şimdi farkın varıyordu...istemeyerek olsa bile Vedat'ın da suçu vardı bebeğinin ölümünde.
Sırtına değen elin varlığıyla daldığı düşüncelerden uzaklaşıp ilerlemesi için yol veren Can'a döndü.
Adamın kibarlığana hep mest olurdu. Görünüşü değişmiş ama hareketleri ve huyu değişmemişti. Adamın jestine karşılık verip önden ilerledi. Kalbi Vedat'ın durumunu merak ederken aklı bu merakı görmemezlikten geliyordu. Koridoru dönecekleri an eniştesinin sevinçli sesini duydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunkâr (Tamamlandı)
Teen Fiction"Geçenlerde bir film izledim. Kadının umutsuz aşkı adamın kalbine dokunamamıştı bile. Çok kızdım kadına..." Dila, elindeki silahı geniş dikdörtgen masanın üzerine bıraktı. "Neden insan kendisini sevmeyen biri için çaba harcardı ki? Kadın ne olursa...