44.Bölüm

7.5K 542 123
                                    




İyi okumalar :)

"Sizinle iş yapmak keyifli olacak." Adamın eli kadının elini kavradığı an Vedat yanağının içini ısırdı. Yarım saat boyunca karşı şirketin çalışadını kadının ağzına düşecekmiş gibi duruyordu. Ayrıca Dila'nın bu durumdan rahatsız olmaması Vedat'ı hayrete düşürüyordu.

"Tekrar görüşünceye kadar hoşça kalın." Kadının gülümsemesini gördüğü an elindeki kalemi sıktı. Can ile gördüğü yetmiyormuş gibi bir de bu adama gülümsemesi sinirlerini daha çok çıkarmıştı.
Odadan çıkan üçlü tayfanın ardından oturduğu sandalyeyi itekleyerek ayağa kalktı. Geriye giden sandalyenin çıkardığı sesten dolayı halasının ve kadının bakışları kendisine döndü.

"İyilik elçisi olmana gerek yoktu. Batabiliriz ya da geri yükselebiliriz...bu ortaklık saçma." Ceketinin önünü düzeltirken bakışlarını iki kadından da çekmemişti.

"Ben miyim o iyilik elçisi?" Dila'nın afalladığı sesinden bile belli oluyordu.

"Evet! Ayrıca bu işi ilk yaptıklarında senin mücevherlerin için anlaşılmıştı hala. Şimdi ne diye kıyafet olayına döndü bu?" Vedat ellerini masaya yaslarken Dila kollarını göğsünde birleştirdi.

"Beğenmişler kıyafetleri işte!" Dila bağırmamak için kendisini tutarken Vedat piç bir gülüş takındı.

"Kıyafetleri mi beğenmişler? Toplantı boyunca adamın tek ilgilendiği konu sendin! Ağzının içine düşecekti toplantı biraz daha uzadaydı eğer." Vedat dilinin ucuna gele küfürleri yutup odadan çıkmak için harekette bulundu.

"Düzgün konuş!" Kadının söylediklerini duyamamazlıktan gelerek odadan çıktı. Kendi tarafına geçmek için uzun koridoru hızlı adımlarla yürüdü.

"İstediğiniz malzemeler gelmiş Vedat bey...bakmanız için getirdim." Mine elindeki kutuyu taşımakta zorlanırken yanından jest hızıyla geçen adamın rüzgarından payını aldı. Yetişmek için adımlarını geniş atmaya çalışıyordu. Elindeki kutunun işini zorlaştırdığı kesindi. Patronu odanın kapısını açık bıraktığı için içinden teşekkür etmişti. Kutuyu masaya bırakacağı an önünü görmeyip ayakları birbirine dolandı. Yere düşeceğini fark ettiği an gözlerini sıkıca yumdu. Elindeki kutuyu da bırakmaya niyeti yoktu çünkü içindekilere zarar gelmesi işten kovulması demekti. Yerin sert zeminini hissetmeyi beklerken bedeni havalandı.
Panikle kapattığı gözlerini geri açarken hâlâ ayakta olduğunu gördü. Ayrıca kutu da sağlamdı. Kafasını hafifçe çevirip kendisini tutan patronuna gülümsemeye çalıştı mahçup bir şekilde.

"Kutuya zarar verebilirdin." Vedat tuttuğu kadını bırakacağı an içeriye giren Dila'nın bedeni ile donakaldı.

Dila, adamın öyle odadan çıkmasını kendisine yedirememiş bu yüzden arkasından ilerlemişti. Kendisine ne söylediğinin farkında mıydı? Nasıl böyle ithamda bulunurdu?
Az ileride adamın odaya girmesinin hemen ardından arkasından giren sarışın kadını fark edince kaşlarını çattı. Adımlarını daha da hızlandırıp odaya adım attığı an gördüğü manzara ile tek kaşını kaldırdı. Bu kadın kimdi ve neden Vedat onu bu şekilde tutuyordu?
Kadını düzgünce bırakan adamdan bakışlarını çekmezken sarışın kadın elindeki kutuyu hızlıca masaya bıraktı.

"Müsaadenizle." İsmini bilmediği kadın utandığını belli ederek kafasını eğerek duruyordu. Dila kaldırdığı tek kaşını indirip bedenini dikleştirdi.
Yanından geçip giden kadının arkasından daha fazla bakmayıp masanın üstünde duran kutuyu açmaya çalışan adama yaklaştı.

"Benimle konuşurken laflarına dikkat edeceksin...buraya senin keyfin için gelmedim. Amacım sana da yardım etmek değil...Şeniz hanımın hatrı için buradayım ve bir sorun çıkarmanı istemiyorum." Dila konuşurdu ama aklı az önceki görüntüdeydi. Kıskanmış olması imkansızdı...bu adamı kıskanamazdı!

Efsunkâr (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin