Birazcık geç gelmiş olabilir bölüm ve bunun için özür diliyorum. Bir nevi bu bölüm için hikayenin dönüm noktası diyebilirim.İYİ OKUMALAR:)
Gerek atların sesi gerek seyircilerin sesi ahenk içinde oyun alanında yükselirken elindeki oyun kuralının yazılı olduğu broşürü inceledi Zühal. Aklı dalgındı çünkü halasıyla ve daha sonrasında Adem ile yaptığı konuşmayı düşünüyordu. Lobide yan hizasında oturan Ayla ve Okan'ın heyecanla oyunu izleyişine bakarken gözü eniştesine takıldı. Güneş gözlüklerinin arkasında olan gözlerdeki sıkılmışlığı görmese bile tahmin edebiliyordu. Burada olmaktan hiç memnun olmadığı her halinden belliydi. Oyuncuları tutan taraflardan bir yükseliş daha geldiğinde önüne dönüp oyun alanına baktı. Alt lobide Şeniz ve Feridun ile oturan Adem'e kaydı bakışları. İki gün önce yaşadıkları yine gözünün önüne gelmişti.
"Adam hem Dila'nın komşusu hem de evleneceği adamın annesiyle kaza yaşamış olan kişinin oğlu. Sence de tuhaf değil mi hala?" Zühal tüm sayfaları teker teker Hazan halasına gösterirken bu kazanın ve ikilinin rastlantı olduğunu düşünmüyordu.
"Sonuçta Adem, Vedat Günay'ın avukatı ve bu kaza belgelerinin onda olması çok normal. Yaşadığımız ülke küçük Zühal." Hazan bacak bacak üstüne atıp yeğenin gösterdiği ve havada tuttuğu kağıtlara baktı.
"Adem neden Caner'i tanımıyormuş gibi davrandı o zaman?" Belgeleri geri dosyaya koyup halasına odaklandı. Bu sorusuna da cevap arıyordu.
"Caner'i hiç görmemiş olabilir. Tamam babası iş insanı ama sosyal medyalarda oğlunun fotoğrafı yok ki küçük fotoğraflarını saymazsak." Hazan kişiler hakkında bir araştırma yapmıştı. Vedat'ın fotoğrafları bayağı varken Caner'in hiç yoktu neredeyse. Küçüklük fotoğrafıyla şu an ki halini gören biri benzetemezdi.
Senin uğraşacak işin yoktu ve can sıkıntısından kuruntu yapıyorsun. Baban şirketi sana vermeye hazır biliyorsun değil mi?" Yeğeninin sıkılmış olan yüzüne gülerek baktı Hazan.
"Ofis işleri hiç bana göre değil. Ayrıca Burak var...benden büyük onun geçmesi lazım." Zühal aklına genel bu çözüm ile rahatça arkasına yaslandı.
Bu işler sırayla olurdu değil mi?"Burak kendi galerisi ile uğraşıyor ve açıkta kalan sadece sen olmuş oluyorsun. Ne kadar kaçarsan kaç Kenan seni o şirketin başına koyacaktır." Hazan ağabeyini iyi tanırdı. Bir aile geleneği olmuştu bu durum. Hatta kendisi severek çalışmıştı şirkette.
"Keşke Beren ve Kerem büyük olsalardı. Ne olurdu daha önce doğursaydın!" dedikten sonra aynı halası gibi bacak üstüne attı. Beren ve Kerem, Burak'a ve kendisine oranla küçüktüler. İkizler daha 14 yaşındalardı ve şirkette çalışmaya uygun değillerdi.
Hazan ise tıpatıp kendisine benzeyen yeğinene içtenlikle gülümsüyordu. Kopyası gibiydi sadece gözleri dışında. Renkli gözleri yeğeni annesinden almıştı. Eylül'ün elalıkları değinmişti.
"Annen hamileyken benimleydi hep ve huyun suyun bana çekmiş. Çok şükür babana çekmedi." Hazan kulak memesini çekip nazar değmemesi için parmağını yanındaki masaya vurdu.
"İlk başlar ben de senin gibiydim. Acemi ve korkak ama hem babandan hem de amcandan daha iyi işlettim orayı. Bu kadın gücüdür." Hazan her iki kolunu havaya kaldırıp ellerini yumruk yaptı.
"Babaannem zamanında evde terör estirdiğini söylüyordu oysaki." Halasının düşen kolları kendisini neşelendirmiş önündeki dosyayı unutturmuştu kısa süreliğine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunkâr (Tamamlandı)
Ficção Adolescente"Geçenlerde bir film izledim. Kadının umutsuz aşkı adamın kalbine dokunamamıştı bile. Çok kızdım kadına..." Dila, elindeki silahı geniş dikdörtgen masanın üzerine bıraktı. "Neden insan kendisini sevmeyen biri için çaba harcardı ki? Kadın ne olursa...